Felak suresinde Allah’ın rablık sıfatına sığınılarak O’nun yarattıklarından özellikle de gecenin, büyücü kadınların ve haset kişilerin şerrinden sığınılmasından söz edilirken bu yazıda ele alacağımız Nas suresinde ise Allah’ın rablik sıfatının yanında onun melik (hükümdar) sıfatından ve ilah oluşundan söz edilip cin ve insan şeytanlarına karşı O’na sığınılması emredilmektedir:  “De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, insanların hükümdarına, insanların ilahına, O sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan.” (Nas, 114: 1-6).
Kur’an, Peygamber (s)’den cin ve insan şeytanlarına karşı Allah’tan korunma talebinde bulunmasını istemektedir. Bu, Felak suresinde olduğu gibi aynı zamanda müminlere de -Allah’a sığınma konusunda- önemli bir mesajdır. Suredeki İnsanların hükümdarına ifadesinden Allah’ın insan, cin vs. yaratılmış ne varsa tümünün sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bu, O’ndan başkasına tapılmasını da gayr-ı meşru kılar. Benzer şekilde İnsanların ilahına ayeti de O’ndan başka tapılmayı hak edenin olmadığına vurgu yapmaktadır. Allahu Teala’nın insanların rabbi, hükümdarı ve ilahı olmasından söz edilirken her defasında insanların kelimesinin kullanılması onun insanlar üzerindeki otoritesini/gücünü net bir şekilde vurgulamak içindir.
Yine bu sure insan olsun cin olsun, mümin insanın Allahtan başkasından korkmadığı ve gerçeği haykırma konusunda gerektiğinde hepsine meydan okuduğu mesajını vermektedir. Gerek geçmişteki gerekse günümüzdeki cahiliye toplumlarında, büyü, karanlık, cin, okuyup üfleme, kıskanma gibi gerçekte doğrudan insanın üzerinde etkisi olmayan, ama psikolojik olarak kimilerini etkilediği söylenebilecek şeylerden Allah’a tam inanmış ve güvenmiş mümin kişinin korkmadığını, aksine hepsine karşı  belirtilen niteliklere sahip yalnız Allaha sığındığını ve ancak O’ndan korktuğunu ifade etmektedir.
O sinsi vesvesecinin şerrinden. ayetindeki vesveseci kelimesinin türediği vesvese gizli söz demektir (İbn Âşur, XXX: 633). Bu söz şeytanın insana fısıldadıkları olabildiği gibi, insanlara tuzak kurmayı iş edinenlerin, fesat çıkaranların ve komplo kuranların gizli kapaklı ifadeleri de olabilir (İbn Âşur, XXX: 634). Kastedilenin, Allah’a isyana çağırarak vesvese veren şeytan (Taberi, 2000, XXIV: 710) veya şeytanı günah keçisi ilan ederek aslında onun rolünü oynayan kötü insan olduğu da söylenebilir. Şu ayette şeytanın vesvese vermesi “vahyetme” tabiri ile kullanılmaktadır: “Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için vahyederler. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.” (Enam, 6: 121). Demek ki, insana gelen her vahiy Allah’tan değildir. Adı vahiy de olsa ilham da olsa, Kur’an’a aykırı olan vahiy/ilham şeytandan gelmiş demektir ve “Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 31: 27) ayeti kapsamında görülüp meşrulaştırılamaz. Zaten Hz. Muhammed’le risalet vahyi bitmiş olup artık kimseye şu veya bu sıfatla gelmesi söz konusu değildir.
Şeytanın yapmak istediği Rasulullah’ın amellerini ve tebliğini ifsat etmektir. Risaletten yüz çevirsinler diye insanlara da vahyeder. Allah, cin ve insan şeytanlarından kendisine sığınılmasını istediğine göre, O’ndan başka şeytanın ayartmalarına karşı sığınılacak kimse yoktur. Bu anlamda peygamberlerden başka müminleri cennete götürecek garantili bir lider (öncü, lider, şeyh, başkan, imam vs.) mevcut değildir.
Şeytana ve etkinliklerine karşı yapılan bunca uyarı karşısında müminlerin yapması gereken şey; şeytanı düşman edinmek (Fatır, 35: 6), ondan gelecek dürtmelere (nezğ) (Araf, 7: 200) ve kışkırtmalara (hemezât) (Müminun, 23: 97) karşı Allah’a sığınmaktır. Çünkü Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiği zaman durup düşünür (gerçeği) görürler (Araf, 7: 201). Ayetleri dikkate almadan yaşayan kişinin kalbine şeytani ayartmalar hakim olur: “Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.” (Hac, 22: 46).
Gerek cinlerden, gerek insanlardan.” ayetinde kastedilen vesveseciler peygamberlere bile musallat olmaktadırlar: “Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile baş başa bırak.” (Enam, 6: 112). “(Pozitivist bakış açısıyla söylendi ise) Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” ya da “bilimin aydınlığında” veyahut “çağdaş dönemde/uygar medeniyetlere rağmen” vb. sözler ayette kastedilen “süslü sözler”e örnektir. Nas suresindeki ayet ile Enam suresindeki ayete dikkatle bakıldığında insanların genelinin “vesvese yoluyla sapmalarında” cinlerin, peygamberleri saptırma çabalarında ise insanların ön planda olduğu görülmektedir.
***
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.
İbn Âşûr, Muhammed Tahir, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr. 30 c., Daru’t-Tunusiyye li’n-Neşr., Tunus, 1984.


14 Ağustos 2014 (Memleket Gazetesi)