Müminler ve tevekkül
Arapça و-ك-ل kök harflerinden türemiş olan tevekkül; acizlik
göstermek, sığınmak ve dayanmak anlamlarına gelmektedir (İbn Manzur, ts., XI:
734). Kur’an; ganimet, münafıklar, peygamberler ve müminlerle ilişkili
olarak tevekkülden söz etmektedir. Bu yazıda bunlardan sonuncusu ile doğrudan
ilişkili ayetleri ele alacağız.
İman edip güzel işler
yapanlar, içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine
yerleştirileceklerdir. Böyle iyi işler yapanların mükâfatı ne güzeldir
(Ankebut, 29: 58)! Allahu Teala bu kimseler için şöyle demektedir: “Onlar,
sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine tevekkül etmektedirler.” (Ankebut,
29: 59). Bu ayetteki sabır; hicret, vatandan ayrılık ve müşriklerin eziyetleri
vs. ile ilgilidir (Derviş, h. 1415,
VII: 455). Allah’ın dini konusunda müminlerin başlarına gelen kötü durumlar
onları memnuniyetsizliğe sürüklemez (Nesefi, 1998, II: 214).
Ayetler üzerinde cedelleşmeye
kalkanlar, kendilerine Allah’tan kaçacak bir yer olmadığını bilmelidirler (Şura,
42:35). Verilen nimetler, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın
yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve
Rablerine tevekkül edenler içindir (Şura, 42: 36). Görüldüğü gibi cenneti
elde etmek ile tevekkül arasında bir ilişki söz konusudur.
Kur’an’da insanlar
Allah'a ve peygamberine itaate davet edilmektedir. Yüz çevirirlerse, peygambere
düşenin apaçık bir tebliğ olduğunu bilmelidirler. Allah’tan başka ilah yoktur
ve müminler de O’na tevekkül etmelidirler (Teğabun, 64: 12-13). Söz akışından
bu ayetlerin, bir Müslümanın Allah’ın buyruğunu yerine getirirken herhangi bir
üzücü olayla karşı karşıya gelmesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Cihad
eden evladının veya başka bir yakınının şehit olması veya bir hastalığa
yakalanması yahut ölüm gibi bir durumla yüz yüze gelmesi karşısında üzülen
insan, bu ayetle teselli edilmektedir. Böyle bir felakete uğrayan insanın
içinde isyan duyguları da belirebilir. Onun için mutlaka Allah’a ve elçisine
itaat ve Allah’a tevekkül emredilmektedir. Allah’a tevekkül ve O’nun
elçisine itaatle insanın gönlü huzura kavuşur (Ateş, 1988, IX: 473).
Kim Allah'tan korkarsa,
Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim
Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter. Allah, emrini yerine getirendir. Allah her
şey için bir ölçü koymuştur (Talak, 65: 2-3). Müslüman birey, sıkıntılı
anlarından da Allah’ın emir ve yasaklarını gözetmeli, onun Allah’a duyduğu
güven ve O’na sadakati sarsılmamalıdır. Böyle davrandığı takdirde Allah
kendisine o sıkıntıyı aşma yolunu gösterir. Mümin, hiçbir sıkıntının
aşılamaz olduğunu düşünmemeli, Allah’ın yardımıyla her türlü sıkıntıyı
aşabileceğine inanmalı ve Allah’a güvenmelidir (Şimşek, 2012, V: 260).
Görüldüğü gibi, Allah’a
tevekkül müminlerin İslam’ı yaşama konusundaki kararlılıklarını teşvik edici
bir unsurdur. Onlar Allah yolunda yapmaları gerekenleri yerine getirirken,
bir yandan da acizliklerinin farkında kimseler olarak O’na tevekkül etmeyi
ihmal etmezler.
Ateş, Süleyman, Yüce
Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, 12 c., Yeni Ufuklar Neşr., İstanbul, 1988.
Derviş, Muhyiddin b. Ahmet Mustafa (h.
1403), İrabu’l-Kur’an ve Beyanuh, 10 c., 4. bs., Daru’l-İrşad Li’ş-Şuuni’l-Camia,
Suriye, h. 1415.
İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemâluddîn,
Lisânu’l-Arab, 15 c., Daru Sadır, Beyrut, ts.
Nesefi, Mahmud Hafızuddîn (ö. 710), Tefsiru’n-Nesefi
(Medâriku’t-Tenzîl ve Hakaiku’t-Te’vil), 3 c., Daru’l-Kelimi’t-Tayyib, Beyrut,
1998.
Şimşek, M. Sait, Hayat
Kaynağı Kur'an Tefsiri, 5 c., Beyan Yay., İst., 2012.
10 Nisan 2014 (Memleket Gazetesi)