Kur’an Ehl-i Kitap’tan söz ederken değişik hitaplar kullanır. Bunlardan biri de Kitap’tan pay verilenler hitabıdır. Bu yazının konusu Kur’an’da bu hitabın yer aldığı üç ayettir.
Kur’an, Kitap’tan pay verilenlerin çelişkisine şöyle işaret etmektedir: “Kendilerine Kitap'tan pay verilenleri görmedin mi! Aralarında hüküm vermesi üzere Allah'ın Kitabı’na çağrılıyorlar, sonra içlerinden bir topluluk yüz çeviriyor. Onlar zaten sürekli yüz çeviricidirler.” (Al-i İmran, 3: 23). Ayetteki “Görmedin mi?” sorusunun muhatabı Hz. Muhammed (s)’dir (Taberi, 2000, VI: 288). Bu kimselerin davet edildikleri kitap Tevrat’tır. (Mukatil, h. 1423, I: 269). Kitap’tan pay verilenler Katade’ye göre Yahudiler iken, Taberi’ye göre onlardan bir gruptur (2000, VI: 290). Katade’nin yaklaşımı daha doğrudur. Çünkü ayette Kitap’tan pay verilenler büyük grubu ifade eder şekilde kullanılmakta ve onların içinden bir grubun yüz çevirdiğinden söz edilmektedir.  İbn Cureyc’e göre, Rasulullah onları İslam’a davet ediyordu ancak onlar ondan yüz çeviriyorlardı (Taberi, VI: 290).
Ele alacağımız ikinci ayette de Kitap’tan pay verilenlerin yanlış bir tutumuna daha dikkat çekilmektedir: Baksanıza kendilerine Kitap’tan pay verilenlerin yaptıklarına! Kendilerinin hidâyeti bırakıp sapıklığı satın almaları yetmiyormuş gibi, sizin de yolunuzu şaşırmanızı istiyorlar. (Nisa, 4: 44) Medine Yahudileri olduğu da söylenen bu kimseler (Beğavî, h. 1420, I: 640) Kitap bilgilerine rağmen sapkınlığı tercih eden alimlerdir (Maturidi, 2005, III: 196) ve onlar İslam’ı kabul etmektense inkârı tercih etmektedirler (Semerkandi, ts., I: 306). Satın aldıkları sapkınlığın rüşvet alıp vermek olduğu da ifade edilmektedir (Maverdi, ts., I: 493). Sapıklığa yönelmeleri, doğruluğun ne olduğunu anladıklarından (Rağıb, 1999, III: 1258) ve Hz. Peygamber’in nübüvvetinin sahihliğine dair ayetler açığa çıktıktan sonradır. Bu da onların Yahudilik üzere kaldıkları anlamına gelmektedir (Zemahşeri, h. 1407, I: 515).
Kitap’tan pay verilenlere dair ele alacağımız son ayette cibt ve tağuttan da söz edilmektedir. Her iki kelime de başlangıçta putun karşılığı olarak kullanılan iki isimken sonraları bâtıl olan her şey için kullanılır oldu. Bu nedenle Allah’tan başka tapılan her şeye tağut denir (Rağıb, 1999, III: 1272). Cibt ve tağut, İkrime’ye göre müşriklerin taptığı iki puttur. İbn Cubeyr ise cibtin büyücü ve tağutun ise kâhin olduğu kanaatindedir (Maverdi, ts., I: 495). Bu iki kelime Kitap’tan pay verilenler ile ilişkilendirilerek şu ayette yer almaktadır: “Kendilerine Kitap’tan pay verilenleri görmüyor musun? Onlar ‘cibt’e ve ‘tağut’a inanıyorlar. İnkâr edenler için de, ‘Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır.’ diyorlar.” (Nisa, 4: 51). Bu ayete dair Zemahşeri şu nüzul bilgisini vermektedir: Huyey b. Ahtab ve Ka’b b. el-Eşref adlı iki Yahudi dindaşlarından oluşan bir grup ile Mekke’ye gidip Kureyş ile Rasulullah’a karşı savaşmak üzere anlaşma yapacaklardı. Kureyşliler onlara, “Siz Ehl-i Kitapsınız. Dolayısıyla Muhammed’e bizden daha yakınsınız. Sizin planınıza güvenmiyoruz. Size güven duyabilmemiz için ilahlarımıza secde ediniz.” dediler. Onlar da secde ettiler. İşte bu, onların cibte ve tağuta imanıdır. Çünkü onlar putlara secde ettiler ve şeytana itaat ettiler (h. 1407, I: 521).
Görüldüğü gibi Kitap’tan pay verilenler, Ehli-i Kitab’ın yanlışlarına dikkat çekeceği zaman Kur’an’ın kullandığı hitaplardan birisidir.

Beğavî, el-Hüseyin b. Mesud el-Ferra (h. 510), Meâlimu’t-Tenzîl fi Tefsiri’l-Kur'an, 5 c., Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, h. 1420.
Maverdi, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed (h. 450/1058), en-Nüketü ve’l-Uyûn, 6 c., Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, ts.
Mukatil b. Süleyman, Ebu’l-Hasan, Tefsiru Mukatil b. Süleyman, Daru İhyai’t-Turas, Beyrut, h. 1423.
Râğıb el-İsfahani, (h. 502), Tefsiru Râğıb el-İsfahâni, 5 c., Külliyetü’l-Adâb (Camiati Tanta), Mısır, 1999. 
Semerkandî, Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. İbrahim, Bahru’l-Ulûm, 3 c., Daru’l-Fikr, Beyrut, ts.
Taberi, Muhammed bin Cerir. (2000). Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an. 24 c. Beyrut: Müessesetü’r-Risale.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer (ö. h. 538), el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., 3. bs. Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, h. 1407.


3 Nisan 2014 (Memleket Gazetesi)