Kur’an’da “Allah’a sığın!” emri
Kur’an’da estaizu lafızı
ile dört ayette “Allah’a sığın!” emri yer almaktadır. Bu ayetlerde şeytandan
gelen kötü düşünceden, Allah’ın ayetlerini inkâr amaçlı tartışanların şerrinden
ve Kur’an okurken Allah’a sığınılması emredilmektedir. Bu yazıda söz
konusu ayetleri, içinde bulundukları surelerin nüzul sırasına göre ele
alacağız.
Allahu Teala putperestlerin
doğru yoldan sapmaları ve İslam karşıtı tavırları karşısında, Rasulullah’a
affedici olmasını, iyiliği emretmesini ve cahillerden yüz çevirmesini
öğütlemektedir (Araf, 7: 199). Ardından da, “Ne zaman şeytandan bir kötü
düşünce seni dürtüklerse, Allah'a sığın; çünkü O, işitendir, bilendir.”
(Araf, 7: 200) demektedir. Zaten Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan
gelen bir vesvese dokunduğu zaman düşünür ve gerçeği görürler. Şeytanların
kardeşlerine gelince, onlar diğer kimseleri sapıklığa sürüklerler, sonra da onların
yakalarını bırakmazlar (Araf, 7: 201-202). Kötü düşünce diye mealini
verdiğimiz kelimenin orijinalindeki nezğun Kur’an’ın Hz. Yusuf’un
kardeşlerinin ona yaptıkları kötülüğü ifade ederken –fiil formunda- kullandığı
kelimedir: “Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni
zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana gerçekten iyilikte bulundu.
Doğrusu Rabbim dilediğine lütfeder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet
sahibidir." (Yusuf, 12: 100). Hz. Yusuf’un bu bağlamda kötülüğü
adeta kardeşlerinin üzerinden alıp şeytana yüklemesi, yakınlarla arayı düzeltme
açısından güzel bir inceliktir. Yoksa onun kastı, kardeşlerinin yaptığı
yanlışta sorumlulukları bulunmadığı anlamında değildir.
Şu ayette
Rasulullah’tan “kibirli insanlardan” Allah’a sığınması istenmektedir: “Kendilerine
ulaşan hiçbir delil olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında ileri geri
tartışanların içlerinde olan duygu, sırf bir büyüklük kompleksinden başka bir
şey değildir ama onlar o özendikleri dereceye asla ulaşamazlar. Sen onların
şerrinden Allah’a sığın. Çünkü O, her şeyi tam anlamıyla işitir ve bilir.”
(Mümin, 40: 56). Allah’ın emrine karşı gelmesinde kibirli tutumu etkili olan
şeytanın (Bakara, 2: 34) yolundan giden kibirli insanlar içinde
yaşadıkları toplumun nispeten daha alt kesimlerini İslam davetinden
uzaklaştırmak amacıyla Allah’ın ayetleri hakkında tartışıyor olabilirler. Bu
kimselerin siyasette ve ekonomide etkin oldukları için kibirlendikleri ve
toplumdaki konumları değişmesin diye işledikleri zulme karşı koyan Müslümanları
etkisiz kılmak istedikleri düşünülebilir. Bu durumda yapılacak olan, onlardan
korkmak, kurdukları tuzaklar nedeniyle umutsuzluğa kapılmak değil; Allah’a
sığınıp onların komplolarını boşa çıkaracak faaliyetler içinde olmak, onların
komplekslerini üzerinde denedikleri ezilenlerin yanında yer almak ve toplumda
adaleti tesis etmeye çalışmak olmalıdır.
Allah’tan korkan
kimseler şeytani bir durumla karşı karşıya kalınca ilahi azabın muhatabı
olmamak için günahtan geri dururlar ve cahillerin yaptıkları karşısında
öfkelerine kapılıp onların seviyesine inmezler: “Eğer şeytandan gelen kötü
bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O her şeyi işitir
ve bilir.” (Fussilet, 41: 36). Bu ayetin bağlamı gereği şeytandan
kastedilenin o dönemdeki inkârcılar olmasına bir engel yoktur. Dolayısıyla
risaleti engelleme ya da ortadan kaldırma girişiminde bulunan kâfirlerin
toplumda oluşturdukları şirki meşrulaştıran ve şirke yönlendiren kamuoyu
oluşturma girişimleri Müslümanları Kur’an’dan uzaklaştırabilir. Bu durumda
yapılacak olan Kur’an’ın emirlerinin onların komplolarına rağmen daha fazla
uygulanır hale getirilmesi için çaba sarf etmektir. Allah hem inkârcıların
sözlerini hem de Rasulullah’ın ve Müslümanların Allah’a sığınırken ettikleri
duaları hem de kimin şeytana kimin ise Allah’a hizmet ettiğini bilir.
Şeytan Kur’an okunurken
bile insanları saptırmaya çalışır. Yani insan Kur’an okumanın hemen öncesinde,
okurken ve okuduktan hemen sonra bile imtihan edilmekten uzak değildir. Bu
zorluk karşısında Kur’anî öğüt şöyledir: “Şimdi Kur'ân okuduğun zaman önce o
kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” (Nahl, 16: 98). Bazıları bu ayetteki sığınmanın
Kur’an okumaktan söz edildikten sonra yer almasına rağmen “Kur’an okumadan önce
Allah’a sığınma anlamında” olduğunu iddia etmektedir. Bu durumda her Allah’a
sığınanın Kur’an okumaya başlaması gibi bir sorumluluk ortaya çıkmaktadır
(Taberi, 2000, XVII: 293). Ancak Rasulullah döneminde böyle bir uygulama olduğuna
dair bir bilgimiz yoktur. Yine de günah işleyenin günahına kefaret olsun
diye yapabileceği en güzel işlerden birisinin “anlayarak” Kur’an okumak olduğunu
söyleyebiliriz.
***
Taberî,
Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan
an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.
11 Eylül 2011 (Memleket
Gazetesi)