Kim Allah’a isyan ederse ve Rasulü’ne de
Arapça’da itaatin
karşıtı olan isyan; itaatten çıkmak, emre karşı gelmek
anlamlarına gelmektedir (Zebîdî, ts., XXXIX: 58). İsyan, Kur’an’ı Kerim’de Kim
Allah’a isyan ederse ve Rasulü’ne de (karşı gelirse) şeklinde üç ayette
mevcuttur. Bu yazıda nuzül sırasına göre söz konusu ayetleri ele alacağız.
Tevhid ve kulluk
konusunda kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan ederse (Kurtubi, 1964, XIX: 26) o
kimselere Kur’an’da şöyle bir tehdit söz konusudur:“(Benim yaptığım) ancak
Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah’a isyan
ederse ve Rasulü’ne de (karşı gelirse), bilsin ki ona, içinde ebedi kalacakları
cehennem ateşi vardır.” (Cin, 72: 23).
Âsi, kınamak için kullanılan bir isimdir ve bir görüşe göre
büyük günah işleyen kimseler için kullanılır (Razi, h. 1420, III: 459). Bu ayet bağlamında isyan,
şirk ve imanı terk anlamındadır (Rıza, 1990, XII: 178). Rasul’ün görevi tebliğ
etmektir. O, tebliğ ettiği kimseleri inanmaya zorlayamaz ve öyle bir görevi de
yoktur. Tebliğin muhatapları Allah’a ve Peygamberine karşı gelirlerse sonları
cehennemdir. O halde kendisine fayda veren de zarar veren de kişinin kendisidir
(Şimşek, 2012, V: 328).
Yukarıdaki ayet
bağlamında inkârcılara Rasulullah’ın yalnız Allah’a dua ve ibadet
edeceğini, kimseye bir zarar verme ve insanları doğru yola iletme gücüne sahip
bulunmadığını, kendisini de hiç kimsenin, Allah’a karşı koruyamayacağını ve
Allah’ta başka kimseye sığınmayacağını, görevinin, insanları zorla doğru yola
götürmek değil, Allah’ın emirlerini duyurmak, O’nun elçiliğini yerine getirmek
olduğunu, bunu kabul etmeyip Allah’a başkaldıranların, ebedi olarak
cehennemde kalacaklarını, onların, isyanlarına devam ede ede bir gün azabı
görünce, kimin yardımcısının daha zayıf olduğunu anlayacaklarını söylemesi
emrediliyor (Ateş, 1988, X: 105)
Nüzul sebebi kim ve ne
olursa olsun, Allah’ın buyruklarına ve onları tebliğ eden Resulüne karşı
gelenleri ceza ile tehdit eden ikinci ayette şöyle denilmektedir:
“Kim Allah’a isyan ederse ve Rasulü’ne de (karşı gelirse) şüphesiz o apaçık
bir sapıklığın içine düşmüştür.” (Ahzab, 33: 36). Ayette uyarılan kimseler,
Allah’ın ve Rasulü’nün emrettikleri konusunda her ikisine de isyan eden
kimseler (Taberi, 2000, XX: 271) olma riskine karşı uyarılmaktadırlar. Kadın
erkek kim olursa olsun her mümine düşen Allah ve Rasulü’ne isyan değil itaattir.
Miras bölüştürmenin ele
alındığı bir bağlamda Allahu Teala şöyle demektedir: “Kim Allah’a isyan
ederse ve Rasulü’ne de (karşı gelirse) ve O’nun koymuş olduğu sınırları aşarsa (Allah)
onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için aşağılayıcı bir azap vardır.”
(Nisa, 4: 14). İbn Cureyc kastedilen âsilerin azap gerektiren günahlar işleyen
kimseler oldukları kanaatindedir. Kim inkâr ederek, miras paylaştırmasında
Allah'ın belirlediği ölçülere uygun hareket etmezse ve O’nun, Rasulü’nün
paylaştırmasına karşı çıkarsa (Taberi, 2000, VIII: 72), Allah’ın verdiği hükmü
değiştiren, O’nun hükmüne karşı çıkan o kimseler sürekli acı veren bir azap
ile cezalandırılırlar (İbn Kesir, 1999, II: 232). Kim namazı, zekâtı,
orucu, haccı, cihadı terk eder ve içki içer, zina eder ve haksız yere bir
kimseyi öldürürse işte bu sınırları aşmadır (Razi, h. 1420, III:
569). Kişinin yanılması ve bir an için hevasına uyarak günah işlemesi
bağışlanabilecek bir şeydir. Ama bilerek ve ısrar ederek Allah ve Rasulü’ne
karşı geliyor, Allah’ın çizdiği sınırları aşıyor, bu konuda bir pişmanlık
da duymuyor ise o ebedi ve alçaltıcı bir azabı hak etmiştir.
Onun varacağı yer cehennem olacaktır (Şimşek, 2012, I: 482).
Sonuç olarak
diyebiliriz ki, Allah’a ve Rasulü’ne itaat değil isyan edenler tövbe
etmedikleri sürece apaçık bir sapkınlığa yönelmiş ve ahiret azabının muhatabı
olmuş demektir.
***
Ateş, Süleyman, Yüce
Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, 12 c., Yeni Ufuklar Neşr., İstanbul, 1988.
İbn
Kesir,
Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer (ö. 1373),
Tefsiru’l-Kur'ani’l-Azim, 8 C., 2. bs., Daru Tayyibetin Li’n-Neşri
ve’t-Tevzi’, Riyad, 1999.
Kurtubî, Ebû Abdillah
Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (ö. 671 h), el-Câmi’
li Ahkâmi'l-Kur'an, 10 c. (20 cüz), 2. bs., Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye,
Kahire, 1964.
Reşid, Muhammed Rıza (h. 1354), Tefsiru’l-Menar, 12 c.,
el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmmetu li’l-Kitab, Mısır, 1990.
Râzî, Fahruddin (h. 606/1209), et-Mefâtihu'l-Gayb,
32 c., 3. bs., Daru İhyai Turasi'l-Arab, Beyrut, h. 1420.
Şimşek, M. Sait, Hayat
Kaynağı Kur'an Tefsiri, 5 c., Beyan Yay., İst., 2012.
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an,
24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.
Zebîdî, el-Murtadâ, Tacu’l-Arus,
40 c., Daru’l-Hidaye, Beyrut, ts.,
15
Mayıs 2014 (Memleket Gazetesi)