Kevser suresi
Kevser suresinin Mekkî
olduğunu söyleyenler olduğu gibi Medenî olduğunu söyleyenler de vardır. Üç ayetten
oluştuğu konusunda alimlerin ittifak ettiği sure kelime ve harf sayısı
açısından en kısa suredir. Kevser, kelime
sayısı bakımından Asr ve Nasr sureleri gibidir. Bu
yazıda Kevser suresinin ayetlerini büyük oranda Tahir İbn Âşûr (1879-1973)’un et-Tahrîr
ve’t-Tenvîr adlı tefsirinden faydalanarak ele alacağız.
Kevser suresinin meali
şöyledir: “Şüphesiz biz sana kevseri verdik.
O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Sana kin besleyen var ya
asıl o ebter (soyu kesik)dir.” (Kevser, 108: 1-3). Bu sure dünya ve
ahirette Peygamber (s)’e çok nimet (خير) verildiğini belirtmekte
ve bundan dolayı onun ibadet ederek Allah’a şükretmesi istenmektedir. Kevser
kelimesinin orijinalindeki و harfi
ona verilen nimetin son derece fazla olduğunu göstermektedir. Ayrıca çok
iyilik yapan kimseye de kevser denilmektedir.
Bir hadise göre kevser
Allahu Teala’nın cennette Peygamber (s)’e vaat ettiği bir nehirdir (Muslim, I:
300). Kevserin çokça nimet anlamına geldiğini dikkate alırsak, “Hadisteki nehir
o nimetlerin hepsi değil birisidir.” diyebiliriz. Zaten kevserin Kitap,
Kur’an, İslam ve nübüvvet olduğunu savunan müfessirler de vardır.
Rasulullah’ın risalet
görevini yerine getirirken karşılaştığı zorluklar dikkate alındığında ayetteki kevser
verdik ifadesi “Sana bol nimet vereceğiz.” anlamını da içermektedir.
Çünkü Arap dilinde geçmiş zamanlı fiillerin kullanıldığı cümleler gelecekte
kesin gerçekleşecek olan durumları da ifade edebilir. Şu ayet buna bir
örnektir: “Biz sana apaçık bir fetih verdik.” (Fetih, 48: 1). Kastedilen
Mekke’nin fethidir ve bu ayet indiğinde henüz fetih gerçekleşmemiştir.
Rabbin için namaz kıl
ifadesi Allah’ın yüceliğini gösteren hareketleri ve sözleri içermektedir. Bu da
O’nun verdiği nimetlere bir şükürdür. Bu emirde (senin) Rabbin
denilmesi Rasulullah’a verilen değeri göstermektedir. Allahu Teala’nın
“bizim/benim için” değil de Rabbin için demesi, verdiği
nimetlerin karşılığı olarak ibadeti hak edenin Kendisi olduğunu ima etmektedir.
Ayrıca Rabbin için namaz kıl denilmesi Allah’tan başkasına ibadet
edilmemesi gerektiği vurgusunu da içerir. Putlara secde eden ve onları tavaf
eden müşrikler bunu anladıkları için olmalı ki Rasulullah’ı namazdan alıkoymaya
çalışmaktadırlar (Alak, 96: 9-10). Bunun üzerine ona “Rabbine secde et ve
yaklaş.” emri verilir (Alak, 96: 19). Kur’an’daki sıraya göre
Kevser’den bir önceki Maun suresinde ise “Yazıklar olsun o namaz kılanlara!”
denildikten sonra onların namazlarından gafil olduklarından, gösteriş yaptıklarından
ve en ufak bir yardımı bile esirgediklerinden söz edilir (Maun, 107: 4-6).
Surede Rasulullah’a kevser
(çokça nimet)i verdik denilmesinden sonra namaz kıl emrinin yanında kurban
kes emri de verilmektedir. Çok nimet verildiğinden söz edilmeyen şu ayette
ise Rasul (s) Allah’ı yüceltme ve secde emirleriyle muhatap kılınmaktadır: “Onların
söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını ant olsun biliyoruz. Sen
şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!” (Hicr, 15: 97-98).
Kurban kes
emri, kendinden önceki cümleye matuf olduğundan “Rabbin için kurban kes.”
anlamına gelmektedir. Bu dikkate alındığında “Allah’tan başkası adına kurban
kesmenin yasaklığı” da bu emirden anlaşılmaktadır. Bu surenin Mekkî olduğu
görüşü doğru kabul edilirse o zaman Rasulullah’a şöyle denilmiş olur. “Kâbe’ye
gelip müşriklerin putlarına kurban kesmelerini sorun etme. O putlar orada da
olsa sen Allah rızası için niyetlen ve kurban kes.” Surenin Medine’de indiği düşünülürse, fakihlerin
çoğunun dediği gibi Rabbin için namaz kıl ifadesinden kastedilen bayram
namazıdır ve ayet, kurban kesmenin namazdan sonra olması gerektiğini de ima
etmiş olur.
Sana kin besleyen
ifadesinden ilk akla gelen, sadece Rasulullah’a kin besledikleridir. Müşrikler
günümüzde de bazen bir Müslümanı gözlerine kestirip sadece ona hücum ederler.
Onu etkisiz hale getirebilirlerse o zaman İslami mücadeleyi sekteye
uğratabileceklerini düşünürler. Onlar hesap yapsa da tüm hesapları Allah’ın
elindedir. Allah dilemedikçe onlar müminlere zarar veremezler.
Allahu Teala asıl
onun soyu kesiktir (ebter) diyerek - nüzul bilgileri dikkate
alındığında çocukları olan- vahiyden nimetinden nasipsiz Âs b. Vail’i tahkir etmekte
ve ebter olmanın, bir insanın öldükten sonra geride sağ salim bir oğul
bırakamamasına bağlanmaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Ayrıca Rasulullah da
ebter olmaktan tenzih edilmektedir. İnsanın sözgelimi ebter
olmayıp Hz. Nuh’unki gibi bir oğlu olsa ne işe yarar! Zaten bir kimsenin
oğlunun olmamasının o kimsenin iyiliğinden alıp götüreceği bir şey yoktur. Ayrıca
elinde olmayan bir nedenle bir nimete kavuşamadı diye insanlarla alay etmek
ahlakî değildir.
Görüldüğü gibi üç
ayetten oluşan Kevser suresi pek çok konuyu doğrudan ya da dolaylı olarak
içermektedir.
3 Temmuz 2014 (Memleket
Gazetesi)