Fil suresi
Fil suresi Mekke’de
inmiş olup beş ayettir ve bu surede Rasulullah’ın doğduğu yıl Habeşli kral
Ebrehe’nin ordusuyla Kâbe’yi yıkmak üzere gelmesi konu edilmektedir: “Görmedin
mi Rabbin fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar
atıyorlardı. Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.” (Fil, 105: 1-5).
Bu yazıda bu sureyi ele alacağız.
Fil suresinin ilk
ayetindeki Görmedin mi? ifadesinin doğrudan muhatabı Rasulullah’tır. O Kâbe’yi
yıkma girişimine tanık olmadığı için ayetteki bu ifadeyle ona, “Kalp gözüyle
bakmadın mı?” (Taberi, 2000, XXIV: 605) yani
“Bu kıssa üzerine düşünmedin mi?” denilmiş olmaktadır. Ayetteki ifadeyi
lafzi olarak aldığımızda ise, “O azaba uğrayanların başlarına gelenlere dair
Kâbe yakınlarında bulunan kalıntıları görmedin mi? “ ya da “Bu olaya dair sana
aktarılanları kavramadın mı?” gibi bir anlam ortaya çıkar. Kureyşlilerin
hayatlarında fil yer almadığı için fillerle –Saldırıda kullanılan fil sayısını
bine kadar çıkaranlar vardır.- Kâbe’ye yapılan saldırı o dönemde hakikaten
büyük bir olaydır.
Onların tuzaklarını
boşa çıkarmadı mı? ayeti inkârcıların Kâbe’yi tahrip etme
girişimlerinin Allahu Teala tarafından engellenmesi anlamındadır. Tuzak
gizli bir planı ifade etmesine rağmen, Kâbe’ye açıkça saldıran Ebrehe’nin
tuzağının boşa çıkarılmasından nasıl söz edilebilir? Anlaşıldığı kadarıyla
Allahu Teala onun tuzağını planlama sırasında değil uygulama sırasında boşa
çıkarmayı dilemiştir. Tuzağın tevili budur. Zaten kâfirlerin tuzağı da hep
boşa çıkmaktadır (Mümin, 40: 25). Tuzaktan kastedilenin, inkârcıların büyük bir
kilise inşa ederek Kâbe’de yapılan hac ibadetini iptal edip Arapları Yemen’e –özelde
San’a’ya- yönlendirmek istemeleri olduğunu da söyleyenler olmuştur (İbn Âşûr,
1984, XXX: 548). Bu yorum esas
alındığında Allahu Teala onların bu niyetini boşa çıkarmış, Kâbe’nin kıble
oluşu baki kalmış, inkârcıların ibadet mekânı alternatifi oluşturma
girişimlerinde somutlaşan tuzak da boşa çıkmış olmaktadır.
Üzerlerine sürü sürü
kuşlar gönderdi. ayetindeki sürü sürü kuşların
ayetin orijinalindeki karşılığı olan tayran ebâbil ifadesinin tekili
olmadığı kanaati dilciler arasında yaygınsa da ibbâle, ubûl, ebîl şeklinde
tekili olduğunu söyleyenler de olmuştur (Taberi, 2000, XXIV: 605). Bu kuşların tayran
lafzıyla yani marife formunda (et-tayran) belirtilmemesi onların
değersizliğine (tahkir) vurgu anlamı taşımaktadır. Bu sayede Allah’ın Ebrehe
ordusuna gönderdiği azap daha ilginç ve daha büyük bir azap olmaktadır. Yani
hangi kuşlara bu görev verildiyse fark etmez ve onlar Kâbe’yi yıkmaya
çalışanları öldürmede hata yapmaz (Râzî, h. 1420, XXXII: 291). Yine azap işinde
görev verilen kuşların belirsizlik formuyla yer alması onların Araplarca
bilinmediğini de göstermektedir (İbn Âşûr, 1984, XXX: 549).
Onlara çamurdan
sertleşmiş taşlar atıyorlardı. ayetindeki taşlar ile
Lut kavmine azap edilmesi sırasındaki taşlar hemen hemen aynı türdendir: “(Azâb)
emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik, üzerine de çamurdan sertleşmiş
istif edilmiş taşlar yağdırdık.” (Hud, 11: 82). Doğrusu bu iki ayet, her
iki bölgede gerçekleşmiş bir volkan patlamasını da akla getirmektedir. Ancak
bunun tespiti için jeolojik araştırmaların yapılması gerekir.
Ve onları, yenilmiş
ekin yaprağı gibi yaptı. ayetindeki benzetmeden
anlaşıldığı kadarıyla Kâbe’ye saldıranların hepsi değil çoğu azaptan zarar
görmüştür. Zira bu benzetmede yaprağın tamamı yenilmemiştir ancak söz konusu yaprak
delik deşik olmuştur. Zaten rivayetlere göre de bu zulüm ordusunun lideri Ebrehe
bile hemen orada değil Yemen’deki San’a’ya döndükten sonra ölmüştür ve
ordusunun büyük kısmının zarar gördüğü bu olay şubat ayında gerçekleşmiştir
(İbn Âşûr, 1984, XXX: 546). İkrime’den nakille Kâbe’ye saldıranların derilerinin
ilahi azaba uğramalarının ardından çiçek hastalığına benzer şekilde
tahrip olduğu ve çiçek hastalığının Arabistan’da ilk defa o tarihte görüldüğü şeklinde
bir yorum mevcutsa da (Suyuti, ts., VIII: 631) söz konusu yorum pek
taraftar bulmamıştır.
Diğer kıssalardan
farklı olarak Fil sahiplerinin başına gelen azabın Kur’an’da sadece bir
yerde belirtildiği söylenmektedir (İbn Âşûr, 1984, XXX: 544). Belki de
bunun nedenlerinden birisi diğer toplumlardan farklı olarak bu azabın,
muhataplarının yaptıklarının herhangi bir peygamber ile doğrudan mücadele içine
girip inkârlarında diretmeleri sonucu gelmemiş olmasıdır.
***
İbn
Âşûr,
Muhammed Tahir (h. 1393), et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 30 c., Daru’t-Tunusiyye
li’n-Neşr, Tunus 1984.
Râzî, Fahruddin (h.
606/1209), et-Mefâtihu'l-Gayb, 32 c., 3. bs., Daru İhyai
Turasi'l-Arab, Beyrut, h. 1420.
Suyuti, Celaluddin
Abdurrahman b. Ebi Bekr (h. 911), ed-Dürrü’l-Mensûr, 8 c., Daru’l-Fikr,
Beyrut, ts.
Taberî, Muhammed bin
Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an
Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.
18.9.2014
(Memleket Gazetesi)