Fecr yayınları IX. Kur'an sempozyumu
Fecr
yayınları, IX. Kur’an Sempozyumu’nu, Konya’da organize etti. Programda protokol
konuşmaları uzun sürdüğü için “çekici” bir giriş yapılamadı. İlk konuşmacı
“Mutluluk Kavramı”nı anlatmak üzere gelen Endonezyalı Nakîb el-Attas idi.
Konuşmacı, Hz. İbrahim’in doğru yolu bulmasının uzun sürdüğünü güneş, ay veya
yıldızların ilah olup olmadığı şeklinde bir zihni karmaşa yaşadığını ifade
etti. Attas’a göre belki de o, bu olay vuku bulurken küçük ya da genç
birisiydi. Attas’ın “Hz. İbrahim’in belli bir dönem “gök cisimlerini kutsal
kabul ettiği” şeklindeki imasına katılmak mümkün değil. Zira söz konusu
ayetlerin bağlamından (Enam, 6: 74-79) onun babasını hidayete davet ettiği,
ardından da gök cisimlerini kutsayan toplum ile empati yaparak itikatlarının
temelsizliğini onlara gösterdiği ve sonra da “Ben sizin taptıklarınızdan
uzağım.” dediği rahatlıkla görülebilir.
Attas’ın
İngilizce’deki “freedom” (özgürlük) kelimesini Arapça’daki anlamıyla “ihtiyar”
ile karşılaması da ilginçti doğrusu. Bu tanıma göre hayrı, iyiliği hedeflemeyen
tercih, özgürlük talebi olamaz. İyiliği tercih etmeyen özgür değildir.
Attas’a
göre fukaha, sufiler, felsefeciler hepsi Kur'an’a başvurdukları için aralarında
mutluluğa bakış konusunda temel farklar yoktur. Onun bu yaklaşımı da oldukça
duygusal bir değerlendirmeydi. Konuşmacının üslubunun çekici olmayışı,
konunun salonun geneline hitap etmeyişi, çeviri aktarımı konusundaki teknik
aksaklıklar verimi düşürdü.
I.
Oturum
Genel
Ahlak Teorileri ve Kur'an Açısından Değerlendirilmesi
Oturum
başkanı Sait Şimşek idi. Kısa konuşmasında şöyle dedi: “Kur'an üzerine programlarda problemler
üzerine konuşanlar ne kadar Kur'an okudular? Ne yazık ki, bu sorun ilahiyat
hocaları için bile geçerlidir. Anlayarak okuma oranı az. Ölülere okunduğu kadar
%50 anlamaya emek harcasak daha güzel olurdu.” dedi. Kendisine gelen sorulardan
birisi: “Yatarak ya da ayakları uzatıp Kur'an okumak caiz midir?” şeklinde idi.
S. Şimşek: “Böyle okuduğunuzda kendinizi terbiye dışı bir eylem yapıyor hissine
kapılıyorsanız okumayın. Ben kapılmıyorum.” dedi.
Tebliğini
“Kur'an ve Ahlak Metafiziği” olarak sınırlayan Sait Reçber’in tebliğini
değerlendiren Adnan Aslan: “Ben olsam ahlak teorilerinin sünnet ve sahabe
açısından değerlendirirdim.” dedi ve müzakeresi sırasında ahlakın pratik yönüne
dikkati çekti. Aslında Reçber’in tebliği ahlak teorilerine Kur'anî bakış idi ve
tebliğinde vardı ama hepsini sunamadı.
Reçber’in,
tebliğde Müslüman ahlakçılara pek değinmemesine dair S. Şimşek: “Batılılar
ahlak üzerine çok yazmış. Bundan dolayı onların görüşleri çok ele alındı. Biz
ne yapıyoruz? Gül dağıtıyoruz, bağrımız yanıyor falan. Bir ahlak sempozyumu
düzenleriz. Orada da Müslüman ahlakçıları dinleriz.” diyerek hayra yordu. Ne
var ki bu, Kur'an sempozyumuydu ve Müslüman ahlakçılardan bahsetmenin tam
yeriydi.
Kur'an’da
İman-Ahlâk ilişkisi
Tebliği
sunan Talip Özdeş: “Doğru davranış doğru bilgi üzerine kuruludur. Kuran akla da
gönle de hitap etmiştir. Kur'an’da kalple eş anlamlı fuad, nefs gibi kelimeler
vardır.” dedi. Ancak konuşmacı bunların akıldan bağımsız olarak nasıl var
olduğunu izah etmedi.
Özdeş,
İslâmî dönemde imanla bir korku haline geldiğini söyledi. Ayrıca tefsir, hadis
vb. disiplinlerin birbirinde kopuk olmasının yanlışlığına dikkat çekti. Yine
Özdeş’in: “Allah’a inanmak ahlaklı olmak için yeterli değildir. Bu nedenle
Mekkeli müşrikler Allah’a inandıkları için eleştirilmişlerdir.” vurgusu
önemliydi.
Şevket
Kotan (Müzakereci): “Kur'an’da dini kuralların aynı zamanda ahlak
kuralları olduğu açıktır. Dindar olduğu halde ahlaksız olan bir insan yoktur. Gayr-ı
ahlaki olan aynı zamanda gayr-ı dinidir.” diyerek dinin ahlakı mündemiç olduğu
vurgusu yaptı.
II.
Oturum
Değer
ve Normlar Kaynağı Olarak Kur'an
Mehmet
Paçacı (Oturum başkanı), ısrarla Kur'an, sünnet, icma ve kıyasın dört
asıl olduğunu, Kur'an’ı bu doğrultuda anlamamız gerektiğini, Peygamber
yorumunun yorumlardan birisi olmadığını, Kur'an’ı onun yorumu üzerinden
anlamamız gerektiğini, onun yorumunun nesilden nesile aktarılarak geldiğini ve Müslümanlığın
vazgeçilmez bir unsuru olduğunu söyledi. Paçacı kendisine (kendisi açısından):
“Tarihsellik bitti mi?” şeklinde sorulan soruya: “Evet.” cevabını verdi. Mehmet
Paçacı kendisine gelen başka bir soru üzerine: “Hadisin mevsukiyeti sağlamsa
dikkate alınır. Hadisler Kur'an gibi mütevatir değildir. Kur'an-ı Kerim,
sünnet, icma ve kıyasın ardından yorumlama gücümüz varsa görüş belirtiriz.”
dedi.
Kadir
Canatan (Tebliğci): “Hz. İsa: ‘Şeriatı yıkmaya değil, tamamlamaya
geldim.’ diyordu. ‘O, Tevrat’taki yasa dinine bir ruh katmak istiyordu.
Günümüzdeki Hıristiyanlar salt maneviyatçı, hiç kural tanımıyorlar.’ dedi.
Müzakerenin
ardından kendisine yöneltilen çokeşlilik konusundaki bir soruya Kadir Canatan:
“Asıl olan tek evliliktir. Adalet istense de sağlanamaz. Eşten izin alınsa
da alınmasa da çok eşle evlilik olmaz.” anlamına gelebilecek bir cevap verdi. Yanıtı,
sayılı hanım dinleyiciden alkış aldı. Yine: “İsa Tevrat’a ruh kattı ise,
tarihselcilik de Kur'an’a ruh katma girişi olarak görülebilir mi?” şeklindeki
soruya da “Evet” cevabını verdi.
Bu
oturumda belki de tebliğ ve müzakerelerden ziyade daha dikkat çekici olan, tarihselcilik
tartışmalarında önemli isimlerden biri olan Paçacı’nın tarihselcilikten “dokuz
talakla boşandığı” anlamına gelebilecek sözleriydi.
Kur'an’da
Yasamanın Arka Planı Olarak Ahlak
Ahmet
Yaman ahlak-yasa ilişkisini ele alan tebliğini sunduktan sonra, “Tebliği
basılmadan önce gözden geçirilmeli.” eleştirileri yapılsa da tebliği gayet
faydalı ve “dini bireysel alanla sınırlı gören anlayış sahiplerinin”
eleştirilmesi tarzında güncel göndermelere sahipti. Yaman’ın, şiddetin artışını
salt sekülerlik ve amel fikirliğine bağlaması bunun yanı sıra itikadi fakirliğe
dikkat çekmemesi bir eksiklikti.
Halit
Ünal (Oturum başkanı): “Ahlak bireyseldir. Kişisel ıslahta önemli bir
yeri vardır. Hukuk toplum düzeni demektir. Aslolan hukuktur. Niyetin iyi
olabilir, ahlaklı olabilirsin ama hukuka riayet etmediğinizde ahlaklı oluşunuz
yalnız hafifletici sebep olabilir. Kur'an’da insanın tanıtımı genellikle
olumsuzdur. İnsanı hizaya getireceksin, vuracaksın, keseceksin! Belki biraz
abarttım ama dengelensin diye.” dedi.
Hakkı
Aydın (Müzakereci): “Hukukun ahlaka ihtiyacı yoktur. Kur'an’daki hukuk zaten
mükemmeldir. İslâm hukuku merhamet hukukudur. Allah ve Rasulullah (s) ile baş
edilemez, tabi olunur.” dedi.
Ahmet
Yaman eleştirileri cevaplarken: “Hukukun kaynağı olarak ahlakı gördüğüm için
ahlakı idealize ettim.” dedi. Yaman: “Söylediklerinizi ne kadar uyguluyorsunuz?”
şeklindeki soruya: ‘Hocanın dediğini yap, gittiği yoldan gitme!’ dedirmemeye
çalışıyorum.” dedi.
Halid
Ünal: “Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların
mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet
olarak vermeyin.” (Bakara, 2: 118) ayetinin ahlak-hukuk ilişkisine güzel bir
örnektir.” diyerek sözlerini tamamladı.
III.
Oturum
Kur'an’ın
Öngördüğü İş Ahlakı
Ahmet
Tabakoğlu: “Ekonominin temeli kültür, kültürün temeli de ahlaktır. Etik;
bireysel, ekonomik, mikro ekonomik ve politik kategorilere ayrılabilir. İslâm
iktisadının temeli aşırılıktan kaçınma anlamında adalettir ve o toplumsal
adaleti gerçekleştirmeye çalışır. Bireysel ahlak, toplumsal ahlaka dönüşür.
Servet tüm topluma yayılmalıdır. Büyüme İslâmi bir kavram değildir. Emek ahlakı
işçinin işini tam yapmasıdır ama bu ahlak İslâm dünyasında geridir.
İşçi-işveren birbirinin tamamlayıcısı olarak görülmelidir ve hayat tarzları
arasında makul bir farklılık olmalıdır.” dedi.
Tabakoğlu,
İslâm toplumlarında işçi sınıfı oluşmamasını “Batı’da zincirlerinden başka
kaybedecek bir şeyi olmayan işçiler Fransız devrimindeki aktif rolüne” bağladı.
Sedat
Murat (Müzakereci), tebliğe tamamen katılmadığını ifade ederek, Ahilik kurumu
bağlamında İslâm dünyasındaki iş ahlakı üzerine bilgiler verdi.
Tabakoğlu’nun
tebliği oldukça seviyeli idi. Ancak iş ahlakı literatürüne vakıf olamayan
dinleyiciler tebliğden pek faydalanamadı. Murat’ın sunumu ise müzakereden çok
bir tebliği sunmaya daha yakındı.
IV.
Oturum
Son
oturumun konuları Ali Vasfi Kurt’un sunduğu “Sadreddin Konevi’nin Ahlak
Anlayışı” ve Derya Örs’ün ele aldığı “Mesnevi’de Kur'an Ahlakının Yansımaları”
idi. Bu iki tebliğin Kur'an sempozyumunda yer almaları “Konyalılara bir rüşvet
olarak yorumlandı.” Zira sempozyum Kur'an üzerine idi ve isim zikredilerek iki
kişinin ön plana çıkarılması bu tür bir algılamaya kapı araladı.
Sempozyum
Değerlendirmesi
Değerlendirmelerde
ön palana çıkan konu tebliğcilerin kullandıkları dil ile dinleyiciler
arasındaki uçurum ön plana çıktı. Ahmet Yama sempozyumun bilgi şöleni anlamına
geldiğini bu sebeple “ilmi” yönün geri plana itilmemesi gerektiğini
vurgularken, Adnan Aslan konuşmacıların genele hitap edebilme kabiliyetlerini
geliştirmeleri gerektiğini söyledi.
Dinleyicilerin
yarısı bayan olmasına rağmen bir tane bayan konuşmacı olmaması da bir eleştiri
konusuydu. Bir daha ki sempozyum konusu olarak teklif edilen başlıklar
şunlardı: Ümmet, öteki, çağdaş problemler, şiddet, siyaset, bilimin kutsallığı,
Müslümanların hukuki, yönetsel, kültürel sorunları.
Müzakereciler
eleştirel değildi. Farklı bakış açısı azdı. Bazı oturum başkanları tebliğci
gibi hareket etti.
İbrahim
Sarmış sempozyumla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Sunuş konuşmaları,
yayınevi tanıtımı uzundu. Gelmeyen hocalar programı önemsemedikleri izlenimi
bırakmış oldular. Konuşmalarda güncel göndermeler azdı.