Vay Mürteci Vay!
Çelişki Nedir?
Türkiye’nin Malezya’daki
Uluslar arası İslâm Üniversitesi’nin sponsorlarından olması yani bu
üniversitenin kurulmasına maddî destek vermesi ancak YÖK’ün buna rağmen
–bildiğim kadarıyla hâlâ- bu üniversite mezunlarına “denklik” hakkı vermemesidir.
Hacı adayları gerekenden
çok daha fazla ücret ödemek zorunda kalmasın diye HU (Hac ve Umre) Platformu
kurup adalet mücadelesi veren Abdurrahman Dilipak ve Şanar Yurdatapan’a
teşekkür etmeyip bir de “Turizm şirketi kuracaklar ya, kamuoyu oluşturuyorlar.”
iftirası atmaktır.
Vay Mürteci Vay!
Yeni papa unvanını alan XVI. Benediktus Almanya’da yapacağı konuşmaya
dinlemeye gelenleri cennetle müjdelemiş. Konuya dair haberi ATV’den seyrettim.
Ana haber sunucusu neşe içinde haberi veriyordu. Aynı vaatte bulunan Müslüman
bir vaiz olsaydı manşetler belliydi: “Ortaçağ’a Dönüş!” ya da “Mürteci İmam
Cennetten Arsa Dağıtıyor!”
Yazarlar Birliği Beni Mazur Görsün
Geçen yıl, Alanya’da “Avrupa Birliği ve Kimlik” konulu bir konuşma
dinleyecektik, elimizdeki liste öyle diyordu. Ne var ki, konuşmacı bize
“Ergenlik Dönemi ve Sorunları” konulu bir konuşma yaptı. Acayip sıkıldım
dinlerken. Çünkü konuşmacıyı ilan edilen konuda dinlemek üzere kendimi
hazırlamıştım ancak o başka bir şey anlattı. Salondan çıkmamak için not almak yerine
önümdeki kâğıda resimler çizip durdum. Programın bitişinin ardından ne oldu
biliyor musunuz? Dinleyenler arasında, “Konuşma çok güzeldi. Muhteremi Konya’da
bir kez daha dinleyelim.” görüşü ağır bastı.
Beni mazur görün ama ne yapayım, ben böyle diyemediğim gibi kendimi de
değiştiremiyorum ve dinleyicilerin bu çelişkili tavrını da asla
onaylayamıyorum. Sayın Köseoğlu, sizden Yazarlar Birliği’nin cumartesi günleri
yaptığı programı bu açıdan gözden geçirmenizi rica ediyorum. Lütfen
konuşmacıları seçerken, ilan ettiğiniz konuyu giriş-gelişme-sonuç formatında
anlatabilme kriterini göz önünde bulundurunuz. Zira konuşmacı başka şeyler
anlatıp programı bitirdiğinde eve “moralim” fevkalade bozuk dönüyorum. Bir
çözüm lütfen!
Selçuklu Belediyesi Yetiş!
Hocacihan 100. yıl mahallesinde oturuyorum. Mahallede oldukça fazla
(affedersiniz) köpek var. Geçen sene taşınmış olan bir komşudan duyduğumuza
göre, sayıları çocukların okula rahat gidiş gelişlerini etkileyecek kadar çok.
Bu konuda mahalle sakinlerini rahatlatınız lütfen.
Meğerse Cevşenin Aslı Var mış!
Özellikle
Zaman okurlarının itibar ettiği cevşen hakkında aynı gazetede 29.07.2005 tarihinde Akademi sayfasında çıkan
röportaj formatında bir yazıyı okudum. Meğerse delilleri varmış cevşenin.
Aşağıda yazıdan alınmış deliller size makul geliyorsa inanmaya devam edin. İşte
cevşen hakkında yazılanlar:
Sadece senedine âit
şaibeden dolayı Cevşen’i tenkit pek haklı bir davranış olmasa gerek.
Sünnî kaynaklar Cevşen’e
yer vermezler. Sadece Hâkim’in Müstedrek’inde Cevşen’den birkaç fıkrayı
görebiliriz.
Bazen hadis kriterleri
ölçü olmayabilir. Ehlullahın Efendimiz’den keşfen hadis alması hiç de az vaki
olmuş hâdiselerden değildir. (…) Onlar “keşfen aldık” dediklerini mutlaka öyle
almışlardır ve dedikleri de katiyen doğrudur. Ne var ki, bunları belli hadis
kriterleri içinde tahlil etmek imkânsızdır. Onun için de hadisçiler bu türlü
ifadelere iltifat etmemişlerdir. Ama onların iltifat etmemesi bu ifadelerin
doğru olmadığı manasına da gelmez.
Cevşen mânâsı itibarıyla
Efendimiz’e ilham veya vahiy yoluyla gelmiştir. Daha sonra da ehlullahtan
birisi bu Cevşen’i keşif yoluyla Efendimiz’den almış ve Cevşen bize kadar öyle
ulaşmıştır.
Bu hususlara şunu da
ilave etmek faydalı olur kanaatindeyim. İmam Gazalî gibi bir allame,
Gümüşhanevî gibi bir büyük veli ve Bediüzzaman gibi bir sahibkırân, Cevşen’i
kabullenip onu vird edinmişlerdir. (…) (Bu büyüklerin cevşeni kabullenişi) Cevşen
hakkında en azından ihtiyatlı konuşmaya yetecek güç ve kuvvette delillerdir.
Sadece senedine ait bir boşluktan dolayı Cevşen’e dil uzatmak en ılımlı
ifadeyle bir haksızlıktır.
Efendiler
Yazarlar Birliği’nde
“1950’li Yıllarda Konya’nın Efendileri” konulu bir program oldu. Konuşmadan
anladığım kadarıyla “Yüzüklerin Efendisi” ile “Konya’nın Efendileri” arasında
bir ilişki yokmuş!
Merak
*Radikal gazetesi, köşe
yazarı ve Kanadı kırık olan Mine’nin kalemini de kırdı. Acaba bu başına
gelenlerin onun “tahtasının kırık” oluşuyla alakası var mı?
*Sanayi bakanlığı
radyolara tüketici haklarını koruma amacıyla güzel parodiler veriyor ve hem
tüketiciyi bilinçlendiriyor hem de kendi tanıtımını yapıyor. Slogan da şu:
“Sizi yasa korur!” İyi güzel de bu yasa Diyanet’ten hac hizmeti almak için gerekenden
çok daha fazla ödeme yapmak zorunda kalan hacı adaylarını da korur mu?
*Tebliğde başarı
insanlara Kur'an’ı mı yoksa falancanın kitaplarını, risalelerini ulaştırmak
mıdır?
Bir Darbe Teklifi de
Benden
Gazetenin ilk günlerinde
değerli yazarımız, Murat Güzel köşe yazılarının “kişisel amaçlara hizmet etme”
niyeti sezildiğinde o yazarın yazılarına müdahale etmeyi hem de yazısının
başlığına çıkararak talep etmişti.
Ben de buna benzer bir
talepte bulunuyorum: “Bu gazeteyi evime götürüp okuyorsam ve ev halkına da
tavsiye ediyorsam, lütfen köşe yazarları peygamber ve eşine dair ahlaka mugayir
fıkralar anlattığında –velev ki olay kilisede geçsin- müdahale edin!”
Günün Sözü
Altın çalan hapse girer,
ülke gasp eden hükümdar olur.
Japon atasözü
