Tamil Kaplanlarıyla Ordu Arasında (Sri Lanka) Kalan Müslümanlar
Tamil Kaplanlarıyla Ordu Arasında (Sri Lanka) Kalan
Müslümanlar
*
Geçtiğimiz Mayıs
ayında dünya, yirmi beş yıldır süren Sri Lanka ordusu ile Tamil Kaplanları arasındaki çatışmanın son rounduna şahit oldu.
Yetmiş binden fazla insanın hayatına mal olan iç savaş, yüz binlerce kişinin de
evsiz barksız kalmasına neden oldu. Bu gelişmeleri tetikleyen şey, Tamillerin,
Budist Sri Lankalıların kurduğu hükümetten ülkenin kuzey ve doğu bölümünde
bağımsız bir ülke ve kendilerine 50-60 yıldır uygulanan ayrımcılığa son verilmesi
taleplerinde bulunmalarıdır. Şimdi, Ocak 2009’da Tamil Kaplanlarının on yıldır
fiilen başkenti oan Killinochchi’nin düşmesiyle ve Sri Lanka ordusunun
Tamillerin son mevzii Mullaitivu’yu da ele geçirmesiyle, Tamillerin elinde
sadece ülkenin kuzeydoğusunda 12 km²’den daha fazla toprak kaldığı tahmin
edilmektedir. Sivillerin gördüğü zararın giderek artmasına ve yaşanan insani
felakete rağmen, uluslararası topluluk Tamil Kaplanlarının sonunun gelmesini
arzuladı ve taraflar arasında sadece zayıf bir ateşkes çağrısında bulundu.
Uluslararası
medyanın Sri Lanka’daki çatışmayı gündeme getirmesinin ardından, Müslümanlardan
kendilerini siyaseten duyarlı kabul edenler arasında bile, salt sathî bir
merakın ötesinde söz konusu çatışmayla ilgilenen bir kimseyi bulmakta
zorlanırsınız. Yirmi yıldır her iki taraftan da dehşet verici zulümlere ve
etnik kıyıma maruz kalan ve mazlumlarla ortak ve anlaşılabilir bir dayanışma
anlayışıyla hareket eden çoğu Müslüman, bu mücadelede Tamil Kaplanlarını
destekleyecektir tabii ki. Savaşın; Sri Lanka’nın Müslüman azınlık nüfusu
üzerindeki etkisi sorulursa, Müslümanların çoğu söz konusu savaşta taraf
olmamalarına rağmen, ateş altında kalmış ve gerek Tamil Kaplanları gerekse Sri
Lanka yönetimi arasında siyasi bir futbol topu muamelesi görmüşlerdir.
10 Mart
2009’da Colombo’nun yaklaşık yüz altmış km güneyinde bulunan Akurassa
kentindeki Godapitiya’da Tamil Kaplanlarına üye bir intihar eylemcisinin mevlüt
kandili programını hedef alan saldırısında on dört Müslüman hayatını kaybederken
otuzu da yaralandı. Müslümanlar Sri Lanka ordusu ve Tamileela Makkal Viduthalai
Puligal (TMVP) ya da Karuna grubu gibi hükümet destekli Tamil grupları
tarafından gerçekleştirilen “savaşla ilgisiz” katliamlara, kaçırılmalara ve
zulümlere maruz kalmaya devam etmekte. Uzun soluklu bir barış olacaksa, Sri
Lankalı Müslümanların bu çatışmadaki rolünü anlamak ve siyasi hedefleri üzerine
kafa yormak elzemdir.
İç savaşın arka planı
Müslümanların
Sri Lanka’ya gelişi, Arap tüccarların o bölgeye yerleşmeye başladığı sekizinci
yüzyıl civarındadır. On altıncı yüzyılda Portekizli sömürgecilerin gelişiyle, bu tüccarların torunları zulme uğradı ve
ülkenin merkezindeki dağlık bölgeye ve doğu kısmına göçe zorlandı. İşte
günümüzde Sri Lanka’daki Müslümanların çoğunluğunu (%95) oluşturan ve siyaseten
en aktif kesimi oluşturan Portekizlilerin “Moor” dediği kesim bunlardır. Sri
Lanka’da öne çıkan diğer Müslüman kesimler, on sekizinci ve on dokuzuncu
yüzyıllarda Hollandalı ve İngiliz yöneticiler tarafından getirilmiş olan Cavalı
ve Malezyalı Müslümanların torunları ve on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda iş
bulma ümidiyle gelen Hindistanlı Müslümanlardır. Malezyalı ve Hindistanlı
Müslümanlar büyük Müslüman topluluğundan ve geniş Sri Lankalı nüfustan izole
olmuş/edilmiş durumdadır.
Müslüman-Sri Lankalılar arası ilişkiler
Müslüman,
Hindu Tamiller ve Budist Sri Lankalılar ülke tarihi boyunca genel olarak barış
ve uyum içinde bir arada yaşamışlardır. Ne var ki, iş, ticaret konusundaki
anlaşmazlıklar, milliyetçi gruplar tarafından yapılan manipülasyonlar ara sıra
meydana gelen çatışmaları körüklemektedir. Müslümanara yönelik ilk açık saldırı,
Sri Lankalı çetelerin Müslüman tüccarlara ve iş yerlerine saldırdıkları 1915
tarihinde gerçekleşmiştir. Yapılan planlı saldırı, yükselen Sri Lanka milliyetçiliğinin
Sri Lanka iş dünyasındaki geleneksel Müslüman hakimiyetine düşmanlıkla
birleşmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
O olayların
üzerinden bir süre geçtikten sonra, Müslümanlar ve Sri Lankalılar sınırlı
sosyal entegrasyona rağmen, daha fazla ekonomik alışverişle barış içinde hayat
sürmüşlerdir. Müslümanlar çoğunlukla ibadetlerini hiçbir sınırlama olmadan
büyük bir özgürlük içinde yapabilmekte ve Müslümanların bayramları resmi tatil
ilan edilmektedir. Müslümanlar İslâm şeriatına göre hükmeden mahkemelerde
ailevi ve bireysel konularda yargılanma hakkına sahiptirler ve ayrıca devletin
belirlediği eğitim müfredatına ek olarak İslâm’ın öğretildiği devlet destekli
ayrı okullarda eğitim alabilmektedirler. Müslüman milletvekilleri tüm siyasi
partilerde mevcuttur ve İslâmî siyasi partilere yönelik bir sınırlama da mevcut
değildir. Önemli mali bürokratik görevlere, bakanlıklara ve güvenlik güçlerine
gelince, bu alanlarda açık birtakım ayrılıkçı politikalar mevcuttur. Bunun
sonucu olarak daha az nitelikli Sri Lankalılar nitelikli Müslümanlara tercih
edilmektedir. Müslümanlar ciddi anlamda devlet ve yarı resmi kuruluşlarda hak
ettiklerinden daha az temsil hakkına sahiptir.
Sri
Lanka’da şiddet, aralıklarla organize milliyetçi hareketler ya da iş alanındaki
ihtilaflarla irtibatlı olarak patlak vermiştir. 1976’da, görünüşe bakılırsa iş
ve toprak konusunda çıkan anlaşmazlık nedeniyle polis, Müslümanlarla Sri
Lankalılar arasında çıkan çatışmaların ardından birkaç Müslümanı Puttalam’da
vurdu. 1990’larda -1999’da Nochchiyagama’daki dükkanlara yapılan saldırılar
dahil- tek tük hadiseler oluyordu. Haziran 2001’de Sri Lankalı çeteler
Mawanella’da iki Müslümanın hayatını kaybetmesine ve düzinelerce binanın ve
aracın yok edilmesine yol açan saldırılar düzenledi.
Bazı yorumcular
bu olayların şiddeti tırmandırmamasını Sri Lanka’daki Müslüman liderlerin
azınlık statüsünde oldukları bilinciyle, daha cüretkâr bir duruşun korkunç
sonuçlarının farkındalığıyla hareket ederek ayrımcılığa ve etnik gerilime
dikkat çekme konusunda isteksizliklerine bağlamaktadırlar. Sözgelimi, 1976’da
Puttalam’da Müslümanların katledilmesini müteakiben hiçbir Müslüman konuyu
parlamentoya taşımadı. O dönemde, Müslüman liderlerin hepsi değilse de çoğu ülkenin
kuzey ve doğusunda, çoğu çiftçi ve balıkçı olan dindaşlarının kaderiyle daha az
ilgilenen tüccar sınıfındandı.
Musliman-Tamil İlişkileri
Sri Lanka
milliyetçiliğinin 1970’lerde yükselişi ve ülkenin kuzeyi ile doğusundaki
Tamillere ve Müslümanlara karşı ayrımcı politikalar, şu ana kadar sessiz kalmış
Müslüman nüfusun siyasi düşüncesinde ve aktivizminde bir değişiklik meydana
getirdi. Tamil Kaplanlarının 1970’lerde görünür hale gelmesiyle, Müslümanlar
meselelerinde inisiyatif kullanma ve bozguncu-uzlaşmacı addettikleri
liderlerinden de kurtulma fırsatını yakaladılar. Sri Lankalı yerleşimcilerin
akın akın gelmesine yol açan doğudaki devlet destekli gelişmelerle ve
Müslümanların arazilerini kaybetmeleriyle birlikte, Müslümanlar ve Tamiller
birlikte bir çaba içine girdiler. Hatta bazı Müslümanlar Tamil Kaplanlarına
katıldı. 1986’da ülkenin ilk Müslüman siyasi partisi olan Sri Lankalı
Müslümanlar Kongresi (SMK)’nin kurulmasını müteakiben, Müslümanlarla Tamil
Kaplanları arasındaki ilişkiler bozuldu. Çünkü Tamil Kaplanları bu partinin
kurulmasını ülkenin kuzeyi ve doğusunun tam kontrolünü ele geçirmelerine
yönelik siyasi bir tehdit olarak değerlendirdi. Müslümanlarla Tamil Kaplanları
arasındaki tek tük görülen şiddetli çatışmalar 80’li yıllar boyunca sürdü ama
90’lı yıllarda daha önce olanları aşan bir durum söz konusuydu.
Müslüman Katliamı ve Etnik Kıyım
Sri Lanka’daki çatışmalarda en dehşet verici
ama en az bilinen olaylardan birisi 19990 yılı yaz mevsimindekiydi. Olayda
Müslümanlar katliam ve etnik temizlikle karşı karşıya geldi. Doğudaki şiddet
olayları Temmuz ayında başladı. O sıralarda çoğu hacdan dönen altmıştan fazla
kişi Tamil Kaplanları tarafından Kurukal Madam’da öldürüldü. Daha sonra 1
Ağustos’da da on dört ve sonraki iki günde de değişik yerlerde on beş kişi daha
öldürüldü. 3 Ağustos Cuma günü Kattankudi’deki Mina Cuma Camiine 300 kişi namaz
kılıyordu. Birtakım kimseler camiye girdi, kimse kaçmasın diye kapıları
kilitledi ve otomatik silahlarla cami cemaatine ateş etmeye başladı. Benzer bir
olay da Hüseyniye Camiinde gerçekleşti. Toplamda yüzden fazla erkek ve çocuk
öldürüldü. Ardından da ülkenin doğusundaki Müslüman kasaba ve köylerde yüzlerce
erkek, kadın ve çocuğun hayatını kaybetmesine, evlerinin de cayır cayır
yanmasına yol açan ve birkaç hafta süren katliamlar yaşandı. Binlerce Müslüman
evlerini barklarını terk edip kaçmak zorunda kaldı ve hala da dönmediler.
Kuzeyde
olup bitenler daha da dehşet vericiydi. Ülkenin doğusunda 1990 yılının Ekim
ayında olduğu gibi, orada Müslümanlarla Tamiller arasında şiddetin benzer bir
tarihinin olmamasına rağmen, Tamil Kaplanları savaşçıları hiçbir uyarıda
bulunmaksızın, köy köy dolaşıp Müslümanların kırk sekiz saat içinde şehri terk
etmelerini istedi. Aksi takdirde Müslümanlar kanunsuz bir durumla karşı karşıya
kalacaklardı. Emirler üst düzey liderlerden geldi. Cefne’de Müslümanlara iki
saat içinde şehri boşaltmaları talimatı ve yanlarına sadece 150 rupi almaları
izni çıktı. Başka yerlerde sadece üst başlarıyla kaçmak zorunda kaldılar.
Birkaç gün içinde, ülkenin kuzeyindeki yetmiş beş bin Müslüman nüfusun tümü geride
yaklaşık beş milyar rupilik bir mülkiyeti bırakarak evlerini barklarını terk
etmeye zorlandı. Tamil Kaplanları
üzerinde, ne hükümetten ne de uluslararası toplumdan etnik temizliğe son
vermesi konusunda hiçbir baskı yoktu. Sürgün edilmiş Müslümanların çoğu yaya
olarak, çamurdan ve brandadan günümüze kadar ayakta kalabilen evler yaptıkları
Puttalam, Anuradhapura ve Kurungela gibi kuzey eyaletlere ve bu eyaletlerin yakınlarındaki
şehirlere göç etti.
Oralara
ulaşmalarından bu yana Sri Lanka Hükümeti onların durumlarını –sadece altı ayda
bir verdiği isthikak (yiyecek payı) ile- neredeyse görmezlikten geldi. Puttalam
kampının sağlıksız koşullarının –üç bin beş yüz kamp sakini için kırk wc ve bir
çeşme var- son on sekiz yılda çoğu tedavi edilebilir hastalıklar sonucu
ekseriyetle çocuk ve bebeklerden yüz kişinin hayatını kaybetmesinde payı
vardır. Hükümet 1995’te şehrin kontrolünü ele aldı ve Müslümanların geri
dönmesini istedi. Ayrıca bazı Tamil Kaplanları liderleri 2000 yılında zorunlu
göçe tâbi tutulmaları nedeniyle onlardan özür diledi. Yine de geri dönmek için
pek az teşvik edici bir durum söz konusu. Çünkü evleri uzun süre kullanıldı ve
geçim kaynakları sona erdi. Dahası, Tamil Kaplanları askere alım görevlileri
hala bölgede faaliyet yürütmekte ve (Müslüman) aileleri çocuklarını kendilerine
bir sadakat göstergesi olarak silah altına alınmak üzere bırakmaya
zorlamaktadır. Öte yandan hükümet, bazı kamp sakinlerini Tamil Kaplanlarına (Bu
itham Müslümanları çok inciticidir.) “gammazlık yapmakla” suçlanmaktadır.
2002’deki Tamil
Kaplanları ile hükümet arasındaki ateşkesin ardından, çatışmadan doğrudan
etkilenen ve barış görüşmelerinden bağımsız bir temsilcisi bile olmayan
Müslümanların durumu daha da kötüye gitti. Tamil Kaplanları Müslümanlara
mülkiyetlerinin iade edileceği ve Tamil Kaplanlarıya artık himaye vergisi
ödemeyecekleri sözü verdi. gerçekte, Müslümanlar mülklerini geri alamadı,
vergiler arttı ve Müslümanlar artan şiddetin hedefi haline geldi. Çünkü Tamil
Kaplanları ülkenin doğusundaki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Bu,
2003 yılında ülkenin doğusunda Müslümanlara muhtariyet talebinde bulunan halkla
iç içe olan Müslümanlığın belirginleşmesine katkıda bulundu. Bu çağrı, daha
fazla Müslümanlar arası ihtlafı körükleyen, büyük resimden koparan Colombo’daki
menfaatçi Müslüman liderler tarafından büsbütün görmezlikten gelindi.
Son olaylar
Savaşın
2006 yılında ülkenin güneyinde tekrar patlak vermesiyle, Müslümanlar çarpraz
ateş altında kaldı. 29 Mayıs 2006’da paniğe yol açan ve 1990 olaylarını hatırlatan
“Mutur eyaletinde yaşayan Müslümanların yetmiş iki saat içinde eyaleti terk
etmeleri” emri yayınlandı. Tamil Kaplanları Ağstos ayında şehri ele geçirdi ve
birkaç hafta sonra Sri Lanka ordusu kentte tekrar hakimiyeti sağlayana kadar
Müslümanlar yurtlarından ayrılmak zorunda kaldılar. O sıralarda yüzlerce
Müslüman öldürüldü ve kaçırıldı.
Bu
çatışmada diğer rahatsız edici bir unsur da Tamil Kaplanlarıdan 2004 yılında
ayrılan ve adam kaçırma, yargısız infaz ve çocukları silah altına alma gibi
eylemlerde bulunan hükümet destekli Karuna grubunun ortaya çıkmasıdır. Bu grup,
ülkenin doğusunu etkili bir şekilde kontrol altında tutmakta ve camiden evine
giden insanları hedef almakta ve onların evlerini, işyerlerini
kundaklamaktadır. Belki de daha dehşet verici olayların habercisi olarak Bidist
heykeller dikme yoluyla Müslümanların ağırılıkta olduğu yerlerde Budizmi
yaygınlaştırmak amacıyla devasa servetler harcanmaktadır. Şiddetten
birbirlerini sorumlu tutan ve Müslüman kanı üzerinden siyasi sonuç elde etmeyi
ümit eden Tamil Kaplanları ve Sri Lanka ordusunun zülümleri devam etmektedir.
Ülkenin son dönemlerinde ilk kez, mevcut durumdan rahatsız birçok Müslüman genç
İslâm toplumunun önde gelenlerinin onları dizginleme gayretlerine rağmen kendi
toplumlarını korumak için silahlanmaya hazırlanıyor.
Sri Lanka’da Müslümanlar
tarihlerinin çok kritik bir dönemindeler. Tamil Kaplanlarının ordu tarafından
yok edilmesi ya da her iki tarafın bir anlaşmaya varması söz konusu olsa da Sri
Lanka’daki Müslümanlar adım adım Budist hükümete ya da Tamil Kaplanlarının
onları himaye etmesine bel bağlamanın bir sonuç getirmeyeceği gerçeğini
kavrıyorlar. Onların kendi kendilerini güvende hissetmeleri kendilerini yönetir
hale geldiklerinde söz konusu olacaktır. Şu ana kadarki talepleri barışçıl idi
ama sükût içinde daha ne kadar acı çekecekler?
Fehd Ensari,
“Tamil Kaplanlarıyla Ordu arasında Sri Lankalı Müslümanlar”, Crescent Dergi.,
2009. (http://www.muslimedia.com/sri-muslimwar.htm) 18.10.2014.
*Fahad
Ensari, “Tamil Kaplanlarıyla Ordu Arasında Kalan Müslümanlar”, (çev: Murat
Kayacan), Haksöz Derg., İst., S. 219, s. 48-51.
Muslims suffer
amid Tiger-army fighting in Sri Lanka
By Fahad
Ansari Crescent MaY 2009
This month,
the world may witness the final chapter in the 25-year-old conflict between the
Sri Lankan army and the Liberation Tigers of Tamil Eelam (LTTE), commonly known
as the Tamil Tigers. The civil war, which has killed more than 70,000 people
and displaced hundreds of thousands others, was triggered by Tamil demands for
an independent homeland in the North and East of the country following decades
of complaints about discrimination against them by the majority Buddhist
Sinhalese government. Now, with the fall of the Tigers’ 10 year de facto
capital of Killinochchi in January 2009 followed by the Sri Lankan army’s
takeover of their last stronghold, Mullaitivu, the Tigers have been left in
control of only a small stretch of coastal land, estimated to be no more than
12 square kilometres, in the north-east of the country. Despite mounting
civilian casualties and a humanitarian disaster, the international community,
motivated by its desire to see an end to the LTTE, has issued only feeble calls
for a mutual ceasefire.
Raise
the issue of Sri Lanka with most Muslims, even those who would describe
themselves as politically aware, and you would be hard pressed to find many who
are interested beyond a mere superficial curiosity spawned by the recent
international media coverage of the conflict. Army, and subjected to horrific
atrocities and ethnic cleansing by both sides for almost twenty years Motivated
by a common and understandable sense of solidarity with the underdog, most
Muslims would declare their support for the Tigers in this struggle. If asked
about the effects of the war on Sri Lanka’s minority Muslim population, most
Muslims would struggle to realize that with no major affiliations to either
side in the conflict, they have been effectively caught in the crossfire, being
used as political footballs by both the Tigers and the Sri Lankan.
Most
recently on 10 March 2009, fourteen Muslims were killed and thirty injured when
a LTTE human bomber targeted a procession celebrating the birthday of Prophet
Muhammad (peace and blessings of Allah be upon him) at Godapitiya in Akurassa
town, about 160 km
south of Colombo. Muslims also continue to be targets of extrajudicial
killings, abductions and brutality by both the Sri Lankan army and
pro-government Tamil groups such as the Tamileela Makkal Viduthalai Puligal
(TMVP) or Karuna faction. Understanding the role of Sri Lankan Muslims in the
conflict and addressing their political aspirations are vital if there is to be
a lasting peace settlement.
Background
Muslims
began arriving in Sri Lanka around the 8th century when Arab traders began settling in
the region. With the arrival of the Portuguese colonialists in the 16th century, the descendants of these traders were
persecuted and forced to migrate to the Central Highlands and East of the
country. It is these Sri Lankan “Moors” (as the Portuguese saw them) who form
the majority of Muslims in Sri Lanka (95%) today and who are the most
politically active. The other two distinct groups of Muslims in Sri Lanka are
the Malays, descendants of Javanese and Malaysian Muslims brought over by the
Dutch and British rulers in the 18th and 19th centuries, and Indian Muslims who arrived in
the 19th and 20th centuries seeking business opportunities. Both
the Malays and Indian Muslims are isolated from the majority Muslim community
and the wider Sri Lankan population.
Muslim-Sinhalese Relations
Muslims,
Hindu Tamils and Buddhist Sinhalese in Sri Lanka generally co-existed in peace
and harmony for much of their history. However, disputes over business and
trade, sometimes manipulated by nationalist groups, have fuelled occasional
clashes. The first blatant anti-Muslim riots took place in 1915 when Sinhalese
gangs attacked Muslim traders and shops. The pogrom appeared to be the result
of a combination of rising Sinhalese nationalism coupled with antagonism at the
traditional Muslim dominance of business in Sri Lanka.
Since that
time, Muslims and Sinhalese have had peaceful relations with much economic
interaction, albeit limited social integration. Muslims enjoy considerable
freedoms with no restrictions on religious worship and major Muslim religious
holidays are celebrated as public holidays. Muslims have the right to use their
own courts governed by shariah for family and personal matters, and also enjoy
separate state-funded schools in which Islam is taught in addition to the
national curriculum. There are Muslims in all political parties with many
Muslim parliamentarians, and no restrictions on Muslim political parties.
There is however some clear discriminatory policies in place when it comes to
recruitment in key revenue bureaucracies, ministries and the security forces,
where well-qualified Muslims are often passed over in favour of less qualified
Sinhalese. Muslims are substantially underrepresented overall in state and
semi-state structures.
Nevertheless
violence has erupted intermittently usually linked to organized nationalist
campaigns or business disputes. In 1976 police shot several Muslims in Puttalam
after clashes between Muslims and Sinhalese, apparently provoked by disputes
over jobs and land. There were sporadic incidents in the 1990s, including
attacks on shops in Nochchiyagama in 1999. In April 2001 Sinhalese mobs attacked Muslims
in Mawanella killing two Muslims and destroying dozens of buildings and
vehicles.
Some
commentators have attributed the lack of escalation of these incidents to the
reluctance of Muslim leaders in Sri Lanka to draw attention to discrimination
and ethnic tensions in public, aware of their minority status and fearful of
the consequences of taking a bolder stance. For example, following the killing
of Muslims in Puttalam in 1976, not a single Muslim raised the matter in
Parliament. Most if not all of the Muslim leaders during this period were from
the mercantile class in the South who were less concerned about the fate of
their co-religionists, consisting mainly of farmers and fishermen, in the North
and the East.
Muslim-Tamil Relations
The rise of
Sinhalese nationalism in the 70s and the resulting discriminatory policies
against Tamils and Muslims in the North and East of the country brought about a
change in the political thought and activism of Sri Lanka’s hitherto dormant
Muslim population. With the creation of the LTTE in the 1970s, disaffected
Muslims saw the opportunity to take matters into their own hands and away from
their leaders who they viewed as defeatist and compromising. With
state-sponsored development in the East causing the influx of Sinhalese
settlers and the loss of Muslim lands, Muslims and Tamils worked together, with
some Muslims even joining the LTTE. Following the establishment in 1986 of the
country’s first Muslim political party, the Sri Lankan Muslin Congress (SLMC),
relations between Muslims and the LTTE soured with the Tigers viewing its
formation as a political threat to their full control of the North and the
East. Sporadic violent clashes between Muslims and the LTTE broke out
throughout the 1980s but what occurred in 1990 surpassed anything that had
occurred before.
Anti-Muslim Pogroms and Ethnic-Cleansing
One of the
most horrific but least well known incidents of the conflict in Sri Lanka
involved the butchering and ethnic cleansing of Muslims in the summer of 1990.
The violence started in the East in July, when more than 60 people, most
returning from Hajj, were reportedly
killed by the LTTE at Kurukal Madam. A further fourteen were killed in
Akkaraipattu on August 1 and fifteen more in various locations over the next two
days. On Friday August 3, some 300 men were at prayer in the Meena Jumma mosque
in Kattankudi when LTTE gunmen entered the mosque, locked the doors to prevent
anyone escaping and began firing into the crowd with automatic weapons. A
similar incident took place at the nearby Hussainiya mosque. In total, more
than 100 men and boys were killed. Thereafter several weeks of massacres
throughout Muslim towns and villages in the East followed in which hundreds of
men, women and children were slaughtered and dwellings burned. Thousands of
Muslims fled their homes and have still not returned.
What
occurred in the North was even more gruesome. Despite there being no similar
history of violence between Muslims and Tamils as there was in the East, in
October 1990, without any warning, LTTE fighters went from village to village
announcing over loudspeakers that Muslims had 48 hours to leave the province or
face reprisals. The orders came from the very top. In Jaffna, Muslims were
given only two hours to leave and permitted to take just 150 rupees with them.
Elsewhere, they fled with just the clothes on their backs. Within a few days,
the entire Muslim population of the North numbering 75,000 had been forced out
of their homes leaving behind as much as 5000 million rupees of property and
valuables. There was no pressure on the LTTE, either from the government or the
international community, to halt this episode of ethnic cleansing. The
displaced Muslims fled, many by foot, to the adjoining districts of the
Northern Province – Puttalam, Anuradhapura and Kurunegala – where they set up
homes of mud and canvas and remain there to this day.
Since they
arrived, the Sri Lankan Government has all-but ignored them, delivering only a
small amount of rations every six months. The Puttalam camp’s unsanitary
conditions — 40 makeshift lavatories and one water tap for 3,500 residents —
have contributed to the deaths of about 100 people in 18 years, most of them
children or babies, from what were mostly treatable diseases. Although the government
retook the town in 1995 and urged the Muslims to return, and some LTTE leaders
apologized for the forced transfer in 2000, there is little incentive to go
back – their homes have been long occupied and businesses removed. Furthermore,
LTTE recruiters still operate in the area and have been known to force families
to surrender their children to them as soldiers as a sign of their loyalty. On
the other hand, some of the camp residents have been accused by the government
of being informants for the Tigers, reflecting the Muslims’ vulnerability.
Following
the Cease Fire Agreement between the LTTE and the government in 2002, the
situation deteriorated again for the Muslims, who despite being directly
affected by the conflict, had no independent representation at the peace talks.
The LTTE promised the Muslims that their properties would be returned and that
they would no longer have to pay protection tax to the LTTE. In reality, the
properties were not returned, taxes increased and Muslims found themselves the
targets of increasing violence as the Tigers sought to consolidate their
control in the East. This contributed to the crystallization of a
grassroots-led Muslim national identity which in 2003 demanded an autonomous
area for Muslims in the East. This call was largely ignored by the self-serving
Muslim leaders in Colombo which led to more inter-Muslim disunity, distracting
from the bigger picture.
Recent Events
With the
eruption of war again in the East in 2006, Muslims were caught in the
crossfire. On May 29, 2006, notices appeared in the Muslim settlement of Mutur
ordering Muslims to leave within 72 hours, prompting panic and recollections of
1990. The LTTE captured the town in August and 25,000 Muslims were again forced
from their homes until the military recaptured the town, several weeks later.
Hundreds of Muslims were killed and abducted during this time.
Another
disturbing element in this conflict is the emergence of the pro-government
Karuna faction (or TMVP), which left the LTTE in 2004, and who have been
involved in abductions, extrajudicial killings and the recruitment of child
soldiers. The TMVP are effectively in control of the East and have
specifically targeted Muslims, shooting men returning from prayers and burning
homes and businesses. Enormous resources are being spent to spread Buddhism in
Muslim areas with Buddhist statues being erected, perhaps a pre-cursor for
something far more horrific. Atrocities continue to be committed against
Muslims with both the LTTE and the army blaming each other for the violence,
hoping to politically point-score with Muslim blood. For the first time in
recent history, many disaffected Muslim youth are now prepared to take up arms
to defend their communities, despite efforts by senior community leaders to
rein them in.
Muslims in Sri Lanka are at
a very critical juncture in their history; whether the Tigers are destroyed by
the army or an agreement is reached, Muslims in Sri Lanka are gradually waking
up to the reality that relying on the Buddhist government or the Hindu tigers
for protection is futile and that only when they govern themselves will they
finally feel secure. Their demands so far have been peaceful but for how long
more will they suffer in silence?