Tamil Kaplanlarıyla Ordu Arasında (Sri Lanka) Kalan Müslümanlar *

Geçtiğimiz Mayıs ayında dünya, yirmi beş yıldır süren Sri Lanka ordusu ile Tamil Kaplanları  arasındaki çatışmanın son rounduna şahit oldu. Yetmiş binden fazla insanın hayatına mal olan iç savaş, yüz binlerce kişinin de evsiz barksız kalmasına neden oldu. Bu gelişmeleri tetikleyen şey, Tamillerin, Budist Sri Lankalıların kurduğu hükümetten ülkenin kuzey ve doğu bölümünde bağımsız bir ülke ve kendilerine 50-60 yıldır uygulanan ayrımcılığa son verilmesi taleplerinde bulunmalarıdır. Şimdi, Ocak 2009’da Tamil Kaplanlarının on yıldır fiilen başkenti oan Killinochchi’nin düşmesiyle ve Sri Lanka ordusunun Tamillerin son mevzii Mullaitivu’yu da ele geçirmesiyle, Tamillerin elinde sadece ülkenin kuzeydoğusunda 12 km²’den daha fazla toprak kaldığı tahmin edilmektedir. Sivillerin gördüğü zararın giderek artmasına ve yaşanan insani felakete rağmen, uluslararası topluluk Tamil Kaplanlarının sonunun gelmesini arzuladı ve taraflar arasında sadece zayıf bir ateşkes çağrısında bulundu.
Uluslararası medyanın Sri Lanka’daki çatışmayı gündeme getirmesinin ardından, Müslümanlardan kendilerini siyaseten duyarlı kabul edenler arasında bile, salt sathî bir merakın ötesinde söz konusu çatışmayla ilgilenen bir kimseyi bulmakta zorlanırsınız. Yirmi yıldır her iki taraftan da dehşet verici zulümlere ve etnik kıyıma maruz kalan ve mazlumlarla ortak ve anlaşılabilir bir dayanışma anlayışıyla hareket eden çoğu Müslüman, bu mücadelede Tamil Kaplanlarını destekleyecektir tabii ki. Savaşın; Sri Lanka’nın Müslüman azınlık nüfusu üzerindeki etkisi sorulursa, Müslümanların çoğu söz konusu savaşta taraf olmamalarına rağmen, ateş altında kalmış ve gerek Tamil Kaplanları gerekse Sri Lanka yönetimi arasında siyasi bir futbol topu muamelesi görmüşlerdir.
10 Mart 2009’da Colombo’nun yaklaşık yüz altmış km güneyinde bulunan Akurassa kentindeki Godapitiya’da Tamil Kaplanlarına üye bir intihar eylemcisinin mevlüt kandili programını hedef alan saldırısında on dört Müslüman hayatını kaybederken otuzu da yaralandı. Müslümanlar Sri Lanka ordusu ve Tamileela Makkal Viduthalai Puligal (TMVP) ya da Karuna grubu gibi hükümet destekli Tamil grupları tarafından gerçekleştirilen “savaşla ilgisiz” katliamlara, kaçırılmalara ve zulümlere maruz kalmaya devam etmekte. Uzun soluklu bir barış olacaksa, Sri Lankalı Müslümanların bu çatışmadaki rolünü anlamak ve siyasi hedefleri üzerine kafa yormak elzemdir.

İç savaşın arka planı
Müslümanların Sri Lanka’ya gelişi, Arap tüccarların o bölgeye yerleşmeye başladığı sekizinci yüzyıl civarındadır. On altıncı yüzyılda Portekizli sömürgecilerin gelişiyle,  bu tüccarların torunları zulme uğradı ve ülkenin merkezindeki dağlık bölgeye ve doğu kısmına göçe zorlandı. İşte günümüzde Sri Lanka’daki Müslümanların çoğunluğunu (%95) oluşturan ve siyaseten en aktif kesimi oluşturan Portekizlilerin “Moor” dediği kesim bunlardır. Sri Lanka’da öne çıkan diğer Müslüman kesimler, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Hollandalı ve İngiliz yöneticiler tarafından getirilmiş olan Cavalı ve Malezyalı Müslümanların torunları ve on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda iş bulma ümidiyle gelen Hindistanlı Müslümanlardır. Malezyalı ve Hindistanlı Müslümanlar büyük Müslüman topluluğundan ve geniş Sri Lankalı nüfustan izole olmuş/edilmiş durumdadır.
Müslüman-Sri Lankalılar arası ilişkiler
Müslüman, Hindu Tamiller ve Budist Sri Lankalılar ülke tarihi boyunca genel olarak barış ve uyum içinde bir arada yaşamışlardır. Ne var ki, iş, ticaret konusundaki anlaşmazlıklar, milliyetçi gruplar tarafından yapılan manipülasyonlar ara sıra meydana gelen çatışmaları körüklemektedir. Müslümanara yönelik ilk açık saldırı, Sri Lankalı çetelerin Müslüman tüccarlara ve iş yerlerine saldırdıkları 1915 tarihinde gerçekleşmiştir. Yapılan planlı saldırı, yükselen Sri Lanka milliyetçiliğinin Sri Lanka iş dünyasındaki geleneksel Müslüman hakimiyetine düşmanlıkla birleşmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
O olayların üzerinden bir süre geçtikten sonra, Müslümanlar ve Sri Lankalılar sınırlı sosyal entegrasyona rağmen, daha fazla ekonomik alışverişle barış içinde hayat sürmüşlerdir. Müslümanlar çoğunlukla ibadetlerini hiçbir sınırlama olmadan büyük bir özgürlük içinde yapabilmekte ve Müslümanların bayramları resmi tatil ilan edilmektedir. Müslümanlar İslâm şeriatına göre hükmeden mahkemelerde ailevi ve bireysel konularda yargılanma hakkına sahiptirler ve ayrıca devletin belirlediği eğitim müfredatına ek olarak İslâm’ın öğretildiği devlet destekli ayrı okullarda eğitim alabilmektedirler. Müslüman milletvekilleri tüm siyasi partilerde mevcuttur ve İslâmî siyasi partilere yönelik bir sınırlama da mevcut değildir. Önemli mali bürokratik görevlere, bakanlıklara ve güvenlik güçlerine gelince, bu alanlarda açık birtakım ayrılıkçı politikalar mevcuttur. Bunun sonucu olarak daha az nitelikli Sri Lankalılar nitelikli Müslümanlara tercih edilmektedir. Müslümanlar ciddi anlamda devlet ve yarı resmi kuruluşlarda hak ettiklerinden daha az temsil hakkına sahiptir.
Sri Lanka’da şiddet, aralıklarla organize milliyetçi hareketler ya da iş alanındaki ihtilaflarla irtibatlı olarak patlak vermiştir. 1976’da, görünüşe bakılırsa iş ve toprak konusunda çıkan anlaşmazlık nedeniyle polis, Müslümanlarla Sri Lankalılar arasında çıkan çatışmaların ardından birkaç Müslümanı Puttalam’da vurdu. 1990’larda -1999’da Nochchiyagama’daki dükkanlara yapılan saldırılar dahil- tek tük hadiseler oluyordu. Haziran 2001’de Sri Lankalı çeteler Mawanella’da iki Müslümanın hayatını kaybetmesine ve düzinelerce binanın ve aracın yok edilmesine yol açan saldırılar düzenledi.
Bazı yorumcular bu olayların şiddeti tırmandırmamasını Sri Lanka’daki Müslüman liderlerin azınlık statüsünde oldukları bilinciyle, daha cüretkâr bir duruşun korkunç sonuçlarının farkındalığıyla hareket ederek ayrımcılığa ve etnik gerilime dikkat çekme konusunda isteksizliklerine bağlamaktadırlar. Sözgelimi, 1976’da Puttalam’da Müslümanların katledilmesini müteakiben hiçbir Müslüman konuyu parlamentoya taşımadı. O dönemde, Müslüman liderlerin hepsi değilse de çoğu ülkenin kuzey ve doğusunda, çoğu çiftçi ve balıkçı olan dindaşlarının kaderiyle daha az ilgilenen tüccar sınıfındandı.

Musliman-Tamil İlişkileri
Sri Lanka milliyetçiliğinin 1970’lerde yükselişi ve ülkenin kuzeyi ile doğusundaki Tamillere ve Müslümanlara karşı ayrımcı politikalar, şu ana kadar sessiz kalmış Müslüman nüfusun siyasi düşüncesinde ve aktivizminde bir değişiklik meydana getirdi. Tamil Kaplanlarının 1970’lerde görünür hale gelmesiyle, Müslümanlar meselelerinde inisiyatif kullanma ve bozguncu-uzlaşmacı addettikleri liderlerinden de kurtulma fırsatını yakaladılar. Sri Lankalı yerleşimcilerin akın akın gelmesine yol açan doğudaki devlet destekli gelişmelerle ve Müslümanların arazilerini kaybetmeleriyle birlikte, Müslümanlar ve Tamiller birlikte bir çaba içine girdiler. Hatta bazı Müslümanlar Tamil Kaplanlarına katıldı. 1986’da ülkenin ilk Müslüman siyasi partisi olan Sri Lankalı Müslümanlar Kongresi (SMK)’nin kurulmasını müteakiben, Müslümanlarla Tamil Kaplanları arasındaki ilişkiler bozuldu. Çünkü Tamil Kaplanları bu partinin kurulmasını ülkenin kuzeyi ve doğusunun tam kontrolünü ele geçirmelerine yönelik siyasi bir tehdit olarak değerlendirdi. Müslümanlarla Tamil Kaplanları arasındaki tek tük görülen şiddetli çatışmalar 80’li yıllar boyunca sürdü ama 90’lı yıllarda daha önce olanları aşan bir durum söz konusuydu.

Müslüman Katliamı ve Etnik Kıyım
Sri Lanka’daki çatışmalarda en dehşet verici ama en az bilinen olaylardan birisi 19990 yılı yaz mevsimindekiydi. Olayda Müslümanlar katliam ve etnik temizlikle karşı karşıya geldi. Doğudaki şiddet olayları Temmuz ayında başladı. O sıralarda çoğu hacdan dönen altmıştan fazla kişi Tamil Kaplanları tarafından Kurukal Madam’da öldürüldü. Daha sonra 1 Ağustos’da da on dört ve sonraki iki günde de değişik yerlerde on beş kişi daha öldürüldü. 3 Ağustos Cuma günü Kattankudi’deki Mina Cuma Camiine 300 kişi namaz kılıyordu. Birtakım kimseler camiye girdi, kimse kaçmasın diye kapıları kilitledi ve otomatik silahlarla cami cemaatine ateş etmeye başladı. Benzer bir olay da Hüseyniye Camiinde gerçekleşti. Toplamda yüzden fazla erkek ve çocuk öldürüldü. Ardından da ülkenin doğusundaki Müslüman kasaba ve köylerde yüzlerce erkek, kadın ve çocuğun hayatını kaybetmesine, evlerinin de cayır cayır yanmasına yol açan ve birkaç hafta süren katliamlar yaşandı. Binlerce Müslüman evlerini barklarını terk edip kaçmak zorunda kaldı ve hala da dönmediler.
Kuzeyde olup bitenler daha da dehşet vericiydi. Ülkenin doğusunda 1990 yılının Ekim ayında olduğu gibi, orada Müslümanlarla Tamiller arasında şiddetin benzer bir tarihinin olmamasına rağmen, Tamil Kaplanları savaşçıları hiçbir uyarıda bulunmaksızın, köy köy dolaşıp Müslümanların kırk sekiz saat içinde şehri terk etmelerini istedi. Aksi takdirde Müslümanlar kanunsuz bir durumla karşı karşıya kalacaklardı. Emirler üst düzey liderlerden geldi. Cefne’de Müslümanlara iki saat içinde şehri boşaltmaları talimatı ve yanlarına sadece 150 rupi almaları izni çıktı. Başka yerlerde sadece üst başlarıyla kaçmak zorunda kaldılar. Birkaç gün içinde, ülkenin kuzeyindeki yetmiş beş bin Müslüman nüfusun tümü geride yaklaşık beş milyar rupilik bir mülkiyeti bırakarak evlerini barklarını terk etmeye zorlandı.  Tamil Kaplanları üzerinde, ne hükümetten ne de uluslararası toplumdan etnik temizliğe son vermesi konusunda hiçbir baskı yoktu. Sürgün edilmiş Müslümanların çoğu yaya olarak, çamurdan ve brandadan günümüze kadar ayakta kalabilen evler yaptıkları Puttalam, Anuradhapura ve Kurungela gibi kuzey eyaletlere ve bu eyaletlerin yakınlarındaki şehirlere göç etti.
Oralara ulaşmalarından bu yana Sri Lanka Hükümeti onların durumlarını –sadece altı ayda bir verdiği isthikak (yiyecek payı) ile- neredeyse görmezlikten geldi. Puttalam kampının sağlıksız koşullarının –üç bin beş yüz kamp sakini için kırk wc ve bir çeşme var- son on sekiz yılda çoğu tedavi edilebilir hastalıklar sonucu ekseriyetle çocuk ve bebeklerden yüz kişinin hayatını kaybetmesinde payı vardır. Hükümet 1995’te şehrin kontrolünü ele aldı ve Müslümanların geri dönmesini istedi. Ayrıca bazı Tamil Kaplanları liderleri 2000 yılında zorunlu göçe tâbi tutulmaları nedeniyle onlardan özür diledi. Yine de geri dönmek için pek az teşvik edici bir durum söz konusu. Çünkü evleri uzun süre kullanıldı ve geçim kaynakları sona erdi. Dahası, Tamil Kaplanları askere alım görevlileri hala bölgede faaliyet yürütmekte ve (Müslüman) aileleri çocuklarını kendilerine bir sadakat göstergesi olarak silah altına alınmak üzere bırakmaya zorlamaktadır. Öte yandan hükümet, bazı kamp sakinlerini Tamil Kaplanlarına (Bu itham Müslümanları çok inciticidir.) “gammazlık yapmakla” suçlanmaktadır.
2002’deki Tamil Kaplanları ile hükümet arasındaki ateşkesin ardından, çatışmadan doğrudan etkilenen ve barış görüşmelerinden bağımsız bir temsilcisi bile olmayan Müslümanların durumu daha da kötüye gitti. Tamil Kaplanları Müslümanlara mülkiyetlerinin iade edileceği ve Tamil Kaplanlarıya artık himaye vergisi ödemeyecekleri sözü verdi. gerçekte, Müslümanlar mülklerini geri alamadı, vergiler arttı ve Müslümanlar artan şiddetin hedefi haline geldi. Çünkü Tamil Kaplanları ülkenin doğusundaki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Bu, 2003 yılında ülkenin doğusunda Müslümanlara muhtariyet talebinde bulunan halkla iç içe olan Müslümanlığın belirginleşmesine katkıda bulundu. Bu çağrı, daha fazla Müslümanlar arası ihtlafı körükleyen, büyük resimden koparan Colombo’daki menfaatçi Müslüman liderler tarafından büsbütün görmezlikten gelindi.

Son olaylar
Savaşın 2006 yılında ülkenin güneyinde tekrar patlak vermesiyle, Müslümanlar çarpraz ateş altında kaldı. 29 Mayıs 2006’da paniğe yol açan ve 1990 olaylarını hatırlatan “Mutur eyaletinde yaşayan Müslümanların yetmiş iki saat içinde eyaleti terk etmeleri” emri yayınlandı. Tamil Kaplanları Ağstos ayında şehri ele geçirdi ve birkaç hafta sonra Sri Lanka ordusu kentte tekrar hakimiyeti sağlayana kadar Müslümanlar yurtlarından ayrılmak zorunda kaldılar. O sıralarda yüzlerce Müslüman öldürüldü ve kaçırıldı.
Bu çatışmada diğer rahatsız edici bir unsur da Tamil Kaplanlarıdan 2004 yılında ayrılan ve adam kaçırma, yargısız infaz ve çocukları silah altına alma gibi eylemlerde bulunan hükümet destekli Karuna grubunun ortaya çıkmasıdır. Bu grup, ülkenin doğusunu etkili bir şekilde kontrol altında tutmakta ve camiden evine giden insanları hedef almakta ve onların evlerini, işyerlerini kundaklamaktadır. Belki de daha dehşet verici olayların habercisi olarak Bidist heykeller dikme yoluyla Müslümanların ağırılıkta olduğu yerlerde Budizmi yaygınlaştırmak amacıyla devasa servetler harcanmaktadır. Şiddetten birbirlerini sorumlu tutan ve Müslüman kanı üzerinden siyasi sonuç elde etmeyi ümit eden Tamil Kaplanları ve Sri Lanka ordusunun zülümleri devam etmektedir. Ülkenin son dönemlerinde ilk kez, mevcut durumdan rahatsız birçok Müslüman genç İslâm toplumunun önde gelenlerinin onları dizginleme gayretlerine rağmen kendi toplumlarını korumak için silahlanmaya hazırlanıyor.
Sri Lanka’da Müslümanlar tarihlerinin çok kritik bir dönemindeler. Tamil Kaplanlarının ordu tarafından yok edilmesi ya da her iki tarafın bir anlaşmaya varması söz konusu olsa da Sri Lanka’daki Müslümanlar adım adım Budist hükümete ya da Tamil Kaplanlarının onları himaye etmesine bel bağlamanın bir sonuç getirmeyeceği gerçeğini kavrıyorlar. Onların kendi kendilerini güvende hissetmeleri kendilerini yönetir hale geldiklerinde söz konusu olacaktır. Şu ana kadarki talepleri barışçıl idi ama sükût içinde daha ne kadar acı çekecekler?

Fehd Ensari, “Tamil Kaplanlarıyla Ordu arasında Sri Lankalı Müslümanlar”, Crescent Dergi., 2009. (http://www.muslimedia.com/sri-muslimwar.htm) 18.10.2014.
*Fahad Ensari, “Tamil Kaplanlarıyla Ordu Arasında Kalan Müslümanlar”, (çev: Murat Kayacan), Haksöz Derg., İst., S. 219, s. 48-51.

 

Muslims suffer amid Tiger-army fighting in Sri Lanka

By Fahad Ansari Crescent MaY 2009
This month, the world may witness the final chapter in the 25-year-old conflict between the Sri Lankan army and the Liberation Tigers of Tamil Eelam (LTTE), commonly known as the Tamil Tigers. The civil war, which has killed more than 70,000 people and displaced hundreds of thousands others, was triggered by Tamil demands for an independent homeland in the North and East of the country following decades of complaints about discrimination against them by the majority Buddhist Sinhalese government. Now, with the fall of the Tigers’ 10 year de facto capital of Killinochchi in January 2009 followed by the Sri Lankan army’s takeover of their last stronghold, Mullaitivu, the Tigers have been left in control of only a small stretch of coastal land, estimated to be no more than 12 square kilometres, in the north-east of the country. Despite mounting civilian casualties and a humanitarian disaster, the international community, motivated by its desire to see an end to the LTTE, has issued only feeble calls for a mutual ceasefire.
 Raise the issue of Sri Lanka with most Muslims, even those who would describe themselves as politically aware, and you would be hard pressed to find many who are interested beyond a mere superficial curiosity spawned by the recent international media coverage of the conflict. Army, and subjected to horrific atrocities and ethnic cleansing by both sides for almost twenty years Motivated by a common and understandable sense of solidarity with the underdog, most Muslims would declare their support for the Tigers in this struggle. If asked about the effects of the war on Sri Lanka’s minority Muslim population, most Muslims would struggle to realize that with no major affiliations to either side in the conflict, they have been effectively caught in the crossfire, being used as political footballs by both the Tigers and the Sri Lankan.
 Most recently on 10 March 2009, fourteen Muslims were killed and thirty injured when a LTTE human bomber targeted a procession celebrating the birthday of Prophet Muhammad (peace and blessings of Allah be upon him) at Godapitiya in Akurassa town, about 160 km south of Colombo. Muslims also continue to be targets of extrajudicial killings, abductions and brutality by both the Sri Lankan army and pro-government Tamil groups such as the Tamileela Makkal Viduthalai Puligal (TMVP) or Karuna faction. Understanding the role of Sri Lankan Muslims in the conflict and addressing their political aspirations are vital if there is to be a lasting peace settlement.
Background
Muslims began arriving in Sri Lanka around the 8th century when Arab traders began settling in the region. With the arrival of the Portuguese colonialists in the 16th century, the descendants of these traders were persecuted and forced to migrate to the Central Highlands and East of the country. It is these Sri Lankan “Moors” (as the Portuguese saw them) who form the majority of Muslims in Sri Lanka (95%) today and who are the most politically active. The other two distinct groups of Muslims in Sri Lanka are the Malays, descendants of Javanese and Malaysian Muslims brought over by the Dutch and British rulers in the 18th and 19th centuries, and Indian Muslims who arrived in the 19th and 20th centuries seeking business opportunities. Both the Malays and Indian Muslims are isolated from the majority Muslim community and the wider Sri Lankan population.
Muslim-Sinhalese Relations
Muslims, Hindu Tamils and Buddhist Sinhalese in Sri Lanka generally co-existed in peace and harmony for much of their history. However, disputes over business and trade, sometimes manipulated by nationalist groups, have fuelled occasional clashes. The first blatant anti-Muslim riots took place in 1915 when Sinhalese gangs attacked Muslim traders and shops. The pogrom appeared to be the result of a combination of rising Sinhalese nationalism coupled with antagonism at the traditional Muslim dominance of business in Sri Lanka.
Since that time, Muslims and Sinhalese have had peaceful relations with much economic interaction, albeit limited social integration. Muslims enjoy considerable freedoms with no restrictions on religious worship and major Muslim religious holidays are celebrated as public holidays. Muslims have the right to use their own courts governed by shariah for family and personal matters, and also enjoy separate state-funded schools in which Islam is taught in addition to the national curriculum. There are Muslims in all political parties with many Muslim parliamentarians, and no restrictions on Muslim political parties.  There is however some clear discriminatory policies in place when it comes to recruitment in key revenue bureaucracies, ministries and the security forces, where well-qualified Muslims are often passed over in favour of less qualified Sinhalese. Muslims are substantially underrepresented overall in state and semi-state structures.
Nevertheless violence has erupted intermittently usually linked to organized nationalist campaigns or business disputes. In 1976 police shot several Muslims in Puttalam after clashes between Muslims and Sinhalese, apparently provoked by disputes over jobs and land. There were sporadic incidents in the 1990s, including attacks on shops in Nochchiyagama in 1999. In April 2001 Sinhalese mobs attacked Muslims in Mawanella killing two Muslims and destroying dozens of buildings and vehicles.
Some commentators have attributed the lack of escalation of these incidents to the reluctance of Muslim leaders in Sri Lanka to draw attention to discrimination and ethnic tensions in public, aware of their minority status and fearful of the consequences of taking a bolder stance. For example, following the killing of Muslims in Puttalam in 1976, not a single Muslim raised the matter in Parliament. Most if not all of the Muslim leaders during this period were from the mercantile class in the South who were less concerned about the fate of their co-religionists, consisting mainly of farmers and fishermen, in the North and the East.

Muslim-Tamil Relations
The rise of Sinhalese nationalism in the 70s and the resulting discriminatory policies against Tamils and Muslims in the North and East of the country brought about a change in the political thought and activism of Sri Lanka’s hitherto dormant Muslim population. With the creation of the LTTE in the 1970s, disaffected Muslims saw the opportunity to take matters into their own hands and away from their leaders who they viewed as defeatist and compromising. With state-sponsored development in the East causing the influx of Sinhalese settlers and the loss of Muslim lands, Muslims and Tamils worked together, with some Muslims even joining the LTTE. Following the establishment in 1986 of the country’s first Muslim political party, the Sri Lankan Muslin Congress (SLMC), relations between Muslims and the LTTE soured with the Tigers viewing its formation as a political threat to their full control of the North and the East. Sporadic violent clashes between Muslims and the LTTE broke out throughout the 1980s but what occurred in 1990 surpassed anything that had occurred before.

Anti-Muslim Pogroms and Ethnic-Cleansing
One of the most horrific but least well known incidents of the conflict in Sri Lanka involved the butchering and ethnic cleansing of Muslims in the summer of 1990. The violence started in the East in July, when more than 60 people, most returning from Hajj, were reportedly killed by the LTTE at Kurukal Madam. A further fourteen were killed in Akkaraipattu on August 1 and fifteen more in various locations over the next two days. On Friday August 3, some 300 men were at prayer in the Meena Jumma mosque in Kattankudi when LTTE gunmen entered the mosque, locked the doors to prevent anyone escaping and began firing into the crowd with automatic weapons. A similar incident took place at the nearby Hussainiya mosque. In total, more than 100 men and boys were killed. Thereafter several weeks of massacres throughout Muslim towns and villages in the East followed in which hundreds of men, women and children were slaughtered and dwellings burned. Thousands of Muslims fled their homes and have still not returned.
What occurred in the North was even more gruesome. Despite there being no similar history of violence between Muslims and Tamils as there was in the East, in October 1990, without any warning, LTTE fighters went from village to village announcing over loudspeakers that Muslims had 48 hours to leave the province or face reprisals. The orders came from the very top. In Jaffna, Muslims were given only two hours to leave and permitted to take just 150 rupees with them. Elsewhere, they fled with just the clothes on their backs. Within a few days, the entire Muslim population of the North numbering 75,000 had been forced out of their homes leaving behind as much as 5000 million rupees of property and valuables. There was no pressure on the LTTE, either from the government or the international community, to halt this episode of ethnic cleansing. The displaced Muslims fled, many by foot, to the adjoining districts of the Northern Province – Puttalam, Anuradhapura and Kurunegala – where they set up homes of mud and canvas and remain there to this day.
Since they arrived, the Sri Lankan Government has all-but ignored them, delivering only a small amount of rations every six months. The Puttalam camp’s unsanitary conditions — 40 makeshift lavatories and one water tap for 3,500 residents — have contributed to the deaths of about 100 people in 18 years, most of them children or babies, from what were mostly treatable diseases. Although the government retook the town in 1995 and urged the Muslims to return, and some LTTE leaders apologized for the forced transfer in 2000, there is little incentive to go back – their homes have been long occupied and businesses removed. Furthermore, LTTE recruiters still operate in the area and have been known to force families to surrender their children to them as soldiers as a sign of their loyalty. On the other hand, some of the camp residents have been accused by the government of being informants for the Tigers, reflecting the Muslims’ vulnerability.
Following the Cease Fire Agreement between the LTTE and the government in 2002, the situation deteriorated again for the Muslims, who despite being directly affected by the conflict, had no independent representation at the peace talks. The LTTE promised the Muslims that their properties would be returned and that they would no longer have to pay protection tax to the LTTE. In reality, the properties were not returned, taxes increased and Muslims found themselves the targets of increasing violence as the Tigers sought to consolidate their control in the East. This contributed to the crystallization of a grassroots-led Muslim national identity which in 2003 demanded an autonomous area for Muslims in the East. This call was largely ignored by the self-serving Muslim leaders in Colombo which led to more inter-Muslim disunity, distracting from the bigger picture.

Recent Events
With the eruption of war again in the East in 2006, Muslims were caught in the crossfire. On May 29, 2006, notices appeared in the Muslim settlement of Mutur ordering Muslims to leave within 72 hours, prompting panic and recollections of 1990. The LTTE captured the town in August and 25,000 Muslims were again forced from their homes until the military recaptured the town, several weeks later. Hundreds of Muslims were killed and abducted during this time.
 Another disturbing element in this conflict is the emergence of the pro-government Karuna faction (or TMVP), which left the LTTE in 2004, and who have been involved in abductions, extrajudicial killings and the recruitment of child soldiers.  The TMVP are effectively in control of the East and have specifically targeted Muslims, shooting men returning from prayers and burning homes and businesses. Enormous resources are being spent to spread Buddhism in Muslim areas with Buddhist statues being erected, perhaps a pre-cursor for something far more horrific. Atrocities continue to be committed against Muslims with both the LTTE and the army blaming each other for the violence, hoping to politically point-score with Muslim blood. For the first time in recent history, many disaffected Muslim youth are now prepared to take up arms to defend their communities, despite efforts by senior community leaders to rein them in.

 Muslims in Sri Lanka are at a very critical juncture in their history; whether the Tigers are destroyed by the army or an agreement is reached, Muslims in Sri Lanka are gradually waking up to the reality that relying on the Buddhist government or the Hindu tigers for protection is futile and that only when they govern themselves will they finally feel secure. Their demands so far have been peaceful but for how long more will they suffer in silence?