Babam ve ben
Babam işe gider,
Paralar kazanır,
Alışveriş yapar,
Anneme para verir.

Bize de harçlık verir.
Çok başarılı olurum, bana harçlık verir
Komik şiirler söyleyince gazeteye gönderir.
Seni çok seviyorum baba.
                                   (İbrahim Kayacan’a (8) teşekkür)
Siftaha bak siftaha
BERLİN – Almanya’da filmlere konu olacak bir olay! Başkent Berlin’de yeni açılan bir banka şubesinin ilk müşterisi silahlı bir soyguncu oldu. Berlin’in Schöneberg semtinde yer alan Potsdam Caddesi üzerinde Cuma sabahı açılışı yapılan banka şubesinin ilk müşterisi, açıldıktan birkaç dakika sonra “siftah” yaptı. Bankanın ilk müşterisi, silahlı bir soyguncuydu ve silâhlı olarak bankayı soymaya gelmişti. Polis tarafından yapılan açıklamada, henüz yakalanamayan ve kimliği tesbit edilemeyen soyguncunun sabah saat 09:00 sularında bankaya gelerek elindeki silâhla banka çalışanlarını tehdit ettiği ve bankadaki paraları alarak kayıplara karıştığı belirtildi. Bankaya silâhlı soygun düzenleyen soyguncu, 25 yaşındaki bayan çalışanı tehdit ederek kasayı açmasını istedi. Açılan kasadaki bütün paraları alıp kayıplara karışan soyguncunun yakalanmasına çalışıyor. Olayın diğer bir garip yönü de, polisin henüz soyguncunun kimliğini belirleyemediği gibi, çaldığı paranın miktarını da tesbit edememesi. (İbrahim Sediyani’ye teşekkür)

***


İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübağala, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak




Selahattin Eş Çakırgil’den öğrendiklerim
Siyonizm, 1985’lere kadar BM. tarafından ‘ırkçılık’ sayılıyordu.. Sonra, Amerika bu Genel Kurul kararını değiştirtti ve o zamana kadar bir insanlık suçu olan siyonizm, uluslararası hukuka uygun bir siyasî akım haline getiriverildi!
M. Kemal’in reisicumhurluk yanında genel başkanlığını da yaptığı Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)’nin resmî yayın organı olan  ‘Hâkimiyet-i Milliye'  gazetesinde, 1930 yılı 29 Teşrin-i sâni (İkinci Teşrin/ Kasım) günü, yâr-i vefakârı Falih Rıfkı imzasıyla yayınlanan başyazıyı bir okursanız, ‘dünyada görülmemiş’ gibi lafları belki bırakırsınız.. Falih Rıfkı, o yazısında, Serbest Fırka’ya destek veren muhalif gazeteciler için ‘-Hiç şüphe etmeyiniz, bütün bu muhalif gazeteciler, hepsi bir kelime ile alçaktır. Balkanlar'dan Amerika'nın öbür ucuna kadar böyle mahlûklar, casus ve baba katili gibi en iğrenç mücrimlerle (suçlularla) bir sıraya konulur ve şahsî hürriyetleri bile kendi ellerine teslim edilemez. Biz ise gazete denilen müesseseyi teslim etmişiz.’ diye yazıyor ve o yazıdan sadece 12 gün sonra da, üstelik M. Kemal tarafından, çocukluk arkadaşı Fethî (Okyar) Bey’e emirle /oyunla kurdurulan Serbest Fırka, kuruluşunun 99. gününde, kontrolden çıkabileceği korkusuyla feshediliyordu.
Müslüman olmayanlar da, bu ülkenin savunulmasında kendilerine verilen fonksiyonları yerine getiriyorlardı.. Özellikle genel nüfus içinde, bir milyondan fazla yer tutan ermeniler, Osmanlı ordusunun en hassas yerlerinden olan ordu mutfağını bile yönetiyorlardı.. Müslüman olmayan tebâ’ içinden en ’kavm-i necîb’  ve ’kavm-i sâdık’  olan, onlar sayılıyordu.. Aynı şekilde, özellikle rumlar, Batı Anadolu’dan  taa Orta Anadolu’ya Karaman, Kayseri, Konya civarına ve Karadeniz kıyılarına kadar heryerde azımsanmıyacak mikdarlarda bulunuyorlardı. Ve bir savaş çıktığında, onlara ’potansiyel hain’ olarak bakılmıyor, hainler üretmiyordu. Dahası, 1850’lerde bile, Osmanlı’nın Londra’daki büyükelçisi, Todoris Paşa isimli bir rum idi ve helen/yunan nasyonalistleri, onu kendi kavmine hıyanet ettiği gerekçesiyle vurup yaralamışlardı.
‘Taife-i laicus’, oruç tutmayıp, iftar sofrasına sıra gelince, yerini heyecanla alan ve,‘Erenler, oruçta yoktunuz, ama, maşaallah iftarda varsınız!’ denildiğinde, ‘A efendim, farzı (farz olan orucu) tutmadık diye, sünneti de mi terkedelim?’ diyen ayyaş kişiyi andırıyor.



Afrika atasözleri
Sular yükselince balıklar karıncaları, sular çekilince karıncalar balıkları yer; fakat kimin kimi yiyeceğine ırmak karar verir.

28 Ocak 2010 (Memleket Gazetesi)