Kurbanın anlamı
Kurbanın anlamı
Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisinin verdiği bilgilere göre, birçok din ve kültürde mevcut olan
kurban kesme ibadeti İbrahimi gelenek olarak, kutsal mabedin 70 yılında Romalılar
tarafından yıkılışına kadar İsrailoğulları tarafından da sürdürülmüştür.
Tevrat'ta ve Kur'an'da belirtildiğine göre Hz. Musa zamanında İsrailoğullarından
sağlam, kusursuz, üzerine hiç boyunduruk binmemiş inek kurban etmeleri istenmiş
ve bu kurbanla ilgili işlemler ayrıca bildirilmiştir. Tevrat'ta kurbanın temiz
ve eti yenilen hayvanlardan seçilmesi istenmiştir.
Hz. İsa zamanındaki kurban
uygulamaları Ahd-i Atîk'e dayandırılmaktaysa da sonradan Hıristiyanlıkta Hz.
İsa’yı merkezileştiren farklı bir kurban anlayışı geliştirilmiştir. İncillerdeki,
"İsa'nın kanı birçoklarının günahının bağışlanması için döküldü" (Matta, 26/26-28) "İnsanoğlu kendisine
hizmet edilmeye değil, ancak hizmet etmeye ve birçokları için canını fidye
olarak vermeye geldi (Matta, 20/28; Markos, 10/
45) ve Pavlus'un mektuplarındaki "günah için bir kurban"
(İbrânîler'e Mektup, 10/ 12) ve "Tanrı'ya
kurban (Efesosiular'a Mektup, 5/2)
şeklindeki ifadeler, Hz. İsa'yı insanlığı aslî günahtan kurtaran bir kurban (Romalılara Mektup, 5/12-21; I. Korintoslular, 15/21-22)
olarak gören inanca esas teşkil etmiştir. Böylece Hıristiyan ilahiyatında Hz.
İsa'nın haç üzerindeki ölümünün tek başına yeterli ve diğer kurban sunma
fiillerini faydasız kılan biricik kurban olduğu inancı kabul edilmiş, Hz. İsa
kendisi ilk ve son kurban olarak Ahd-i Atîk'in kurban sistemini iptal etmiştir.
Cahiliye toplumunun dinî
hayatında önemli bir yeri olan kurban âdeti İslâm dininde cinayet, şirk,
israf, hayvana eziyet ve çevre kirliliği gibi olumsuz unsurlardan temizlenerek
taabbüdî, malî ve sosyal nitelikleri bir arada bulunduran bir ibadet halini
almıştır.
Saffet Köse’nin Şamil
İslam Ansiklopedisi’ndeki “kurban” makalesinden ifade edildiği üzere kurban,
Allah'a yaklaşmayı Allah yolunda malların feda edilebileceğini, Allah'a
teslimiyeti ve şükrü ifade eder.
Kur'an-ı Kerim’de "Rabbin
için namaz kıl ve kurban kes." (Kevser,
108:2) denilmekte buna paralel olarak Hz. Peygamber (s) de, "İmkânı
olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın." (İbn Mâce, Edâhı, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 321)
demektedir. Her iki ifade de bu güzel ibadetten geri durma eğiliminde olanları
uyarı niteliğinde görülebilir.
Kurban Allah'a yaklaşmak
maksadıyla kesilir ancak Allah'tan başkası adına hayvan kesmek ise
haramdır. Kurbanın eti konusunda en güzel olanı 1/3’ünü ihtiyaç sahiplerine,
1/3’ünü eşe dosta ve son kalan 1/3’ünü de ev halkına ayırmaktır.
“Gelsinler de çeşitli
yararlarını gözleri ile görsünler ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği
hayvanları belirli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Bu hayvanların
etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de sıkıntı içinde bulunan yoksullara
yediriniz.” (Hac, 22: 28) ayetinde Seyyid
Kutub’un ifadesiyle, kurban kesilirken Allah'ın isminin anılması öncelikle
vurgulanmaktadır. Çünkü kurban ibadet niyetiyle yapılan bir hayvan kesim
işlemidir ve kurbandan maksat Allah'a yakınlaşmadır. Sanki ayette, “Kurban
kesmenin asıl hedefi budur, kurbanın kendisi hedef değildir.” denmek
istenmektedir. Peki, bu ayette niçin kurbanı kesenin de yemesi istenmektedir? Kurban
bayramında kesilen kurbandan yenmesine ilişkin emir, bu etten yemenin
serbestliğine işaret ya da yemeye teşvik etmek içindir. Ama fakiri doyurmaya
ilişkin emir, bu eylemin bir zorunluluk olduğunu göstermektedir. Belki de
kurban sahibinin de kestiğini yemesinden maksat, bu etin temiz ve güzel
olduğunu fakirlere göstermektir.
Bugün Arefe yarın Kurban Bayramının
ilk günü. Bizi bugünlere kavuşturan Allah’a sonsuz hamdu senalar olsun, bayramınız
bereketli olsun.
02
Temmuz 2009 (Memleket Gazetesi)