Kur'an-ı Kerim'i anlama konusunda Müslümanlar değişik metotlar kullanmaktadırlar. Bu metotlardan herhangi birisini kullanma konusunda da bir tercih hakkı söz konusudur. Bu okuma biçimlerini seçmek okuyucunun birikimiyle, ruhi yapısıyla ve eğilimleriyle doğrudan ilgilidir. Her okuma biçiminin olumlu yanları olduğu gibi, sakıncalı tarafları da söz konusudur. Biz bu değişik okuma biçimlerini altı ana başlık altında anlatıp tercihi okuyucuya bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz.
2.İcmali Okuma
4.Konulu Okuma
5.Nüzul Sırasına Göre Okuma
6.Kelime Çözümlemesi Yaparak Okuma

1.Analitik Okuma
Analitik okumada okuyucu pasiftir. O, Kur'an metninin bir bölümünü dikkate alır. Genellikle onun çabası belli bir kısmını açıklanması ile sınırlıdır. Bunda, metnin rolü konuşmacının rolüne benzemektedir ve okuyucunun pasif görevi dikkatle dinlemek ve anlamaya çalışmaktır. Okuyucunun işi, pak bir zihinle, klasik Arapça'ya olan aşinalıkla dinlemek ve anlamaya çalışmaktır. Burada Kur'an aktif bir rol oynar. Bu tarz okuyuşta, okuyucu Fatihadan Nas suresine kadar ayetleri birer birer okumakta ve hadis, siyer, dilbilgisine ait verilerle Kur'an-ı Kerim'i anlamaya gayret etmektedir. Ancak bu tarz bir okumayla toplumsal dönüşümü sağlamayı hedeflemek oldukça zordur. Çünkü "ne yapmalı?" sorusu ile Kur'an-ı Kerim'e yönelmek söz konusu değildir. Daha ziyade "ne diyor?" sorusunun cevabı bu tür okumayla elde edilebilir. Bu da yaşanan sorunlarla bu sorunları çözmeye yönelik bilgileri elde etmeyi güçleştirmektedir. Bu tür Kur'an-ı Kerim okumayı benimseyen Razi, Kurtubi ve diğer birçok tefsir yazarını örnek olarak verebiliriz.

2.İcmali Okuma
Bu tarz okumada Kur'an-ı Kerim'in muhtevası özet olarak okunur. Ayrıntıya fazlaca ilgi gösterilmez. Yeni okuyucular için bu biçimde Kur'an-ı Kerim okumak oldukça faydalıdır. Daha sonra isterse ayetler hakkında daha ayrıntılı yorumlara sahip diğer okuma biçimlerine de yönelebilir. Bu tarz okuyuşta da ayetler Kur'an-ı Kerim'in mevcut sırasına göredir. Ancak ayetler hakkında genel bir kanaat edinmek için bu okuma elverişlidir. Zaman açısından da gayet ekonomiktir. Öncelikli olan ayetlerden kastedilendir. Meal okumak da icmali okuma gibi bir şeydir. Çünkü her meal aynı zamanda mütercimin ayetlerden anladığıdır. Ayrıntılı okuma çabalarının ağır geleceği kişilerle çalışma yaparken bu tarz bir okuma biçimi oldukça faydalı ve sağlıklı bir çaba olacaktır. Mahmut Şeltut'un Tefsiru'l Eczai'l Aşereti'l Ula (ilk on cüzün tefsiri) ve M. Esed'in meal çalışması* bu tarz okuma için gayet elverişlidir. *(Esed'in mecazi diyerek olağanüstü durumları kabul etmeyişi ayrıca değerlendirmesi gereken bir konudur.)

3.Karşılaştırmalı Okuma
Karşılaştırmalı okuma, ayetleri ayetlerle, ya da konuyla ilgili hadislerle, ayet gruplarını diğer kutsal kitaplar ile karşılaştırarak okuma şeklidir. Karşılaştırma yapılırken aynı zamanda farklı görüşler serdedilerek tercih edilen görüş belirtilir. Örneğin Taberi, tefsirinde ayet ile ilgili görüşleri verir ve sonra tercih ettiği yorumu ortaya koyar. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Muhammed'in anlatımıyla diğer kutsal kitaplardaki anlatımını kıyaslayan İbrahim Halil'in Muhammed fi't Tevrat ve'l İncil ve'l Kuran (Tevrat, İncil ve Kur'an-ı Kerim'de Hz. Muhammed(sav) çalışması bir ayet grubunun diğer kitaplarla karşılaştırılmasına bir örnek olarak verilebilir.
Bu biçimde okuma yapılan eyleme canlılık katar. Kıyaslama yaparak öğrenme daha etkilidir. Ancak Kur'an-ı Kerim çerçevesinden ayrılmadan diğer nispeten zanni bilgilerden etkilenme tehlikesi de söz konusudur. Bu tehlikenin olması, diğer okuma biçimlerine oranla daha fazladır. Yoksa diğerleri için tümden sakıncasızdır demek mümkün değildir.

4.Konulu Okuma
Konulu okuma biçiminde okuyucu Kur'an-ı Kerim karşısında aktiftir. Buna karşın konulu anlamaya çalışan okuyucu çalışmasına Kur'an metninden değil hayatın gerçeklerinden yola çıkar. O, insan düşüncesinin ve deneyiminin ideolojik, sosyal ya da ekonomik problemlerle ilgili ortaya koyduğu sorular ve çözümleri dikkate alarak tezahür eden problemlerden özel bir konu üzerine odaklaşır. Bunun için Kur'an'a yönelir ancak o, pasif değildir. Kendisini Kur'an'ın önüne birçok insan düşüncesinden bir problemi yerleştirir. Kur'an ile bir diyalog kurar. Okuyucu sorar, Kur'an cevaplar.
Okuyucu Konuya kapasitesi ölçüsünde eğilir. Meraklı ve düşünen bir kafayla, araştırdığı konuyla ilgili Kur'an'ın bölümlerinden başlayarak Kur'an-ı Kerim'e sorular sorar. Amacı, Kur'an'ın araştırılan konuyla ilgili kalkış noktasını o konudaki görüşler ile karşılaştırarak tespit etmek ve metinin ilham ettiği sonuca ulaşmaktır. Konulu okuma biçimi, realiteden şeriata giden bir yoldur.

Konulu okuma biçiminde Kur'an-ı Kerim, ayet ayet okunmaz. Tersine, Kur'an-ı Kerim’in ilgilendiği çeşitli doktirinel, toplumsal konular arasından özel birini işlemeye çalışır. Örneğin Kur'an’daki tevhid doktirinini, Kur'an’daki peygamber kavramını, Kur'an’ın ekonomiye yaklaşımını, tarihin işleyişini şekillendiren yasaları Kur'an’a göre ele alır. Bu çalışmalar aracılığıyla bu metod, hayatla ve evrenle ilgili çeşitli konular arasından özel bir konuyla ilgili Kur'an’ın görüşünü belirlemeye çalışır. Konulu okuma, çeşitli doktrinel ve sosyal problemler arasından birini ele alan ve Kur'an’ın ona karşı tavrını belirlemeye çalışan bir yöntemdir.
Bu metodu Hz. Muhammed (sav)'in de kullandığını biliyoruz. Resulullah (sav), "iman edip imanlarına zulüm karıştırmayanlar" ayetini " şirk en büyük zulümdür" ayetini okuyarak cevap vermiştir. Demek ki bu tarz Kuranı anlamayı Hz. Peygamber de kullanmıştı. Bu örnek en azından ilke olarak Peygamberimizin de böyle bir anlama biçimini kullandığını göstermektedir.

Peygamberimizin, döneminde konulu okuma metodunu çok az uygulaması bu dönemde de az yapılmasını gerektirmez. Ayrıca o dönemde kelimeler ve kavramlar hakkında farklı anlamalar söz konusu değildi. Olsa bile Hz. Muhammed (sav)'ın manevi iklimi müminleri kuşatıyor ve bu farklılıklar gideriliyordu. Aynı atmosfer günümüzde de devam etmediği için Kur'an ve İslam kavramlarında çalışmalara ihtiyaç var. Bu ihtiyaç, değişik alanlardaki geniş ve çeşitli kültürel deneyimiyle Batı ve İslam dünyası arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak yeni görüş ve düşüncelerin ortaya çıkmasıyla daha da artmıştır. Günümüzde İslam'ın bunlarla ilgili destekleyici ya da olumsuz görüşlerini tespit etmek bir gerekliliktir. Bu görüşler tespit edildiğinde insanın zihni deneyiminin hitap etmeye çalıştığı farklı insani tecrübe alanlarındaki sorunları çözmemizde bize yardımcı olabilir. Analitik okumanın alternatifi konulu okuma değildir. Konulu okuma bir ilerideki aşamadır. Konulu okumalarda Kur'an'ı baştan sona ayet ayet yorumlayan analitik tefsir kitapları zengin bir birikimi oluşturmaktadır.

Kur'an'ın anlaşılmasında birinci esas yine kendisidir. Çünkü birçok ayet bir diğerinin anlaşılmayan ya da özet anlatılan kısmını izah eder

Bu tarz okuma bir terminoloji olarak bu yüzyılda gündeme gelmişse de tarihte örnekleri söz konusudur. İbn Kuteybe'nin Tevil'u Müşkil'il Kur'an (Kur'an-ı Kerim'in Zor Anlaşılan Bölümlerinin Yorumu), İbn Kayyım'ın el-Beyan fi aksam'il Kur'an (Kur'an-ı Kerim'in Bölümlerinin Açıklanması) adlı çalışmaları örnek olarak verilebilir. Bu metodu sistematik hale getirmeye çalışan Muhammed Bakır es-Sadr (Allah kendisinden razı olsun) Kur'an Okulu adlı bir eser yazmış ve bu metoddan ayrıntılı bir şekilde bahsederek bir de Kur'an-ı Kerim'de tarih ve sünnetullah kavramlarını üzerinde örnek bir inceleme yapmıştır.

5.Nuzul Sırasına Göre Okuma
İslami Hareketin seyrini Kurani bağlamda tespit edebilmek için nüzul sırasına göre Kur'an-ı Kerim okunursa iniş dönemi ve merhaleleri daha açık bir biçimde izlemek mümkün olabilir. Aynı şekilde nebevi tavırdaki sürecin izlenmesi sağlanmış olmakta, öyle ya da böyle okuyucu Kur'an'ın indiği ortama, onun karşılaştığı şartlar, ilişkiler boyutlar ve kavramların atmosferine girmekte, kendisi için tenzilin hikmeti berraklaşmaktadır. Böylece Kur'an-ı Kerim'in mücadele yöntemi ortaya konabilir ve hareketin safhaları tespit edilebilir. Ancak bunun sıra takip etmediği gerçeğini göz önünde bulundurmalıyız. Yani Mekke'de zamansal olarak Resulullah (sav) ile müminlerin karşılaştıkları her problemi bizim de beklememiz gereksizdir. Bu tür bir okuma mutlak bir seyri değil o dönemdeki hareketin gelişim safhalarını bize verir. Günümüzdeki insanların sapkınlıklarına, yanlış itikat ve amellere sahip Müslümanlara biraz daha müsamahakar davranmayı öğrenebiliriz.

Kur'an-ı Kerim'i nüzul sırasına göre okuma konusunda İzzet Derveze örnek bir tefsir hazırlamış ve Kur'an-ı Kerim'den yola çıkarak kronolojik bir seyir ortaya koymaya gayret göstermiştir.

6.Kelime Çözümlemesi Yaparak Okuma
Bu tür okumada önce o kelimenin ve türevlerini geçtiği bütün ayetleri sıralanır. Daha sonra, esas kelimenin kitapta isim mi, sıfat mı, yoksa fiil olarak mı geçtiğini tespit edilir. İsim, sıfat ve fiil hallerindeki kullanımlarını sınıflandırılır. Kelime isim halinde geçiyorsa ona hangi fiillerin ve sıfatların uygulanabilir olduğu tespit edilip, buna göre anlamlılık çerçevesi çıkartılır. Kelime fiil halinde geçiyorsa, onun hangi özneye bağlı olarak ve hangi şahıs zamirlerinde geçtiğini iyice anlamaya çalışılıp, belirlenir. (sahhara fiili örneğin güneş, ay, yıldızlar ve nehirler gibi tabiatın unsurlarıyla ilgili kullanılıyor.) Ayetlerde o kelimeye bağlı olarak geçen ve aynı çerçevede görünen diğer anahtar kelimeler tespit edilir. Burada "anahtar kelime" den kastımız, o ayetin manasını büyük ölçüde etkileyen kelimedir. Anahtar kelimeler içinde daha önemli olanlar, esas kelimenin geçtiği ayetlerde onunla birlikte sık sık geçen kelimelerdir. (Musahharat kelimesi Kur'an-ı Kerim'de üç defa geçiyor. İkisi emr kelimesine bağlı olarak zikredildiğinden emr sözcüğü bu kelimeyi anlamada anahtar sözcüktür.) Bundan sonra Kitapta esas kelimeye yakın anlamlı olarak görünen kelimeler tespit edilir. Çünkü anlam karıştırmak en çok yakın anlamlı kelimeler arasında yapılmaktadır. Örnek olarak ceale, besse, ve kada kelimeleri ile halaka kelimesinin birbirine karıştırılması ve bunları eş anlamlı gibi çevrilmesini gösterebiliriz. Sonra esas kelimeye zıt anlamlı olarak geçen kelimeleri de tespit edilir. Mesela, ilm kelimesinin gramerini araştırıyorsak bunun karşıtı durumunda görünen la-ilm, zulm, küfr, cehil kelimelerinin gramerlerini de göz önünde bulundurmalıyız. Bir dilde bir kelimenin tam olarak ne anlama geldiği ancak o kelimeye yakın anlamlı kelimelerle esas kelimenin kullanım farklılıklarını ve gene esas kelimeyle zıt anlamlı kelimelerin kullanım farklılıklarının iyice anlaşılması ile mümkündür. Mesela halaka (yaratma) kelimesini iyi anlamak için buna yakın görünen "yapmak" (ceale), "kurmak" (bena), "başlamak" (bedea), "bitirmek" (nebete), "şekil vermek" (besse), kelimeleriyle, bunun zıddı olan "yok etmek" (heleke) ve buna yakın anlamdaki kelimelerin anlaşılmasıyla mümkündür.

Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da Kitapta geçen kelimelerden bazılarının (din ve millet gibi) bugün de kullanılıyor olmasıdır. Bunların gündelik lisandaki kullanımları ile Kitaptaki gramerleri arasındaki farklılıklar ancak Kitap üzerine dikkatli bir gramer çalışmasıyla ortaya çıkarılabilir. Yapılacak böyle bir çalışmanın başlangıcında, bu kelimelerin gündelik lisandaki kullanımlarının tamamen bir kenara bırakılması gerekiyor.
Kelime çözümlemesi yaparak Kur'an-ı Kerim'i anlamaya çalışma tarzına Mevdudi'nin (Allah kendisinden razı olsun) ilah, rab, ibadet, din adlı çalışmasını örnek olarak verebiliriz. Bu eser hala birçok Müslüman için temel eser olmaya devam etmektedir.

Biz hangi metodu kullanmalıyız?
Yazının başında da dediğim gibi bu metodların hiçbirisi yüzde yüz uyulması gereken bir özelliğe sahip değildir. Zamana ve mekana göre bunlardan birisi veya birkaçı kullanılabilir.
Kur'an'ın tek tarz okunmasının faydaların tümünü elde etmeyeceği kanaatindeyiz. Bu nedenle, Kur'an, farklı yöntemler kullanılarak okunmalıdır diyoruz. Kur'an, farklı yöntemlerin testine dayanıklı bir kitaptır ve bugüne kadar da her türlü testten başarıyla geçmiş bir kelamdır. Bu bağlamda, bir ayeti ya da ayetler grubunu tek anlama biçimiyle sınırlandırma anlayışı, hatalıdır. Bu son tahlilde, Kur'an'ın evrenselliğine ters düşen bir anlayıştır. Dahası Kur'an'ı tefsircinin yorumuna hapsetme sonucun doğurur. Kur'an'ı, "10 ayet ezberleyip, sonra diğer 10 ayete geçme" yöntemiyle okumak da her zaman yararlı olmayabilir. Zira Kur'an, kendi kendini tefsir eden bir kitaptır. Kur'an'da aynı konuyla ilgili ayetlerin tamamı, bütüncül bir yaklaşımla okunmalı ve ancak bundan sonra bir hükme varılmalıdır. Ayetlerin siyakını sadece sure içindeki pasajları dikkate alarak açıklamak da her zaman tutarlı sonuçlar vermeyebilir. Sureler, kendi başlarına birer anlam dünyası oluştururlar. Bu yüzden surelerin bütünlüğü göz önünde tutularak okunması da bir başka yöntem olarak tercih edilmelidir. Örneğin, Seyyid Kutub her surenin bir konu bütünlüğü olduğundan hareketle surelerin muhtevasındaki merkezi noktayı vurgulamaya çalışır. Bir okuma biçimini diğerinden kalın çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Her birisi diğeri için faydalı bir birikim oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, Kur'an-ı Kerim'i okurken salt bir yöntemin benimsenmesinin mümkün olmadığını Kur'an-ı Kerim okurlarının yaş, kapasite ve ilgi alanlarına hitap eden uygun metodu kullanmak gerektiğini söyleyebiliriz.     


Yazı Künyesi! Murat Kayacan, “Kur'an'ı Kerimi Okuma Biçimleri”, Haksöz Dergisi, Sayı:096, (Mart) 1999.