Jet imam
Jet imam
Sadrazam Fuat Paşa merhumun
babası Keçeci zade İzzet Molla oldukça, zeki ve nükte yapan bir adam imiş. Bir
Ramazan gecesi Fatih camiinde teravih namazı kılınıyormuş. İmam Efendi, namazı
hızlıca kıldırdığından İzzet Molla rükû ve secdelere varışlarda adeta ölüp ölüp
diriliyormuş. İmamın selam verdiği bir sırada elinde feneriyle bir kişi
alelacele içeri girmiş ve eyvahlayarak: “Hay Allah, namaza yetişemedik.” demiş.
İzzet Molla adama dönerek nefes nefese cevap vermiş: “Sen ne ki kardeşim, biz
namazın içinde olduğumuz halde yetişemiyoruz!
***
Ramazan diyalogu
-Hoş geldin Ramazan.
-Hoş bulduk Recep.
***
Az kalsın
düşecektim
Bir deli uyuyormuş yatağından düşmüş kalkmış ve yerine
yatmış biraz sonra tekrar düşünce şöyle demiş: “İyi ki demin kalktım yoksa
üstüme düşecekmişim.” (Lütfiye Sözer’e teşekkür)
***
Sanata mesleki ve pratik bakış
Bir sanayi şirketinin genel
müdürü klasik müzik düşkünüymüş. Günlerden bir gün, şehre ünlü bir orkestra
gelmiş. Vereceği konserin en önemli parçası da Schubert'ın ünlü “Bitmeyen
Senfoni” siymiş. Genel müdüre, konser için bir davetiye gelmiş. Yoğunluğu
nedeniyle gidemeyeceğinden, bunu şirketin “verimlilik” uzmanına vererek: “Lütfen
benim yerime konsere gidip de sonra izlenimlerini aktarır mısın?” demiş. Ertesi
gün uzmandan bir değerlendirme raporu gelmiş:
Sayın Genel Müdürüm,
Dört obuacı konserin önemli bir
süresinde boş oturdular. Bunların sayısını azaltırsak konsere daha çok katkıda
bulunurlar. Orkestrada on iki kemancı var. Bunların hepsi aynı anda hareket ediyorlar
ve aynı notaları seslendiriyorlar. Bence yanlış. Personel tasarrufu
yapılmalıdır. Onaltılık notalara ağırlık verilmiş. Büyük ziyan. Seyirciler
sekizlik ve onaltılık notalar arasındaki farkı pek anlamaz. Bu nedenle
onaltılık notalarla eser çalarak yüksek ücret alan elemanlar yerine, sekizlik
notaları çaldırıp, düşük ücretle çalışan stajyerler kullanılmalı. Yaylı
sazlarla işlenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlanıyor. Bu durum
gereksiz bir tekrar yaratıyor. Bu önlendiğinde iki saatlik konser yarıya iner. Schubert
bu önlemleri alsaydı “Bitmeyen Senfoni” rahatlıkla biterdi.
Saygılarımla,
(Yusuf Z. Yavaş’a teşekkür)
***
Yolcu şoför
diyalogu
Olay Bursa’da geçiyor.
Yolcu: “Heykel'e çıkıyor mu?”
Şoför: “Yok, yanından geçiyor.”
***
Bir gülümsemenin
getirdikleri
Kenarda duran, üstü başı eski
püskü minik bir kızın asık suratla oradan geçen adama gülümsemesi ile adamın
ruh hali bir anda değişiverdi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi
hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden
bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.
Hemen bir cep telefonu mesajı yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o
kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir
bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Aksam eve
giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe basında oturan fakir
adamın şapkasına bıraktı. İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemiş olan fakir
adam hemen karnını doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının
yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek
yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu
için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu durdu. Gece yarısından sonra
apartmanı dumanlar sardı. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki,
önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı. Anneler, babalar dumandan
boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların
hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.
***
Günün sözü
Ramazanda yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayramda yüzü kara
olur.
20 Ağustos 2009 Perşembe
(Memleket Gazetesi)