Hindistan’daki terör olaylarının arkasındaki güç
Hindistan’daki terör olaylarının
arkasındaki güç: işbirlikçi Hindu din adamları ve ordu
Yusuf ABDULLAH
Çev: Murat KAYACAN
6 Aralık 1992’de, Hindu bir çete tarafından
Ayodha’daki tarihi Babri Camii’nin yıkılmasından beri, Hindistan’da Hindu
terörü kayda değer bir şekilde artmıştır. Polis ve anti-terör uzmanları, sadece
bu yıl, yüz elli kişiden fazla kişinin ölümüne yol açan Hindistan’daki terör
saldırılarının arkasında Hindu din adamları ve ordu mensupları arasındaki şerli
ittifakı keşfettiler. Hemen her olaydan sonra hemen talihsiz Müslümanlar
şüpheli görülse de onların bu tür olaylarda rol sahibi olmaları çok nadirdir. Terör
kampanyası şimdilerde Hıristiyanları da hedef almakta. 2000 yılından beri,
ülkede altı yüz Hıristiyan öldürüldü.
Kasım ayının ortalarında, bir
muvazzaf subay, albay, yarbay Şrikant Purohit ve Mahant Amritanand Dev alias Dayanand
Pandey, kendine has inançları olan Kanpurlu bir Hindu rahip de dahil 10 kişinin
29 Eylül’deki Malegaon patlamasından sorumlu tutularak Anti-terör Timleri
tarafından tutukalanmaları Hindistan güvenlik güçlerini şok etti. Tahkikatı
yürüten müfettişler Maharaştra eyaletinde küçük bir kasabada beş kişinin
ölümüne yol açan Malegaon patlamasında askeri mühimmat deposundan alınan RDX
patlayıcılarıyla saldırıyı Pandey’in öğretilerine tabi olan yarbay Purohit’in
gerçekleştirdiğini tespit ettiler.
Anti Terör Timleri kaynaklarının
medyaya verdiği bilgilere göre Pandey Bhopal; Jabalpur ve Feridabad’ta patlama
öncesi gerçekleştirlen üç toplantıda da vardı, operasyonları titizlikle takip
etti ve yasadışı yollarla bu organizasyonu finanse etti. Ulusal Savunma
Akademisi’ndeki eğitimini yarım bırakan Pandey’in diğer askeri personel ile de
ilişkileri vardı. Müfettişler şimdi, Haydarabad’daki Mekke mescidinde Mayıs
2007’de 14 kişinin ölümüne ve 50 kişinin yaralanmasına yol açan patlamanın,
Şubat 2007’de 68 kişinin ölümüne yol açan Hindistan-Pakistan arasında seyahat
eden Samjhauta Express trenine yapılan saldırıların ve Yeni Delhi’deki Cema
Mescidi’ndeki iki infilakın zanlılarını sorgulamakta.
Hindu terör saldırıları tesadüfi
değil. Müslüman ve Hıristiyanları Hinduizme ihtida ettirmek için yapılan
organizasyonun bir bölümü. İdeolojileri “saf ırk”şeklindeki Nazilerin
kavramlaştırması üzerine bina edilmiş olan Vişwa Hindu Parişad (VHP), Raştriya
Swayemesevak Sangh (RSS) ve Bhajrang Dal
gibi Hindu faşist örgütler, rahat bir şekilde Müslümanları ve Hıristiyanları
Hindu olmaya ya da ölümü tercih etmeye zorlamaktadır.
Hinduizm tebliğci olmayan bir
din değildir. Onun ihtida ettirme konusunda bi yöntemi de yoktur. Dolayısıyla
Hindu faşistleri acayib bir uygulama yapmaktadır: İnsanlar adanmışlıklarının
bir işareti olarak saçlarını kazıtmalı ve su ile inek gübresinin kaşımından
olan bir içkiyi içmelidirler. Bu, onları arıtan bir şey! Bunu reddedenlerin
üzerine gaz yağı dökülüyor ve yakılıyor.
Tarihsel olarak, Müslümanlar Hindu
fanatiklerin şiddetli saldırılarından çok çektiler. 1947’de Hindistan ve
Pakistan olmak üzere ikiye bölünen ülkede Müslüanlar düşman olarak görülmekte.
Hindu faşistler Müslümanları Pakistan sempatizanı, bunun da ötesinde onların
Hindu doğduğuna fakat sonra Müslüman olduklarına inanmaktalar. Binaenaleyh,
Hinduların derdi Müslümanları tekrar “asıl” dinlerine döndürmek (!) ya da
Hindistan’ı terk etmeye zorlamak. Müslümanlar iki seçeneği de kabul etmezlerse
o zaman ölümü göze almak zorundalar. Bu tür görüşler sadece cahil Hindulara ait
değil. Hindu liderler de 50-60 yıldır bu tür görüşlerin propagandasını
yapmakta. Onlara göre Hindistan sadece bir Hindu devletidir. Onlar Hindistan
yerine Hindustan (Hinduların ülkesi) ismini kullanırlar. Şiv Sena başkanı Bal
Thakeray gibiler ise açıkça Müslümanlara karşı terör saldırıları düzenleme
çağrısı yapmış kimselerdir.
Babri Camiinin 1992’de
yıkılmasının neden olduğu korkular Müslümanların kalbinde tazeliğini
korumaktadır. Yine devlet başkanı Narendar Modi’nin açıkça polisi müdaheleden
alıkoyduğu 2002 yılında Gujrat’ta gerçekleştirilen binlerce Müslümanın
katledilmesi olayı da hala zihinlerdedir. Bu katliamlara günümüzde yeniler
eklendi. Bir tanesi terör zanlıları dedikleriyle polislar arasındaki sahte
çatışmadır. Sözgelimi 19 Eylül’de Jamia Milia Üniversitesi yakınlarında meydana
gelen böyle bir “çatışmada”, iki Müslüman genç öldürüldü. Diğer üç Müslüman da
tutuklandı ve “Arap-Müslüman terörirst” imajını tamamlamak için onlara hemen
Arap kıyafeti giydirildi. Cesur bir gazeteci, yasa ve düzenden sorumlu bakanın
emri altında polisin bu türden kirli işlerini ortaya çıkmak için bunu görüntülü
kayda almayı başardı. Bu olay milli bir skandal oldu. Bunu da aştı çünkü iki
Müslüman genç yakın mesafeden vurulmuştu. Öldürülen yüzlercesi –doktorlar,
mühendisler, profesörler, teknik uzmanlar- ya da Hindistan hapishanelerine
tıkılan binlercesi için benzer olaylar söz konusudur. Ve tabii ki, Amerika’daki
11 Eylül (2001) saldırılarının hemen ardından yasaklanan öğrencilerin
oluşturduğu grup olan Hindistan İslami Hareketi Öğrencileri (HİHÖ) de benzer
şekilde hedef olmuştur.
Bununla birlikte yukarıda
sayılanlar, daha sorunlu hadiselere göre önemsiz kalır. Geçen yıl, birkaç
bombalı eylemin sorumlusu olarak, Müslüanların gösterilmesine ve tutuklanmasına
en yüksek sesle destek verilmesine rağmen, suçluların Hindu teröristler olduğu anlaşıldı.
Sözgelimi, 24 Şubat’ta RSS bürosunda ve Tenkasi (Tamil Nadu Eyaleti)’deki bir
otobüs durağında meydana gelen bombalanma olayında Müslümanlar suçlandı. Bu
suçlamalar Hindistan medyasında yoğun olarak yer aldı ve Sangh Parivar’ın
talepleri doğrultusunda oluşturulan imaja göre suçlular “Müslüman teröristler” idi.
Ne var ki, Tamil Nadu polisi işin peşini bırakmadı. Kanappan yönetimindeki özel
bir ekip olan DIG Tirnelveli, hepsi Hindu olan üç kişiyi tutukladı: Tenkasili
bir kablolu TV operatörü S Ravi Pandian ve araç sürücüsü S Kumar, ile Sencottai’li
V Narayana Şarma. Ayrıca bunların üçü de Sangh Parivar aktivistleridir. Medya
kayıtlarına göre, Şarma Ravi bürosunda 14 bomba saklamıştı.
Geçtiğimiz Nisan ayında,
Malegaon polisi özel bir hastanenin zemin katında bulunan bir patoloji
laboratuarına baskın düzenledi. Orada bir revolver, RDX patlayıcılar ve sahte
bin rupi (Hindu parası) buldular. 18 Nisan 2008 tarihli Bombay şehrinde yayınlanan
Urdu Times adlı gazetenin raporuna göre; Nitiş Aşire, Sahab Rao Sukhdev Dhevre
ve Jitendar Kherna adlı üç Hindu terörist tutuklandı. Kherna; patlayıcıların,
bir silahın ve sahte paraların bulunduğu Camp Area bölgesi Acil vaka
hastanesinde (More Accident Hospital) zemin katta bulunan Smith Patoloji
Laboratuarının sahibidir.
Benzer şekilde, 13 Mayıs’ta
Jaipur’da meydana gelen bir dizi bombalama eyleminin sorumlusu, saldırı
düzenlemesi için Vivay adlı bir sürücüye 100 bin rupi sözü veren Meena adlı
Hindu bir kadın çıktı. Polis de bu kadını aramakta olduklarını teyid etti. 16
Haziran’da Maharaştra polisi, yedi kişinin yaralandığı bir dizi bombalı eylemle
ilişkili Navi Mumbaili iki kişiyi tutukladı. Anti Terör Timleri, (Hindu
tapınağı olan) Sanatan Aşram’a bir baskın düzenledi ve Hanumant Gadkari ile Mahesh
D. Nikam adlı iki kişiyi tutukladı. Bombay Anti Terör Timleri şefi Hemant
Karkare, bu iki kişinin Hindu Jan Jagriti Manch (HJJM) örgütüne üye ve
Şubat-Haziran ayları arasında Navi Mumbai eyaletinde meydana gen üç patlamadan
da sorumlu olduklarını açıkladı.
Bir de e mail mesajı var ortada.
Şu ana kadar adı duyulmamış Hindistanlı Mücahidler adlı bir grup tarafından;
Bangalore, Ahmedabad ve Surat’ta meydana gelen ve 49 kişinin ölümüne 200’den
fazla kişinin de yaralanmasına yol açan bomabalama eylemlerinin sorumluluğunun üstelenildiğini
belirten bir e mail. Bu mail Bombay’daki üst sınıftan insanların kaldığı bir apartmanda
yaşayan kırk sekiz yaşındaki Amerikalı misyoner Kenneth Haywood’un dairesine
gönderildi. Hindistanlı Mücahidler’in gönrderdiği e mail mesajının gönderildiği
IP adresi Haywood’un dizüstü bilgisayarından tespit edildi. O, sadece
sorgulandı fakat gözaltına alınmadı ve ülkeyi terk etti. Gerçekten Haywood
kimdi ve polis Temmuz ayındaki bombalama olaylarını soruşturmasını tamamlamadan
ve üstelik sorumlularını da tespit etmemişken ülkeyi terk etmesine niçin izin
verilmişti?
Bu sorular cevaplanmamışken, Hindu
faşistler masum Müslümanları öldürmeye devam ettiler. Sözgelimi 12 Ekim’de, (biri
iki yaşında olan) dört çocuklu altı kişilik bir aile Haydarabad yakınlarındaki
bir köyde kerpiçten yapılma evlerinde yakılarak öldürüldü. Bu saldırı, dört
kişinin ölümüne on beş kişinin de yaralanmasına neden olan Hindu-Müslüman
çatışmasından sonra oldu. Andhra Pradeş eyaletinden sorumlu bakan K. Jana
Reddy: “Bu, hayvani ve barbarca bir eylem.” dedi. Peki, bu saldırıyı yapmakla
suçlananlar tutuklandı mı? Müslüman liderlerin yardım talebi dikkate bile
alınmadı.
Artık bu tür saldırılar
Hıristiyanlara da yapılmaktadır ama Temmuz ayındaki bombalamaların ardından
Hindistan Mücahidleri’nden e mail aldığını söyleyen Amerikalı Hıristiyan
misyoner Haywood suçlu görüldüğünden değil. Hindular, misyonerleri alt sınıf
kast sistemine mensup Hinduları Hıristiyanlığa ihtida ettirmekle suçluyorlar. Katı
yapısıyla Hindu dini, “İnsanlar ne kadar ilerlerse ilerlesin ne kadar eğitim
alırlarsa alsın onların statülerini korumalılar.” şeklinde bir fikre sahip.
Zirvede küçük Brahman azınlık; en dipte ise tuvalet temizlemeye zorlanan ve temiz
olmadıkları düşünüldğü için Brahmanların araç ve gereçlerini kullanamayan ya da
onlarla aynı kaynaktan su içemeyen Şudralar ve Dalitler yer almaktadır.
Bu mazlum kimseler ne zaman (İslâm
ya da Hıristiyanlık), hangi dine yönelirlerse yönelsinler üst tabaka Hindu kast
sistemi mensuplarınca hedef alınmaktadır. 1999’da yaklaşık 50-60 yıldır
Orissa’da ıssız kabile bölgelerinde cüzamlıları tedavi eden Avustralyalı misyoner
Graham Steins, jipinde oğullarıyla birlikte uyurken yakıldı. O sırada çocukları
babalarını ziyaret için oradaydı.
Geçtiğimiz Eylül ve Ekim ayında,
altı Hindistan eyaletinde Hıristiyanlık karşıtı ayaklanmalar oldu. New York
Times muhabiri Somini Sengupta’ya (13 Ekim) göre: “Orissa’da insanları tahrik
eden şey, 40 yıldır bölge insanını Hıristiyanlığı değil Hinduizmi tercih
etmeleri için gösteriler düzenleyen karizmatik Hindu din adamı Swami Laxmananda
Saraswati’nin öldürülmesiydi.” Sengupta’nın yazdığına göre, polis Maocu
gerillaları Swami’nin ölümü konusunda suçlasa da, Hindu radikaller
Hıristiyanları sorumlu tutmaya devam etmekte. Orissa eyaletinin Kandhamal’de
bölgesi en büyük şiddet olayına sahne oldu. 30’dan fazla kişi öldürüldü, 3 bin
ev yakıldı, 130’dan fazla kilise yok edildi. Katolik rahip ve rahibeler
evlerinden çıkarıldı, soyuldu ve rahibelere tecavüz edildi.
Bu saldırılara rağmen, Batı
dünyası Hindu kaynaklı saldıralara büsbütün sessiz kalmaktadır. Hıristiyanların
böylesine feci bir şekde katledilmeleri Müslümanların eliyle olmuş olsaydı,
tepkinin ne kadar büyük olabileceğini hayal etmek zor değil. Niçn Hindistan’a
böylesine şefkatli davranılıyor? Parası pulu yerinde 300 milyonluk orta
sınıfıyla ve yükselen ekonomik gücü nedeniyle, Batı bu devasa pazara bir şeyler
satabilmek istemektedir. Hindistan bir yandan uzay gemisini aya indirerek uzay
yarışına katılırken, öte yandan da Hindistan hükümetinin 2005 yılı
istatistiklerine göre, 390 milyon kişi de tam bir yoksulluk içinde yaşamaktadır.
Hindistanlı yöneticiler, yıllık milyarlarca dolar gelir sağlayan yüksek
teknolojiye sahip endüstriye sahip olmakla övünürken, bir yandan da uluslararası
bağışları dilenci kâsesiyle toplarken hiç de utangaç değildir.
Hindistan ayrıca dünyanın
dördüncü büyük ordusuna sahiptir. Deniz kuvvetleri Avustralya’dan büyüktür.
Hindistan ayrıca gelişmekte olan ülkeler kadar endüstrileşmiş G-20’lerin
üyesidir. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh 15 Kasım’da G-20 zirvesine
katılmak için Washington’daydı. Batı Hindistan’ı geliştirmek istiyor. Sadece Hindistan’a
iyilik olsun diye değil, aksine ona askeri ve nükleer malzeme satmak için.
İran’ın barışçıl nükleer programına karşı seferberlik (crusade) ilan eden
Amerika, uluslararası teftişe kapalı askeri amaçlı reaktörleriyle Hindistan
nükleer reaktörlerine nükleer yakıt sağlama anlaşması imzalamıştır.
Çünkü Hindistan’daki Hıristiyan
karşıtı eylemlerle irtibatlı olmalarına rağmen Hindu faşistlerin ülkelerini
ziyaret etmelerine yasak getirmeyi rededen İngltere gibi ülkeler Hindistan ekonomisi
ve askeri nüfuzunu dikkate alarak sessiz kalmaktadırlar. Good News India’nın
başkanı Fazlurrahman’ın, The Times of London’da 20 Kasım’da söylediği gibi: “Bir
papazı öldürmenin fiyatı (Hindistan’da) 250 dolar (170 Sterlin)”
Tüm Hindistanlı Hıristiyanlar
Konsili sözcüsü de şöyle demekte: “İnsanlara kiliseleri ve Hıristiyanlara ait
mülkiyeti yok etmeleri için ödül teklif ediliyor. Bu ödüller ülke dışından
gelen likör, tavuk, koyun eti, silah, petrol ve gazyağı.”
Abdullah, Yusuf, “Unholy Nexus
of Hindu ‘Holy’ Men and Army Personnel Behind Terror Campaign in India” (Hindistan’daki
Terör Olaylarının Arkasındaki Güç: İşbirlikçi Hindu Din Adamları ve Ordu),
(çev: Murat Kayacan), Haksöz Derg., S. 214, İst., 2009.
Unholy nexus of Hindu “holy” men and
army personnel behind terror campaign in India
By Yusuf Abdullah
In the 16-year period since the
destruction on December 6, 1992 of the historic Babri Mosque in Ayodhya, Uttar
Pradesh (UP), by a Hindu mob, Hindu terrorism has grown alarmingly in India.
Police and anti-terrorism experts have discovered an unholy alliance of
so-called Hindu holy men and army personnel behind the terror campaign in India
that has killed more than 150 people this year alone. Although the hapless
Muslims are the immediate suspects after every incident, they have only
marginal involvement. The terror campaign has now engulfed Christians as
well, 600 of whom have been killed since the year 2000.
The arrests in mid-November of
10 people including a serving army officer, lieutenant colonel Shrikant
Purohit, and Mahant Amritanand Dev alias Dayanand Pandey, a self-styled Hindu
priest from Kanpur, by India’s Anti-Terrorism Squad (ATS) for their involvement
in the Malegaon blast of September 29 has shocked India’s security
establishment. Investigators discovered that it was under Pandey’s instructions
that colonel Purohit procured RDX explosives from an army depot that were used
in the Malegaon blast, a small town in Maharashtra state that killed five
people.
“Pandey was present in all the
pre-blast meetings in Bhopal, Jabalpur and Faridabad, monitored operations
meticulously and was also responsible for arranging the finances that came in
through illegal channels,” an ATS source revealed to the media. Pandey, a
dropout from the National Defence Academy, has links with other military
personnel as well. Investigators are now questioning suspects for the May
2007 blast at Mecca Masjid in Hyderabad that left 14 dead and 50 injured; the
attack in February 2007 on the Samjhauta Express train between India and
Pakistan that killed 68 people; and the April 2006 twin blasts at New Delhi’s
Jama Masjid.
The Hindu terror campaign is not
random; it is part of an organized campaign to force Muslims and Christians to
convert to Hinduism. Hindu fascist outfits like the Vishwa Hindu Parishad
(VHP), the Rashtriya Swayemsevak Sangh (RSS) and Bhajrang Dal, whose ideologies
are patterned on the Nazis’ concept of the “pure race”, operate freely
terrorizing Muslims and Christians forcing them to become Hindus or face death.
Not being a proselytizing religion, there is no established method of conversion
so Hindu fascists have concocted a strange process: people must shave their
heads as a sign of sacrifice, and drink from a foul mixture of water and cow
dung. This is meant to purify them! Those who refuse are doused with kerosene
and set on fire.
Historically, Muslims have
suffered the brunt of the Hindu fanatics’ violent attacks. It does not matter
what party is in power, Muslims are viewed as the enemy because India was
partitioned into two states — India and Pakistan — in 1947. Hindu fascists view
Muslims as Pakistan-sympathizers; more critically, they insist that they were
born Hindus but converted to Islam, hence their campaign to bring them back
“into the fold,” or to force them to leave India altogether. If Muslims do not
accept either, then they must face death. It is not merely the ignorant Hindus
that hold such views; Hindu leaders have propagated these ideas for decades.
For them, India can only be a Hindu State: they use the name Hindustan (land of
the Hindus) for India. Others, like Bal Thakeray, head of Shiv Sena, have
openly called for acts of terror against Muslims.
The horrors that followed the
destruction of the Babri Mosque in 1992 or the pogroms that were perpetrated in
Gujrat in 2002 in
which thousands of Muslims were burnt alive while the state government headed
by Narendar Modi expressly forbade the police from helping, are still fresh in
the minds of Muslims. Now several new twists have been added to this campaign.
One is the fake encounters the police have with alleged terrorists. On
September 19, for instance, two Muslim youth were executed in one such
“encounter” near Jamia Milia University. Three other Muslims were arrested and
deliberately covered in Arab headgear to conjure up the image of the
“Arab/Muslim terrorists.” An enterprising photographer filmed this to expose
the dirty tricks the police, under instructions from the home ministry
(responsible for law and order), were indulging in. The incident became a
national scandal, more so because the two Muslim youths were executed at close
range. This has been the case for hundreds of others — doctors, engineers,
professors, technical experts — killed or swallowed up by the thousands of
jails in India. And of course, the students’ group, the Students Islamic
Movement of India (SIMI) that was banned in the immediate aftermath of 9/11 in
2001, has been similarly targeted.
But these pale in insignificance
to other, more troubling developments. Over the last year, a number of bomb
blasts have been traced to Hindu terrorists even though they are the most vocal
in demanding the arrest of the “perpetrators” that they insist are Muslims. For
instance, the February 24 bomb blasts in the RSS office and the bus stand in
Tenkasi (Tamil Nadu state) were blamed on Muslims. These were given wide
coverage in the Indian media and the clear impression created by the demands of
the Sangh Parivar was that “Muslim terrorists” were responsible. The Tamil Nadu
police, however, did not fall for the bait. A special team led by Kannappan,
DIG Tirunelveli range, arrested three persons, all of them Hindus: S Ravi
Pandian, a cable TV operator, S Kumar, an auto driver, both from Tenkasi, and V
Narayana Sharma of Sencottai, all Sangh Parivar activists. Sharma had assembled
14 pipe bombs in the office of Ravi Pandian, according to media reports.
Last April, the Malegaon police
raided a pathology laboratory located in the basement of a private hospital.
They recovered a revolver, RDX explosives and fake one thousand rupee notes.
Three Hindu terrorists, Nitish Ashire, Sahab Rao Sukhdev Dhevre and Jitendar
Kherna were arrested according to a report in the Bombay-based Urdu Times of
April 18, 2008. Kherna is the owner of the Smith Pathology Laboratory that is
situated in the basement of More Accident Hospital of Camp Area from where the
explosives, a gun and fake currency were recovered.
Similarly, a series of bomb
blasts in Jaipur on May 13 were traced to a Hindu woman named Meena who had
promised Rs.100,000 to a rickshaw driver, Vijay, to carry out terror attacks. A
police officer confirmed they were looking for the woman. On June 16, the
Maharashtra Police arrested two people from Navi Mumbai in connection with a
series of bomb blasts in the area in which seven people were injured. The ATS
swooped down on the Sanatan Ashram (a Hindu temple) and nabbed two men,
identified as Hanumant Gadkari and Mahesh D. Nikam. Mumbai ATS chief Hemant
Karkare said the two belonged to the Hindu Jan Jagriti Manch (HJJM) and between
February and June were responsible for three bomb blasts in the Navi Mumbai
area.
Then there was the email message
claiming responsibility for the Bangalore, Ahmedabad and Surat bomb blasts that
killed 49 people and injured more than 200 others last July, by a hitherto
unknown group, the “Indian Mujahideen.” It was traced to an upper class
apartment complex in Mumbai, where a 48-year-old American missionary, Kenneth
Haywood, lived. The IP address for the “Indian Mujahideen” email was also
traced by the police to Haywood’s laptop. He was merely questioned, not detained
and he left the country. Who exactly was Haywood and what was his mission? Why
was he allowed to leave the country without the police completing their
investigation and charging those responsible for the multiple bomb blasts of
July?
Even in light of these
revelations, Hindu fascists have continued with their killing spree of innocent
Muslims. On October 12, for instance, a Muslim family of six that included
three children, one a two-year-old, were burnt alive in their mud hut in a
village near Hyderabad. The attack occurred after clashes between Hindus and
Muslims had left four people dead and 15 injured. “It is a beastly and barbaric
act,” said Andhra Pradesh state Home Minister, K. Jana Reddy. Were the culprits
arrested? Appeals by Muslim leaders for help have gone unheeded.
Such attacks have now extended
to the Christians as well but not because the American Christian missionary
Haywood was responsible for an email following the July bomb blasts. They blame
missionaries for converting low caste Hindus into Christians. The rigidly
structured Hindu religion condemns people to a fixed status in life that they
cannot change no matter how much progress or education they may acquire. At the
top sit the tiny minority of Brahmins; at the lowest end of the social scale
are Shudras and Dalits, people that are forced to clean toilets and who because
they are considered unclean, cannot use the utensils of the Brahmins or draw
water from the same well.
When these oppressed people seek
escape in other religions, whether Islam or Christianity, they are targeted by
upper caste Hindus. In 1999, an Australian missionary Graham Steins, who had
been working in Orissa for three decades treating lepers in remote tribal
areas, was burnt alive with his two sons as they slept in their jeep. The boys
were visiting their father at the time.
Last September and October,
there were anti-Christian riots in six Indian states. “It was set off, people
[in Orissa] say, by the killing on August 23 of a charismatic Hindu preacher
known as Swami Laxmanananda Saraswati, who for 40 years had rallied the area’s
people to choose Hinduism over Christianity,” according to Somini Sengupta of
the New York Times (October 13). “The police have blamed Maoist guerrillas for
the swami’s killing. But Hindu radicals continue to hold Christians
responsible,” Sengupta wrote. “In Kandhamal, the district [in Orissa state]
that has seen the greatest violence, more than 30 people have been killed,
3,000 homes burned and over 130 churches destroyed, including the tin-roofed
Baptist prayer hall.” Catholic priests and nuns have been dragged out of their
homes, stripped naked and the nuns gang-raped.
Despite such attacks, the
Western world has remained largely silent over Hindu-perpetrated crimes. One
can imagine the uproar that would have erupted if Muslims had indulged in such
ghastly killings of Christians. Why is India being treated with such kid
gloves? As it is an emerging economic power, with a 300-million people middle
class flush with cash, the West wants to sell to this huge market. While India
has joined the space race by landing a craft on the moon, down on earth, there
are also 390 million Indians living in absolute poverty, according to the
Indian government’s own figures in 2005. Indian rulers are not shy to go with
the begging bowl to international donors despite boasting a hi-tech industry
that is earning billions of dollars annually.
India also has the fourth
largest army in the world; its navy is larger than that of Australia’s. India
is also a member of the G-20,
a group of 20 countries that represent the
industrialized as well as developing countries. Indian Prime Minister Manmohan
Singh was in Washington to attend the G-20 summit on November 15. The West
wants to cultivate India, hence not only the deference toward it but also the
supply of military and nuclear material. The US, that leads the crusade against
Iran’s peaceful nuclear program, has signed an agreement to supply nuclear fuel
to Indian nuclear reactors without any of its military purpose reactors coming
under international inspection.
It is because of India’s
economic and military clout that countries like Britain refuse to bar Hindu
fascists from visiting the country despite their well-established links with
anti-Christian violence in India. Quoting Faiz Rahman, chairman of Good News
India, the Times of London wrote on November 20, “The going price to kill a
pastor [in India] is $250 (£170).”
A spokesman for the All-India
Christian Council said, “People are being offered rewards to kill, and to
destroy churches and Christian properties. They are being offered foreign
liquor, chicken, mutton and weapons. They are given petrol and kerosene.”