Eşcinsillek bir hastalık

Vakit’in haberine göre (13.03.2010) ABD’de 50 eyaletin 41’inde eşcinsellik “hastalık” olarak tanımlanıyor. Taraf Gazetesi bu hastalığı “cinsel bir kimlik” olarak gö(ste)rmekten vazgeçse iyi olacak. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan okurları gazeteyi evde veya işte oku(t)makta zorlanıyorlar doğrusu.

Dünya nedir?

        Adamın biri Hz. İsa’ya “Sana yoldaş olabilir miyim?” diye teklifte bulunur. Teklifin kabul edilmesi üzerine beraber yola koyulurlar. Bir nehir kenarına varınca yemek molası için otururlar. Yanlarında üç çörek vardır. İkisini yerler, biri artar. Bu arada Hz. İsa nehre su içmeye gider. Döndüğünde üçüncü çöreği bulamaz. Adama “Çöreği kim aldı?” diye sorar. Adam “Bilmiyorum.” diye cevap verir.

        Tekrar yola düşerler. Yolda iki yavrulu bir geyik görürler. Hz. İsa yavrulardan birini çağırır, keser, etinin bir kısmını kızartarak yerler. Yemekten sonra Hz. İsa geyik yavrusunun kalıntılarına “Allah’ın izniyle canlanıp kalk!” der, yavru derhal canlanıp kalkarak oradan uzaklaşıverir. Bu olay üzerine Hz. İsa yoldaşına sorar: “Sana az önceki mucizeyi gösteren Allah için söyle, üçüncü çöreği kim aldı?” Adam yine “Bilmiyorum.” diye cevap verir.

        Bir müddet sonra bir göle varırlar, Hz. İsa adamın elinden tutar, su üstünde yürüyerek karşıya geçerler. Gölü aşınca Hz. İsa “Sana az önceki mucizeyi gösteren Allah hakkı için soruyorum: Üçüncü çöreği kim aldı?” der. Adamın cevabı değişmez: “Bilmiyorum.”

Bir çöle gelirler; otururlar. Hz. İsa bir yere kum ve toprak yığar “Allah’ın izniyle altın ol!” der, yığın altına dönüşür. Hz. İsa altını üçe bölerek adama “Üçte biri benim, üçte biri senin, üçte biri de çöreği alanın.” deyince, adam “Çöreği alan bendim!” diye gerçeği heyecanla itiraf eder.

        Bunun üzerine Hz. İsa “Altının hepsi senin olsun!” diyerek adamı terk eder.

Adam altının başında dururken yanına iki haydut gelir. Onu tehdit ederek altını almak isterler. Adam: “Altınları üçe bölebiliriz.” der. Adamın teklifi kabul edilir. İçlerinden birini, yiyecek almak üzere şehre gönderirler.

        Şehre giden adam, yolda “Niye altını onlarla bölüşeyim, alacağım yiyeceğe zehir katar onları öldürürüm, böylece altının hepsi bana kalır.” diye düşünür ve yemeğe zehir katıp döner.

       Altının yanında kalanlar da “Niye ona altının üçte birini verelim, dönünce onu öldürür, altını ikimiz paylaşırız.” diye konuşup anlaşırlar. Adam dönünce onu öldürürler, fakat zehirli yemeği yiyince de can verirler; böylece altın çöl ortasında, üç cesedin arasında sahipsiz kalır.

        Daha sonra yolu olay yerinden geçen Hz. İsa, durumu görünce yanındakilere “İşte dünya hayatı budur, onun geçici olduğunu unutmayın!” der.                    (Ömer Büyükmanav’a teşekkür)

 

Oğuzhan’ın etimolojisi üzerine

1. Oğuz, öküz sözünden gelmedir. Bu halk etimolojisine daha yakın olup halk arasında Oğuz'un boynuzlu tasavvur edilmesiyle de benzeşmektedir. Bu etimolojiyi ileri sürenler: A. Bernştam, D. Sinor ve L. Bazin

2. Oğuz, aguz, ağız südü anlamında olup, ilk insan demektir. Bu etimolojiyi İ. Berezin ve P. Pelliot savunmuşlardır.

3. Oğuz, nehir, çay anlamında olan ögüz kelimesinden türemiştir. S. Tolstov'un yaklaşımı böyledir.

4. M. Seyidov'a göre Oğuz, tan yerinin ve tanın tanrısı anlamına gelir.

5. L. Ligeti, A. Kononov ve L. Gumilyov'a göre Oğuz, ok – boy, kabile ve uz çokul ekinden oluşup kabileler demektir.

6. Oğuz, insan, kişi anlamı bildirir. Bunun esas savunanı Markquart'tır.


7. Budberg'e göre Oğuz, ugur kökünden olup boynuz anlamı içermektedir (Bayat 1993: 143-144)                                                                                            (Namık Kaya’ya teşekkür)

Günün sözü

Ağlatan gülmez, ah alan onmaz!

gazze

25 Mart 2010 (Memleket Gazetesi)