Batı Suriye’nin Parçalanmış Halini Görmekten Memnun
Batı Suriye’nin Parçalanmış Halini Görmekten Memnun
Suriye
Muhalefet Hareketi Analisti Aron Lund İle Suriye’deki Muhalif Gruplar Üzerine
Söyleşi
1) Suriye rejimi, ayaklanmanın başlamasının hemen ardından
Suriye’de silahlı grupların olduğunu iddia ederken yalan mı söylüyordu? Silahlı
gruplar kati bir şekilde barışçıl olduklarını ancak rejimin şiddete
başvurmasından dolayı onların da şiddete yöneldiğini söylerlerken yalanmı
söylüyorlardı?
Diyebilirim ki, Suriye’deki ayaklanma 2011 yılının büyük
bir bölümünde belirgin bir şekilde barışçıldı. Tabii ki, taş atma ve kargaşa
çıkarma türü şeyler vardı ve 2011 yılının başlarında hükümet güçlerine yönelik
birtakım organize saldırıların var olduğu barizdi (Nisan ayında Baniyas’taki
şiddet, Dera’daki hükümet güçlerine yönelik intikam saldırıları, Lübnan
sınırındaki bazı sorunlar vs.). Bununla birlikte, yaz mevsimine kadar bu olaylar
nadirdi ve umumi olarak gösterilerin ve barışçıl eylemlerin birisi olan ana
siyasi hareketle ilişkili görünmüyordu. Devrimin en popüler sloganlarından
“barış barış” sloganını hatırlayın. Bu, insanların ona inandığı, onun için
gösteriler yaptığı ve öldürüldüğü ana muhalefet hareketinin söylemiydi.
Hükümet bazı durumlarda doğru söylüyordu fakat devrimi
“silahlı çetelerin” işi olarak tasvir etmeye çalışırken de açıkça yalan
söylüyordu. Devrimin ilk günlerinde hükümete yönelik her silahlı saldırı
karşılığında Esed güçleri yüz civarı barışçıl göstericiyi silahla vurdu. Yine
de hükümet medyası sadece kendisine yönelik silahlı saldırılardan söz etti.
Daha sonraları işler değişti tabi.
Suriyedeki silahlı harekete gelince, şüphesiz cihadiler
gibi gözünü silahlı mücadeleye dikmiş olan birtakım gruplar vardı. Onların
yangına körükle gitmeyi iyi becerdiklerinden eminim fakat onlar başlangıçta çok
önemsiz bir role sahiplerdi.
2011 yaz mevsimine kadar muhalefet hareketi mensuplarının
çoğu, barışçıl gösteri çağrısı yapmayı başarılı bir şekilde sürdürdü. Silahlı
ayaklanmaya girişen büyük kitle; günümüzde hala bu ayaklanmaya destek veren
savaşın kentlerine kadar ulaştığı sıradan Suriyeli sivillerden, sonradan eline
silah alan göstericilerden, orduyu terk eden Esed’in askerlerinden, akrabaları
öldürülenlerden vs. ibaret görünmekte. Dolayısıyla ciddi ciddi, mezhepçi
dalgayla birlikte rejimin uyguladığı şiddetin, Suriye iç savaşının bir numaralı
etkeni olduğunu düşünüyorum.
2) Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’nin Suriye İhvanı (Müslüman Kardeşler) tarafından kontrol altına alındığını
gizleyen bir Batı ve Arap medyası mı vardı?
Her şeyden önce, SUK’un İhvan tarafından tam olarak kontrol
altında tutulduğnu düşünmüyorum. Mesele daha da karmaşık. Onlar SUK içinde en
etkili grup idi fakat diğerleri gibi onlar da neredeyse hayal kırıklığına
uğradı. İnsanlar Suriye’nin sürgündeki muhalif unsurlarının bölünmüşlüğünü pek
dikkate almadılar. Nispeten küçük birçok grup (İslamcı olsun ya da olmasın)
kendi mazeretleri doğrultusunda İhvan’ın kitlenin ekseriyetinde üzerinde etkili
olduğunu düşünerek kendilerince bir mazeret doğrultusunda İhvan’a destek
vermeye çalıştı. Bu ihvan’ı güçlendirdi ama böyle olması İhvan’ın bu grupları
kontrol edebildiği anlamına gelmiyordu.
İhvan’ın gücü temelde akıllıca müttefik kazanma ve
stratejik makamları kapmalarından dolayı idi fakat bu ittifakları canlı tutmak
için sıkı çalışmak zorundaydılar ve zaman zaman geri adımlar da atılıyordu.
Ulusal Konsey’in şekillenmesiyle, sanırım İhvan küçüldü. Kaydadeğer bir şekilde
iyi temsil ediliyorlar ama SUK’taki temsil gibi hiçbir yerde güçlü değiller.
İşi nasıl devam ettireceklerini göreceğiz.
Batı/Arap medyasında çok fazla sığ habercilikle kotarılan
bir örtbas etme söz konusu değil (500 kelimelik bir köşe yazısıyla
yapabileceğiniz çok şey olduğunun farkında olmama rağmen). Sürgündeki Suriye
toplumunda İhvan’ın önemli rolü ya tartışılmadı ya da “tüm muhalefet hareketindeki
gizli cihadi hakimiyet” türü yazılarda makes bulan tehlike çanları ile ifade
edildi.
3) Suriye’dekinin Suhayr Atasi, diğer liberaller ve
feministler tarafından yönlendirilen bir ayaklanma olduğu görüşü salt bir
propaganda hilesi mi?
Bu bir parça zayıf bir argüman değil mi? Liberal
muhaliflerin (ya da daha net bir şekilde İngiliz kökenli sürgündeki çoğu
liberal kimlikli muhaliflerin), -yine çoğunlukla masabaşı habercilikten dolayı-
başlangıçta orantısız bir şekilde dikkat çektiği fikrine katılıyorum. Bununla
birlikte, bu savaşla ciddi bir şekilde ilgilenen hiç kimse muhalif hareketin
Batı destekli liberaller ve feministler olduğunu hayal edemezdi. Devrimci
hareketin sosyo ekonomik durumuna bakarsanız o, temelde yoksul Sünni Arap
kırsalından ve kentlerdeki fakir mahallelerden çıkan popülist bir “ezilenler
direnişi” idi. Yoksa gerçekte seküler bir liberalizm kalesi değildi.
Sonra elbette, ilk gösterilerin başlamasında yardımcı olan,
medyayı harekete geçiren, ilk günlerdeki devrimci söylemi şekillendiren vs.
entelektüeller, öğrenci grupları, medya aktivistleri ve eski muhalifleri vardı.
Liberallerden ziyade sıklıkla aşırı sol olduklarını düşündüğüm bu kesimin büyük
kısmı laikti. Orada Soheir el-Atassi kesinlikle önemli bir rol oynadı. Onların
o zamandan bu zamana rolleri azaldı ve ne talihsiz ki şu anda oldukça
marjinaldirler ve çatışmada inisiyatif silahlı isyancıların elindedir.
4) Aklınıza, Suriye’de savaşan ve gerçekten seküler ve(ya)
liberal herhangi bir birlik ya da tabur geliyor mu?
Hükümet tarafında çokça var. Kürt hareketi PKK’ya bağlı YPG
militanları sekülerlik konusunda hakikaten ciddiler. Arap silahlı muhalifet
hareketinde, laik bir grup bilmiyorum ama tabii ki, küçük gruplar olabilir.
Diyebilirim ki, gerçekte tüm büyük gruplar (Livau’t-Tevhid, Ketibetü’l-Faruk,
Ahraru’ş-Şam, Cebhetu’n-Nusra, Suquru’ş-Şam, Ensaru’l-İslam vd.) İslam devleti
istediklerini deklare etmiş durumdalar.
Yine bu, seküler ve liberal kelimelerinden ne anladığınıza
bağlı. Baas Partisi devletin laikliğini dayatsa da, Suriye toplumu pek de
seküler ya da liberal değildir. Şehirli orta/üst sınıf ve entelektüel
tabakaların dışında, her inanç mensubu kesim, sıkı dindar ve muhafazakâr
kimselerden oluşmaktadır. Hatta (Baba ve oğul Esed’den kaynaklanmayan) barış ve
refah dönemlerinde de bu böyleydi. Her ne kadar savaş mezhepçi bir tarza
bürünse de, muhalif hareket iktidara gelirse barış ve refah, oraya da
yansıyacaktır.
Sık sık (kişisel iman bağlamında) dindarlıkla (dini olarak
tanımlanmış belli bir cemaate sadakat anlamında) mezhepçiliği birbirinden
ayırmaya çalışmanın faydalı olacağını düşünürüm. Kamusal alanda ve belki de
özel alanda seküler siyasetle tanımlanan bazı gruplar hala aşırı mezhepçi
yollara sapabilmektedir. Hafız Esed’in düzenli olarak mezhepçi kartı oynadığını
ve rejimini desteklemek için Alevi cemaati kullandığını ve asla en ufak bir
samimi dindarlık göstermediğini hatırlayalım.
5) Suriye’deki silahlı gruplar arasında seküler (laik) olanlardan söz ederken, Afganistan’daki
Abdürreşid Dostum gibi İslamcı olmayanlara işaret etmiş olmuyor muyuz?
Evet, öyle bir şey. En azından medyada bu kelimenin nasıl
kullanıldığına dair bir izlenimim var: Seküler, İslamcı olmayanların tümünü
ifade eden bir terim.
Son Filistin ayaklanması esnasında Fetih ve Hamas’ı
karşılaştırabilirsiniz. Siyasi hareket olarak farklılaştıkları kesin fakat her
ikisi de dini retoriği kullandıklarından dolayı, intifada sırasında aradaki
çizgiler oldukça belirsizdi. Sözgelimi, kim daha laikti, Aksa Şehidleri feda
eylemcileri mi yoksa İzzeddin el-Kassam feda eylemcileri mi?
Bu bağlamda seküler teriminin yararlı olduğundan pek emin
değilim.
6) Batılı devletlerin ve medyanın bahşettiği şartsız
desteğin Suriye’deki çatışmaları bir iç savaşa dönüştürmede yardımcı olduğunu
düşünüyor musunuz?
Sözlü olanlar hariç ayaklanmaya şartsız bir destek söz
konusu değildi ve Batı’da “Suriye’de iç savaş görme arzusu” genel olarak yoktu.
Aksine, büyük bir korku vardı. Körfez monarşilerinin bunu sindirebileceğini pek
sanmıyorum. Başlangıçta tedbirli bir destek ve sürgündeki muhalif hareketle
gönülsüz bir araya gelmelerden sonra, Batılı ülkelerin ve Körfezdeki
devletlerin İsyancıların safında yer almaları, çatışmaların iç savaşa
dönüşmesinden hemen sonraydı. ABD-AB-Körfez İşbirliği Teşkilatı blokunun Beşşar
Esed’in istifasını istemesinin Temmuz-Ağustos 2011’i bulmasını hatırlayınız.
Özetle, Batılı devletlerin yangına körükle gittiğini ama
bunu düzenli bir stratejiden dolayı değil daha ziyade stratejisizlikten
yaptığını düşünüyorum. Ne olup bittiğini tespit ettiklerinde gidişatı herhangi
bir şekilde değiştirmek için vakit çok geçti. O zamandan beri, durum tamamen
değişti ve bugün birkaç Batılı devlet ayaklanmayla yakından ilgileniyor.
Bana göre, uluslararası müdahale Suriye için felaket olur.
Bunu derken hem ABD-AB-Körfez İşbirliği Teşkilatı hem de Esed’e Rusya-İran-Çin
desteğini kastediyorum. Her iki blok da Suriye’nin parçalanmış halini izlemekten
çok memnun görünüyor, yeter ki hasımlarının istediklerine ulaşamadıklarından
emin olsunlar. Artık Suriye iç savaşını diğer zorlu bölgesel ve uluslararası
çatışmalardan ayrı düşünmek çok zor görünmekte.
7) Suriye bir iç savaş hali yaşıyorsa, bu rejim gibi
silahlı grupların da halkın çoğunluğunun desteğini alma konusunda başarısız
olduğu anlamına geliyor mu?
Hiç kimse bir araştırma kamuoyu yoklaması yapmadı henüz ama
ben öyle düşünüyorum. Oran konusunda bir fikrim yok fakat şu açıktır ki, her
iki taraf da farklı çevrelerden güçlü
bir desteğe sahipken diğer kesimler de var ki bu olup bitenden rahatsız. Suriye
halkını (ya da herhangi bir halkın) % X destekçisi % Y muhalifi şeklinde net
olarak ikiye ayrılabilen tek bir varlık olarak düşünülmesi olup biteni anlamada
bize yardımcı olmuyor. Sosyoekonomik faktörler, bölgesel sorunlar, mezhepçi ve
etnik bölünmeler, birçok siyasi problem vs. var ve bunların tümü kendi bölgesel
bağlamında farklı bir şekilde sonuçlanıyor. Belli gruplar toplumun belli
kesimlerinden destek alıyor. Sözgelimi, Livau’t-Tevhid Aleppo civarında güçlü
ve belki de orada bir miktar çeşitli insani/maddi temele sahip. Livau’l-Hak ise
(eski) Hums kentinde ve Livau’l-İslam doğu Ghouta’da taban buluyor vs.
Temelde aynısı Beşşar Esed hükümeti için de doğrudur. Baas
Partisi’nin arkasında her zaman farklı çıkar gruplarının –güçlü aileler, askeri
şebekeler, kabileler, zengin finansörler vs.- bir tür ittifakı vardır. Esed
hükümeti parçalanmaya başlarsa/başladığında, rejimin şemsiye yapısının daha net
bir şekilde görünür hale geleceğini düşünüyorum.
8) Cephetu’n-Nusra: Silahlı gruplar arasında kaç türü var
bu grubun?
Büyük el-Kaide üyesi grubu kastediyorsanız bir tane
Cephetu’n-Nusra var. Ayrıca aynı selefi-cihadi ideolojiyi paylaştığı görünen
(Ketibu’l-Muhacirin, ya da Mücahidler Şura Konseyi gibi) bazı radikal Suriyeli
gruplar ve yabancı savaşçılar var. Fakat onlar nispeten güçük kalmakta.
Çok tutucu ve Sünni mezhepçi başka İslami gruplar da var
ama Körfez’de vs. özelde yeraltına inmiş selefi-cihadi suçlularla değil ana
akım selefi düşünceyle daha irtibatlı. Aynı şekilde onlar el-Kaide ile
irtibatlı görülmüyor ve kendilerini en radikal cihadi ekiplerden bir parça
mesafeli tutmaya çalışıyorlar. Bu gruplar Ahraru’ş-Şam’ı ve Suriye İslami
Cephesi içindeki diğer grupları kapsıyor.
*Yazının
künyesi: Lund, Aron, “Batı Suriye’nin Parçalanmış Halini Görmekten Memnun”,
(çev: Murat Kayacan), Haksöz Dergisi, S. 266, İstanbul, 2013, (42-45).
Angry Arab interviews Aron Lund on Syrian opposition groups
I don't agree with Aron Lund (a Swedish
journalist specializing in Middle East issues) on Syria: we approach the
situation differently and we derive different conclusions. But I respect
Aron's knowledge: I regard him as the most knowledgeable observer and analyst
of the Syrian opposition there is. So I sent him yesterday a series of
questions asking for his answers to publish on this blog for the infrequent
interview section of the blog. Here are my questions and his
answers: I post without, of course, agreeing with him on everything (and
without editing):
Q and A
Q and A
1) Was the Syrian regime, in hindsight, lying when it
claimed right after the launch of the uprising, that there were armed groups
operating in Syria? And were the armed groups lying when they later claimed
that they were strictly peaceful but turned violent by virtue of the violence
of the regime?
As far as I can tell, the Syrian uprising was overwhelmingly
peaceful for most of 2011. There was of course a fair bit of stone-throwing and
rioting, and there seems to have been some organized attacks on government
forces in early 2011 (like the violence in Baniyas in April, revenge attacks on
government forces in Deraa, some trouble north of on the Lebanese border, and
so on). But these things were very rare until the summer, and they generally
did not seem to be connected to the main political movement, which was one of
demonstrations and peaceful activism. Recall that one of the most popular
slogans of the revolution was ”silmiye, silmiye” (”peaceful, peaceful”). That
was the mainstream opposition discourse, which people believed in, demonstrated
for, and were killed for.
So, bottom line: The government was telling the truth in
some instances, but it was also clearly lying when it tried to portray the
reolution as such as the work of ”armed gangs”. For every armed attack on the
government in those early days, Assad’s forces had gunned down about a hundred
peaceful demonstrators, yet the government media only mentioned the armed
attack. Later of course, things began to change.
As for the armed movement in Syria, there was certainly
some small groups who had their sights set on armed action from the start, like
the jihadis. I’m sure they did their best to fan the flames, but they were
pretty insignificant at first.
Most of the opposition kept calling for peaceful protest
well into late summer 2011. The vast mass of the armed insurgency still today
seems to consist of ordinary Syrian civilians who joined it when the fighting
came to their towns, former demonstrators who picked up guns, pro-Assad
soldiers who deserted, people who had relatives killed, etc. So I really think
the violence of the regime was the number one driver for Syria’s civil war,
along with the (related) surge in sectarianism.
2) was there a Western and Arab media cover up when the
total control by Muslim Brotherhood of Syrian NActional Council conclealed?
First of all, I don’t think there was ever total control
over the SNC by the Muslim Brotherhood, it was much more complex than that.
They were by far the most powerful group in the SNC, but often they seemed to
be almost as frustrated by it as everyone else. People have underestimated the
fractiousness of the Syrian exile opposition. Many smaller groups (Islamists
and non-Islamists) tried to hitch a ride on the Ikhwani bandwagon for reasons
of their own. This strengthened the Ikhwan, but it didn’t mean that they could
control all these groups.
Their power was basically because of clever
alliance-building and picking strategic offices, but they had to work hard to
keep those alliances alive, and there were setbacks from time to time. With the
formation of the National Coalition, I think the Ikhwan have been cut down to
size. They’re reasonably well represented, but nowhere near as powerful as in
the SNC. We’ll see how they’re going deal with that.
On Western/Arab media: Not so much a cover-up as a case of
shallow reporting (although I realize there’s only so much you can do with a
500-word article). The prominent role of the Brotherhood in the exile community
was either not discussed at all, or presented in very alarmist tones, in the
”stealth jihadis control the entire opposition” kind of writing. And with all
due respect, I think your blog has been engaging in some of that.
3) was the notion of an uprising led by Suhayr Atasi and
other liberals and feminists a mere propaganda ploy?
This is a bit of a straw man argument, isn’t it? I agree
that liberal dissidents (or more precisely: Anglophone exile dissidents, who
were also often liberals) got a disproportional amount of attention at first –
again mostly due to lazy reporting. But no one who was seriously interested in
the conflict could have imagined that the opposition was all pro-Western
liberals and feminists. If you look at the socioeconomics of the revolutionary
movement, it was basically a populist grassroots resistance which emerged from
the impoverished Sunni Arab countryside and poor neighborhoods in the cities.
Not really a bastion of secular liberalism.
Then, of course, you had intellectuals, student groups,
media activists, and old-school dissidents who helped set off the initial
demonstrations, mobilize the media, shape the early revolutionary discourse and
so on. Many of them were secular, although I think more often of the far-left
variety than liberals. Soheir el-Atassi certainly played an important role
there. Their role has diminshed since then, and they’re unfortunately quite
marginal now that the conflict is in the hands of armed rebels.
4) Is there in your mind any unit or battallion fighting in
Syria that is really secular and or liberal?
Well, on the government side there seems to be plenty of
them. The Kurdish YPG militias, loyal to the PKK, are also quite serious about
secularism. In the Arab armed opposition movement, I’m not aware of any really
secular group, but of course there could be some small factions. As far as I
can tell, virtually all of the major armed groups (Liwa el-Tawhid, Kataeb
el-Farouq, Ahrar el-Sham, Jabhat al-Nosra, Suqour el-Sham, Ansar el-Islam, etc)
have by now declared that they want an Islamic state.
Then again, it depends on how you define secular and
liberal. Syrian society hasn’t been very secular or liberal in general, despite
the Baath Party’s enforced state secularism. Outside of the urban middle/upper
class and intellectual strata, people of all faiths have tended to be deeply
religious and conservative, even in times of peace and (not so much under the
Assads) prosperity. That’s going to be reflected in the opposition as well,
particularly since the war has now gone sectarian.
On a side note, I often think it’s helpful to try to
distinguish between religiousness (in terms of personal faith) and sectarianism
(as loyalty to a religiously defined community). Some groups who publicly and
perhaps even privately identify with secular politics, can still act in
extremely sectarian ways. Recall how Hafez el-Assad systematically played the
sectarian card and used the Alawite community to bolster his regime, and yet he
never showed even a hint of sincere religiousness.
5) When we speak of secular among the armed groups in
Syria, is that like we we use secular to denote non-Islamists in Afghanistan
like Abdul-Rashid Dustum?
Yes, kind of. At least I get the impression that that’s how
the word is being used in the media: as a catch-all term for ”non-Islamist”.
You could also compare with Fatah and Hamas during the
latest Palestinan uprising. Certainly they differ ideologically as political
movements, but during the intifada, the lines were quite blurred since
everybody employed religious rhetoric. For example, who was more secular, the
Aqsa Martyrs suicide bomber or the Ezzeddin el-Qassam suicide bomber?
Bottom line, I’m not sure it’s a very useful term in this
context.
6) Do you think that the unconditional support granted by
Western governments and media helped in pushing the Syrian conflict into a
civil war?
There was no unconditional support for the uprising (except
verbally), and there was generally no desire to see a Syrian civil war in the
West. To the contrary, there was great fear that Syria would implode the way it
has now done. I don’t even think the Gulf monarchies had the stomach for that
at first. It was only after the slide to civil war had become a near certainty
that most Western and Gulf governments went all-in on the rebel side, after
having been cautiously supportive at first, and meddling half-heartedly with
the exile opposition. Remember that it took the US-EU-GCC bloc until
July-August 2011 to even demand the resignation of Bashar el-Assad.
In sum, I think Western governments helped fan the flames
to some extent, but not as part of a systematic strategy – rather a lack of
strategy. When they figured out what was going on, it was too late to change
course anyway. Since then, it’s changed completely, and now several Western
nations are intimately involved with the uprising.
In my view, the international involvement has been
disastrous for Syria – and I’m referring both to the US/EU/GCC side and the
Russian/Iranian/Chinese support for Assad. Both blocs seem perfectly content
with seeing Syria torn to shreds, as long as they can make sure that their
opponents don’t get what they want. It’s now going to be very difficult to
disentangle the Syrian civil war from other intractable regional and
international conflicts.
7) If Syria is in a state of civil war, does that mean that
the armed groups—just like the regime—have failed to win the support of the majority
of people?
Nobody’s conducted a poll, but yeah, I imagine so. I have
no idea what the percentages are, but clearly, both sides have strong support
from within different communities, while many others are just sick of it all.
Imagining the Syrian people (or any people) as a single entity which can be
neatly divided into X% For and Y% Against isn’t helping us to understand what
is going on. There are socioeconomic factors, regional issues, sectarian and
ethnic divides, lots of political baggage, etc, and all of these things play
out differently in their own local contexts.
Certain rebel groups draw support from certain segments of
the population. For example, Liwa el-Tawhid is strong around Aleppo, and
presumably has some sort of a popular/resource base there, while Liwa el-Haqq
is strong in the old town of Homs, Liwa el-Islam has struck roots in the
eastern Ghouta, and so on.
The same is basically true for Bashar el-Assad’s government. Behind the Baath Party, there’s always been kind of an alliance of different interests – powerful families, military networks, clans and tribes, wealthy financiers, etc. If (or when) the government side starts fragmenting, I think the regime’s umbrella structure will become more clearly visible.
8) Jabhat An-Nusrah: how many variants of it exist among
the armed groups?
Only one Jabhat el-Nosra, if by that you refer to a large
al-Qaida franchise. You also have some radical groups of Syrians and foreign
fighters who seem to share the same basic salafi-jihadi ideology (like Kataeb
el-Muhajerin or the Mujahedin Shoura Council), but they’re tiny by comparison.
Then you have other Islamist groups who are also
ultraconservative and Sunni-sectarian, but more connected to mainstream salafi
thinking in the Gulf etc, and not specifically to the salafi-jihadi criminal
undergound. They don’t seem to be linked to al-Qaida in the same fashion
either, and try to distance themselves a little from the most radical jihadi
stuff. These factions include Ahrar el-Sham and the other factions within the
Syrian Islamic Front."
Posted
on March
17, 2013 by As'ad