Ahmet Hakan ve CNN
CNN’deki Kozmopolis programına davet edilen A. Hakan Coşkun hakkında merak konusu şuydu: “Siz bizim Nişantaşılılaştırdıklarımızdan mısınız yoksa Nişantaşılılaştıramadıklarımızdan mısınız?”

Merak
Acaba Memleket gazetesini dağıtan arkadaş kısa aralıklarla sürekli balkon penceresinin tülünü çekip çekip gazetenin gelip gelmediğini kontrol ettiğimi bilse gazeteyi daha erken ve sürekli getirir mi?

Sorular
Muhammed (9) soruyor: “Baba! Doktor insan veterineri midir?”
Diğer sorusu da şöyle: “Kredi kartı borcunu ödemeyenleri ne yapıyorlar, öldürüyorlar mı?”
İbrahim (4) annesine soruyor: “Anne senin adın hangi sayıyla başlıyor?”
Son soru da bir vakıfta lise 1 düzeyindeki öğrencilere konuşma yapmak üzere davet edilen Murat Kayacan’a o öğrencilerden birisi tarafından sorulmuş: “Siz yazarcı mısınız?”

Metro
Hep şöyle hikâyeler duyarız: “Türkiye’de kimse okumuyor. Ama Rusya’da, İngiltere’de metroya binin, birçok kitap okuyan yolcu görürsünüz.” Şimdi yöneticilerimizi şöyle diyordur: “Ulan metroyu da getirdik ülkeye ama milletimiz hala okumuyor.”

5. Boyut
STV’de yayınlanan 5. Boyut adlı dizide iki kişi başrolde oynuyor. İkisi de Hızır rolünde. Film başlamadan evvel filmin tanıtımından anlıyoruz ki, Hızır bazen karşımıza Türk polisi, bazen de Türk askeri şeklinde çıkabiliyor.

Truva Atı
Bilgisayardan az anlayan bir arkadaşım, çok anlayan arkadaşından bilgisayardaki virüsü silmesi talebinde bulunuyor ve aralarında şöyle bir diyalog geçiyor:
-Ortak, bilgisayarda “Truva atı” var ya, ne yapacağız?
-Binin üstüne!

Diplomasi
Bir adam, Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte!" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?"
İlk defa gördüğü bir hayvandan bu tür sözleri duyan leopar, bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanmış. "Tam zamanında kurtuldum yoksa bu köpeğe yem olacaktım!" diye düşünmüş.
 Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.
   Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım!" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım?" diye düşünürken, kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş; "Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hâlâ haber yok!"
 Diplomasi işte böyle bir şey.

Houston
-         Houston!
-         Efendim?
-         Vali beye söyle yarın okulları tatil etsin, kar geliyor, ben gördüm.

Simit
İzmir konakta bir çiğ köfteci tezgâhını açmış çiğ köfte satıyor. Kocaman da bir tabelası var önünde. Çiğ köftede kampanya olduğuna dair:
TANE: 125 bin
2 TANE 300 bin
Günün Sözü

Gerçek sadece yalanın değil belki de en az yalan kadar sessiz kalmanın da gadrine uğrar.  Henri Frederic Amiel (1821-1881)
Eski Beşyüz