Müslümanlar arasında kafa karışıklığına yol açan (varyantları da olan) rivayetlerden birisi de, “yetmiş üç fırka” hadisidir. Bu hadise göre, Hz. Peygamber (s) -Kur’an dışında- gelecekten haber vermekte (!) ve ümmetinden sadece bir kesimin cennete gideceğini belirtmektedir.

Muaviye anlatıyor: “Rasulullah (s) (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: ‘Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i kitap, yetmiş iki millete (dine) bölündü. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da cemaattir.” (Ebu Davud, Sünnet 1).

İbnu Amr İbni'l-As anlatıyor: “Rasulullah (s) buyurdular ki: ‘İsrailoğullarının başına gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, İsrailoğulları yetmiş iki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir.’ ‘Bu fırka hangisidir?’ diye soruldu. ‘Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!’ buyurdular.” (Tirmizi, İman 18).

Bu ikisi vb. hadislerin kimine göre kurtulanlar, “cemaat” kiminde ise Hz. Peygamber (s)’in ashabının yolunda olanlardır. Ne var ki, İbn Hazm’a göre bu hadis sahih değildir. Makdısî’nin isnadsız bir şekilde aktardığı –yukarıda verdiğimiz iki hadisin içeriğine sahip diğer hadislere göre- daha az meşhur olan nakle göre, Rasulullah (s) şöyle demektedir: “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Yetmiş ikisi cennete, biri de cehenneme gidecektir.” Bu rivayet Makdisî’ye göre, -ümmet çatısı altındaki fırkaların çoğunun cehenneme gideceğini ifade eden hadislere kıyasla- daha sahihtir (Dalkıran, 1997: 100).

Yetmiş iki fırkanın cehenneme gideceğini belirten hadisleri sahih kabul edenler, sayıyı tutturmakta zorlanmakta, Fahreddin er-Razi (v. 606/1210), İbnu’l-Cevzi (v. 597 /1200) gibi alimler (Dalkıran, 1997: 103) bu konuda “kesretten kinaye” formülüne yönelmekte ve sayıyı tutturma mükellefiyetinden kendilerini kurtarmaktadırlar. Ne var ki, yetmiş üç rakamı Arapça’da “yetmiş” gibi “kesretten kinaye” olarak kullanılmaz. Dolayısıyla bu yorum pek makul görünmemektedir.

Mustafa İslamoğlu’na göre, “yetmiş üç fırka sözünü hadis kabul edeceksek” onu şöyle anlamamız şart: “Bu fırkalardan  biri hariç diğerleri ehl-i kıble olan fırkalar değil, şu anda ümmetin ittifakıyla gayr-ı Müslimlerin inançlarından oluşan fırkalardır. Zira dünyada ne kadar İslam dışı inanç varsa, hepsi de özünde birer İslam'dan sapmadır. Zira Allah indinde din İslam'dır ve Musa Müslümandır, Yahudilik İslam'dan sapmadır, İsa Müslümandır. Hıristiyanlık İslam'dan sapmadır.”

Müslümanların uzak durmayı önemsedikleri “tekfircilik” eğilimine de epeyce geniş bir alan açan yetmiş üç fırka hadisi hakkında sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Bu hadis gayb içerikli olduğundan ve Kur'an’da yer almadığından itikad konusu olamaz. Dileyen onu sahih kabul eder, dileyense onu Kur'an’a ve sahih sünnete aykırı bulup Hz. Peygamber (s)’in böyle bir söz söylememiş olduğunu düşünür. Sahih kabul edilmesi durumunda, “Hz. Peygamber (s) ve ashabının yolunda olanlar” ifadesinden kastedilen “felaha eren kimseler” olur. Zaten bütün sorunlarına rağmen ümmetin çoğunluğu en azından söylem düzeyinde Hz. Peygamber (s) ve ashabının yolundadır. Onların sayıca çoğunluğu oluşturan gruplarının ateşe gittiğini itikad konusu olmayacak bir söze dayandırmaktansa, onlara Allah’ın rahmetinin geniş olduğunu ve ümmetin birliğini vurgulamalı, onlara umutsuzluk değil ümit telkin etmeliyiz. “Hangi toplulukların cehenneme gideceklerinin” belirlenmesi gibi Müslümanların bir sorumluluğu yoktur. Günümüzde mevcut cemaatleri de bu hadis doğrultusunda tasnife tabi tutup cehennemi hak edenleri belirlemeye çalışmak boş işle meşgul olmaktır. Böyle bir işe bizi ne Allahu Teala ne de onun Rasul’ü teşvik eder, yetkili kılar.

Dalkıran, Sayın. (1997). Yetmiş Üç Fırka Hadisi ve Düşündürdükleri. Ekev Akademi Dergisi. c. 1. S. 1. Ankara.

4 Mart 2013 (Memleket Gazetesi)