Temiz toplum kimin görevi?
28 Şubat döneminde basından:
“Kirlenmeden kalan, yolsuzluklara bulaşmamış tek kurum ordu!” hikâyelerini
dinlerdim ama bana garip gelirdi. Zira nasıl olur da devletin diğer kurumlarını
etkileyen yanlışlardan, ordu uzak kalabilirdi. Çünkü sosyal değişimin mantığına
tersti bu.
Şemdinli olayı ve onu takip eden
gelişmeler dikkate alındığında görüyoruz ki, kendisini gözden geçirmesi gereken
kurumlardan birisi de ordu. Bu bağlamda akla şu sorular geliyor: Hükümetin
yaşadığı “muktedir olamama sorunu” Genelkurmay içinde söz konusu mu? Yoksa
ordunun üst kademesi alt birimlere hakim olamıyor mu? Bir bakıyorsun
Şemdinli’de bombalama olayı yaşanıyor. İşin içinde “iyi çocuk olduğu” söylenen ordunun
bir üyesi. Bir bakıyorsun Danıştay’a saldırı düzenleniyor, adı geçenlerden
bazıları orduda görev yapmış kimseler.
Bir bakıyorsun, Eryaman’da Başbakan'ın ve Yargıtay üyelerinin evlerine
ilişkin krokilere sahip bazı subaylar yakalanıyor ve bunların bir kısmı emekli
bir kısmı aktif görevlerini sürdürüyorlar. Bu krokiler neyin hazırlığı için? Yakalanan
ve gözaltına alınan ordu mensuplarının ellerinde MKE yapımı silahlar çıkıyor.
Bu silahları nasıl rahatlıkla askerî mekânlardan çıkarabiliyorlar?
Diyelim
ki orduda da hükümetin yaşadığı “emri altındakilere hâkim olamama” problemi
var. Peki, Danıştay’a yapılan saldırının hemen ardından yapılan ve hükümet
aleyhine bir şova dönüştürülen cenaze töreninde niçin Genelkurmay başkanı Hilmi
Özkök: “Gösterilen reaksiyon, halkın duyarlılığı hakikaten ümit vericidir. Ancak
bu bir tek güne, bir tek olaya reaksiyon olarak kalmamalı.” şeklinde açıklama yapıyor?
Neden, “Ordu olarak bizim görevimiz dış düşmana karşı mücadele etmekle
sınırlıdır. Silahlar, krokiler, bombalar ve (milletvekillerine bile özel izinle
gösterilen) Milli Güvenlik Siyaset Bilgisi ile yakalanan ordu mensupları için
gerekli işlemler hızlı bir şekilde başlatıp sonuçlandıracağız. Ordumuz asla
hukuk dışılığa müsaade etmez.” demiyor? Neden bazı illerin valilerinin verdikleri
izinle Jandarma şehirde bile görev yaparken Genelkurmay, Eryaman’da yakalanan
ordu üyelerinin faaliyetlerinden basın sayesinde haberdar oluyor? Ordu
üyelerinin yasal olmayan işlere giriştiklerini haber vermeyen istihbarat
subaylarını neden görevden almıyor? En derin mevzulara vâkıf olan fakat varlığı
bir muamma olan JİTEM, niçin bu
yasadışılıklar konusunda genelkurmayı yeterince bilgilendirmiyor? İşte bu
soruların cevabını bulamıyorum. Yok suç, Genelkurmayı yeterince
bilgilendirmeyen Emniyet Müdürlüğü’nde ise, Emniyet’in bir zanlıyı sırf askeri
lojmanda kalıyor diye alıp sorgulayamamasının suçu kime ait?
Yoksa
orduda bazı kimseler: “Biz kanun üstüyüz. Yasalar sıradan insanlar için
gereklidir. Ülke menfaatlerini belirleme hakkına biz sahibiz. Güçlü olmamız ve
gücü elinde bulunduranlarca desteklenmemiz haklı olduğumuzun delilidir. Toplumun
ortak aklını biz temsil ediyoruz. Halkın aklı bizi seçmeye yetmeyeceği için
onların seçtiği otorite (Görüntüde olması hariç.) yönetim hakkına sahip olamaz.
Biz iyiyiz çünkü iyi olduğumuzu biz biliyoruz. Aklî hareket etmek kadar güç
kullanmak da insanidir. Dolayısıyla ilki lehine niçin ikincisinden vazgeçelim?
En yüksek iyiyi belirleme yetkisine biz sahibiz.” şeklinde bir akıl yürütme
biçimini mi ilke edinmişler? Doğrusu bu düşünüş biçiminin de var olup
olmadığını merak ediyorum.
Hukukun
ipine sonuna kadar sarılmadan, devleti hukuk dışılıktan tümüyle kurtarmadan, ülkemizi
çetelerden temizlemeden bu ülkeye barış ve huzur getirmek, bunca yıldır olduğu
gibi, sadece lafta kalır. Başbakanın da Genelkurmay başkanının da ufkunun,
“Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki darbe yanlısı genç subayların ordudan
atılması gerekir.” diyen 12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren’den çok daha ileri
olduğuna inanmak istiyorum.
Murat Kayacan