Bir gün önce, ülkenize girip, bir doktor ile kardeşini kaçıran işgalcilerden söz edileceği yerde onların “kaçırılan askeri”ne ağıt yakıldığı oldu mu?
Piknik yaparken saldırıya maruz kalıp tüm ailesini yitiren Hüda’nız var mı sizin?
Bebelerinize süt temin eden fabrikaya baskın yapılıp fabrika tahrip edildi mi?
Topraklarınızın bir kısmından diğerine geçemediğiniz oldu mu?
Babanızla, annenizle aranıza ırkçı ayrım duvarı çekildi mi?
Sizi görmek için gelen ama geçiş noktalarından geçemeyen çocuklarınız yakıcı çöl sıcağı altında bekleşti mi?
Gündüz havan topu, makineli tüfek sesleri altında okula gittiler mi?
Onların içe kapanma, görme ve konuşma zorluğu çektiklerini görüp ağladınız mı?
Güven kaybından dolayı artık çişlerini tutamamaları sizi sarstı mı?
Doğum yapacak eşiniz askerler izin vermedi diye, hastaneye ulaşamadan oracıkta doğum yapmak zorunda kaldı mı?
Araba farlarının ışığında yapılan ameliyatta oğlunuz can çekişti mi?
Her bin yurttaşınızdan birinin akıl sağlığını yitirmesi sizi şok etti mi?
Karanlık, susuzluk ve korku duvarı sardı mı sizi?
Santralleriniz bombalandığı ve size “Kimse elektriksizlikten ölmez.” denildiği oldu mu?
Ölümün arkanızdan koştuğunu hissettiniz mi?
Yaşadığınız ülkenin hükümet üyelerinin yarısı, milletvekillerinin de dörtte biri kaçırıldı mı?
Ülkeniz dört bir yandan kuşatılıp cehenneme çevrildi mi?
Mescitlerinizden “Kan aranıyor.” anonsu işittiniz mi?
Bunlara karşılık ‘Hayyaalel cihad’ sesleri yankılandı mı minarelerinizde?
Dünyanın beşinci büyük ordusuna karşı hafif silahlarla direnmek zorunda kaldınız mı?
Kadınlarınız, kendilerini işgalcilere karşı siper etti mi?
Yüzlerce liseli öğrenciniz zulme karşı sesini yükseltti mi ülkenizde?
İşgalciye karşı elinde hazır tuttuğu taşla toprağa verdiğiniz çocuğunuz oldu mu sizin?

Sahi, her gün ahiretle iç içe yaşadınız mı siz?
Siz hiç Filistinli oldunuz mu?