ŞEMDİNLİ’DE SIKI DURACAKTIK
Danıştay
saldırısı Şemdinli olayıyla başlayan bir sürecin son halkası. Görülen o ki
hükümet erken seçim kararı almadığı sürece saldırılar sürecek.
Şemdinli’de
saldırganlar yakalandı ve bu saldırganların cezalandırılması konusunda
hükümetin ne kadar ısrarlı olabileceği test edildi. Görüldü ki, hükümet
savcısını korumaktan aciz. O zaman üstüne üstüne gitmenin en iyi çözüm olacağı,
hükümete daha fazla geri adım attırmanın yolunun daha fazla saldırıyı organize
etmekle sağlanacağı düşünüldü.
Şemdinli
olayının ardından PKK saldırıları patlak verdi. TMK’nın çıkması için bu
saldırıların yaşanması ve doğuya binlerce askerin sevki gerekiyordu. Bu sayede
halkımız şöyle düşünecekti: “Terör yine azıttı. Kahraman askerlerimiz onlarla
çarpışacak ama TMK olmadan elleri kolları bağlı. Haydi, hükümet top sende.
Çıkar şu TMK’yı.” Hükümet mesajı aldı ve insan hakları konusunda AB rüzgârıyla
yakalanan ilerlemeleri hiçe sayan bu kanunlar dizisini yürürlüğe koyma çabasına
girdi. Tüm itirazlara rağmen başbakan Erdoğan bu tasarının yasalaşacağını
vurguladı.
Yani
hükümet Şemdinli’de ve TMK konusunda kendisine baskı yapan, görevini
engelleyenlere direnip otoritesini tahkim edemedi. Şimdi Danıştay saldırısı ile
hükümete bir gol daha atılmak isteniyor. Bu saldırgan da Şemdinli’deki gibi
yakalandı. Şemdinli’dekine üst düzey bir komutan “Tanırım iyi çocuktur.”
demişti. Henüz Danıştay’a saldıran Alparslan Arslan’a kimse sahip çıkmadı ama
bu olayda da bir zamanlar subay olan Muzaffer Tekin bağlantısı gündemde. Evinde
yapılan aramada milletvekillerinin bile belli bir “resmî” gayret göstermeden
okuyamayacağı Milli Güvenlik Siyaset Belgesi bulundu. Yani egemen güçler: “Bu
da iyi çocuktur.” deseler hükümetin ne yapacağı belirsiz. Zira ilkinde hükümet
iyi bir performans gösterememişti.
Hükümet
bu olayın da sonuna kadar takipçisi olacağını söylüyor ama ucu üst düzey devlet
görevlilerine ve resmi ideoloji korumalığına varırsa, -ki varacak gibi
görünüyor- hükümet “takipçi” olmaya devam mı edecek yoksa Şemdinli’deki
pasifliğini bu olayda da sürdürüp kendi kendisini mi bitirecek?
Bu
olaylar hükümetin altını olmaya yönelik. Asayiş sorunu çıkarıp: “Sayın
başbakan! Duruma hakim olamıyorsunuz.” mesajı veriliyor.
Hükümetin şunları bilmesi
gerekiyor: Böyle bir terör ve kargaşa ortamında sinenler mağlup olur. Kötülerin
baskın çıktığı; haklı göründüğü ve nice zorbalıkların ‘ölümlerden ölüm
beğendirmek’ şeklinde Türkiye halkına, çaresizlik içinde kabul ettirildiği bir düzenek,
bir ‘haramîler çetesi’ mantığı.
Başbakan’ın
şöyle demeli: “Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün
gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana ne
yapacaksanız yapın, bana mühlet de vermeyin."
Hükümetin,
işin hakikatini ortaya koyma ve geniş halk kitlelerini dev gösterilere hazırlamak
için hazırlıklı olmasının, halkın bir kısmını bir kısmına karşı kışkırtan ve
yetkili oldukları kurumların tarafsızlığına halel getiren açıklamalar yapan
kimseleri de yargı önüne çıkarmasının vakti
gelmiştir. Son gülen olmak için bunlar gerekli.