SELÇUK’TAKİ YANGINI MERYEM ANA MI SULTAN BABA MI DURDURDU?
Geçen
hafta Türkiye orman yangınlarıyla boğuştu. Ne var ki bir kısım basın, yangını
söndürme çabası içindeki görevlileri bypass ederek İzmir Selçuk’taki yangının
durmasını Hz. Meryem’in kerametine bağladı. Hz. Meryem’in Hıristiyanların “evliyası”
(Bu kelimeyi Kur'an’daki kavramsal çerçevenin dışında yaygın olarak bilinen
anlamıyla kullanıyorum.) olduğunu düşünen bazı akl-ı evveller de onun karşısına
başka bir merhum Sultan Baba’yı çıkararak yanlış bir itikadı kendince
İslâmlaştırmaya çalıştı.
Sikke-i
Tasdik-i Gaybi adlı eserinde: "Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün
nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan
namıyla bir zattan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif
olarak "Yâ Gavs-ı Geylânî" derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir
ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şey kaybolsa, ‘Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim
bu şeyimi buldur.’ Acayiptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i
Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş.” diyen Said Nursi’de de aynı inancı
görmek mümkün. Yine benzer şekilde, yaklaşık on beş yıl önce Halil Ürün
katıldığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen: “Halil Bey, Konya
yeraltından yönetiliyor deniyor, ne dersiniz?” deyince “Doğrudur, Konya’da pek
çok evliya var, bunların manevi tesirleri hâlâ devam ediyor.” anlamında sözler
sarf etmişti. Aslında bu bakış açısı verdiğimiz örneklerle sınırlı değil. Bu
nedenle verdiğimiz örnekleri yüzyıllardır var olan, gelişen bazen yanlışa
meyleden İslâm düşüncesinin problemleri içinde düşünmek gerekir.
Ayrıca
şunu da göz ardı etmemeliyiz: Elimizde vahyi bir veri olmadığı durumlarda gaybi
konularda akıl yürüterek ya da duygularımızla vardığımız sonuçlar bizi vahiyden
uzaklaştırma riski taşır. İnsan gücünü aşan konularda insanlardan hele hele
ölülerden yardım istenmez. İstenmesi makul olsaydı, zaten insanlar orman
yangınlarını söndürme derdine düşmez, hemen bölgedeki etkili evliya hangisiyse
ondan yardım ister ve böylece mesele kısa sürede hallolurdu.
Birtakım
Müslümanlar "Başınız dara düştüğünde mezardakilerden yardım dileyin."
şeklindeki uydurma bir hadise dayanarak hazır bulunmayan veya ölmüş olan salih
kişilerden yardım isteneceğini söylerler. Oysa bizi duyması mümkün olmayan
canlı veya ölmüş olan bir kimseden yardım istemek bir tür duadır. İslâm
inancına göre ise, dua sadece Allah'a yapılır. Kendisine dua edilenin sadece Allah
olması gerektiği, Kur'an’da açıkça ifade edilmektedir: "Allah'ı bırakıp da
kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık
kim olabilir? Oysa onlar, bunların dualarından habersizdirler." (Ahkâf 46:
5); "Gerçek dua, ancak O'na yapılır. O'ndan başka çağırdıkları ise,
kendilerinin hiçbir isteğini karşılayamaz." (Rad 13: 14); "Dua ettiği
zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden kaldırıp) açıyor
ve sizi (eskilerin yerine) yeryüzünün hâkimleri kılıyor?" (Neml 27: 62);
"Rabbiniz Allah'tır, mülk O'nundur. O'ndan başka çağırdıklarınız ise bir
çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir." (Fatır 35: 13).
Mezarda
yatan ya da yanımızda hazır bulunan veya bulunmayan herhangi bir salih kişiden yardım
talebinde bulunmak, güçlerinin yetmediği bir şeyi onlardan istemek olur ki, bu,
İslâm inancıyla bağdaşmayan bir husustur. Ancak kişinin salih birine giderek
kendisi için dua etmesini istemesi caizdir.
“Öldükten
sonra insanın ruhunun daha özgür olduğu dolayısıyla ölmüş birinin ölmemiş
kimselere göre daha fazla hareket imkânına kavuştuğu” iddiası da zandan öteye
geçmez. Çünkü Allah bize bedenimizle birlikte hareket etme yetisi vermiştir
ancak öldükten sonra ruhların hareket alanı daralır: “Allah, o canları
öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm
hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir
süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice
ibretler vardır.” (Zümer 39: 42).
Siz
en iyisi, doğal felaketlerle karşı karşıya kalırsanız, hemen Allah’a sığının ve
o felaketten kurtulmak için diri kullardan hangisi yardımcı olabilecekse ondan da
yardım isteyin. Gerisi faydasız, hatta hüsran.
Murat Kayacan