Pamuk’un dayanılmaz hafifliği
“Orhan Pamuk davası” geçtiğimiz
günlerde hem bazı açılışlar hem de Şeb-i Arus törenleri için Konya’ya gelen
Başbakan Erdoğan’ın da gündemindeydi. Erdoğan, Avrupa Birliği'nin tavrına
ilişkin, ''Van olaylarında, medyasıyla, sivil toplum örgütleriyle yargı baskı
altına alınıyorsa, AB de şu anda bizim yargımızı baskı altına almaya çalışıyor.
Bu yanlış bir süreçtir.'' değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan’ın bu tepkisi
“milli duyguları” okşama niyetli görünüyor. Zira yerel mahkemeler kalksa ve
yerine AHİM getirilse, Ak Parti’nin pek şikâyeti olacağını sanmıyorum. Onun bu
sözlerinden AB, şu yorumu da çıkarabilir: “Türkiye’de hükümet, Van’da yargıya
baskı yapılmasını engelleyecek otoriteye sahip değil. İktidar şikâyet makamı
değil. Madem yargınız baskıya açık, biz de ‘düşünce özgürlüğünden yana’ baskı
yapalım, size de yardımcı olalım!”
Erdoğan devamla, olaya düşünce
özgürlüğü açısından baktığını kendisinin de bu açıdan mağdur olduğunu söyledi.
Erdoğan’ı bu açıdan tebrik etmek lazım. Zira Pamuk, savunduğu düşünceyi “silah
zoruyla” hakim kılmaya çalışmıyor. Fikri yanlış bulunsa bile, serdedilmesini
engellemeye çalışmak doğru bir tutum değil.
Bir başka problem de, Orhan Pamuk’un
yargılanmasına AB’den gelecek tepki ve Pamuk’a yönelik ulusçu ve milliyetçi
tepkilerin bu boyutlara geleceği önceden tahmin edilebilir olmasına rağmen, Mehmet
Altan’ın ifadesiyle (19.12.2005) Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığının kılının
kıpırdamayışı. Nedeni belki de siyasi hayatı sona ermek üzere iken Cemil
Çiçek’in AK Parti’nin içine “dahil edimesi”nde gizli.
Çiçek deyince aklımıza gelenlerden biri de, üç
üniversitenin birlikte düzenlediği Ermeni Konferansı ile ilgili olarak bu
toplantıyı düzenleyenleri vatan haini olmakla ve memleketi arkadan
hançerlemekle suçlamasıdır. Aynı zamanda parti sözcüsü olan Çiçek, AK Parti’nin
söyleminin aksine “iktidarı ve özgürlükleri engellemeye çalışan” kesimlerin
sözcüsü gibi hareket ediyor.
Bir eleştiri de AB’ye. Zaman yazarı Selçuk Gültaşlı’nın hatırlattığı
gibi (19.12.2005) AB, Erdoğan şiir okuduğu için hapse girerken ortaklıkta
görünmemiştir. Yine, Yeni Asya Gazetesi sahibi Mehmet Kutlular, her dindar
insanın söyleyebileceği “Deprem İlahi İkazdır.” cümlesi yüzünden hapis
yattığında da herhangi bir fikir izhar etmemişlerdir.
Leyla Şahin davasında da özgürlükten
yana olmamıştır. Ne var ki, müşriklerde bu kadar tutarsızlık olur. Bize düşen
doğruda ittifak etmek, haksızlık karşısında ise susmamaktır.