Türkiye’de son otuz yılda olumlu anlamda siyasal, toplumsal ve kültürel olarak mesafe alındı. Kaydedilen ilerlemelere dair örnekler üzerinde bir gezinti yapalım ki iddiamızın temellerinin ne ölçüde sağlam olduğu görülsün ve tartışılsın.
Müslüman olmadığını ifade etmekten gurur duyan bir Alevinin yönetiminde yayınlanan bir dergide, İslâm’ı hayatı kuşatacak şekilde algılayan bir yazarın yazısının noktasına virgülüne dokunulmadan yayınlanacağını düşünebilir miydiniz?
Vatan, millet, devlet ve bayrak kelimelerini akidevi bir gerçeklikmiş gibi sahiplenen dindar kesimlerin bu kavramları sorgulayabileceğini ve mesafeli duran kesimlere empatiyle yaklaşabileceğini hayal edebilir miydiniz?
“Kur'an-ı Kerim anlaşılır, hadisleri okuyup Hz. Peygamber (s)’i örnek alabiliriz.” anlayışının mezhepsizlik yaftasıyla dışlandığı günlerden (Sait Çekmegil’i hayırla yad etmeden geçmeyelim.) bu dışlamanın büyük oranda etkisini yitirdiği ve Kur'an’ı ve hadisleri okuyup anlamanın büyük oranda kabul gördüğü bir zamana ulaşabileceğimiz aklınıza gelir miydi?
İslâm deyince akla gelenin “dört hanımla evlenme, el kesme vb.” birkaç konuyla sınırlı olduğu dönemlerden her düzeyde İslâm’ın dünyaya nasıl alternatifler sunduğunun tartışıldığı bir döneme gelineceği size söylenmiş olsaydı inanır mıydınız?
Zinde kuvvet, ifsadın giremediği tek kurum, ülkemizin teminatı” türünden sloganlarla “La Yüs’el” bir konumda takdim edilen ve büyük oranda kabul gören ordunun mensuplarının da aynen siviller gibi zaaflarının ve yanlışlarının olduğunun en muhafazakâr kabul edilen çevrelerce bile ciddi ciddi sorgulanacağı günlerin de geleceği ifade edilmiş olsaydı, size gerçekçi gelir miydi?
Her okul günü sabahı ilköğretim öğrencilerine söyletilen ırkçı ve düşünceyi tek kişi doğrultusunda sınırlayan ifadeleri içeren “andımız”ın yanlış bulunacağını ve bir insan hakları kuruluşu tarafından terk edilmesi gerektiğinin (kapatılma riskine rağmen) gündeme getirileceğini ve (dernek hakkında kapatma davası açılmasına karşın) bu çıkışın önemli miktardaki kişi ve çevrelerce makul bulunacağını duysanız bunu havsalanız alır mıydı?
TRT-1’de “Kürtlerin aslında dağda yürürken ayakkabılarının “kart kurt” şeklinde sesler çıkaran Türkler olduklarına dair teraneler döktüren profesörleri dinlediğimiz” dönemlerden TRT’nin Kürtçe kanal hizmeti sunduğunu ve Türkiye’nin normalleşme yolunda hızla ilerlediğini duysanız kulaklarınıza inanabilir miydiniz?
Devlete kurşun sıkanın yargısız infaza tabi tutulmasının normal görülmeyeceğini, insanları asit çukurlarında yakanların sorgulanacağını, hukuksuzluk işleyenlerin “iyi çocuk ya da kahraman” addedilmeyeceğini iddia etselerdi bu iddia ilginizi çeker miydi?
Peki, bunun için ne gerekir? Tabii ki, hamd! Alemlerin Rabbine hamdolsun bugünleri de gördük.
Bakalım dindar iktidar sahipleri dini özgürlükler konusunda da benzer özgürlükçü tutumu takınabilecek ve bu konuda da çetecilerin hukuk dışı faaliyetlerini bertaraf edip önemli bir mesafe alabilecekler mi?
                                                                     ***

Gaznet’e boşuna mı kızdık?
Konya’da doğal gaz özlemiyle yanıp tutuşan epeyce bir kitle mevcut. Bunlardan bir kısmı doğal gaza kavuşabilmek için mahalle veya cadde sakinleri ölçeğinde Gaznet’e dilekçe veriyorlar ancak somut sonuç elde edemiyorlar. Bunlardan sonuç almakta ısrarcı olanlar Gaznet’i Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’na (EPDK) şikâyet ediyorlar. EPDK da Gaznet’ten talepleri cevaplamasını istiyor. İşte elimde bu türden başvuruda bulunmuş olan beş kişinin Gaznet’ten aldıkları cevap var. Bunlardan Hocacihan semtindeki iki hane sahibine Gaznet’in verdiği cevabı paylaşmak istiyorum: “Ek 3 ve Ek 4 no’lu paftalarda görülebileceği gibi (Gaznet’in cevabi metninde bu ekler yok muhtemelen ekleri sadece EPDK’ya göndermiş olmalı) halen imar adaları oluşmamış arazilerin ve kent taşkın önleme derelerinin yanındadır. Bölgenin birçoğunda oluşturulan imar adalarına göre yapılaşmanın tamamlanmadığı görülmektedir. Bu nedenle şebeke oluşturulamamaktadır.”
Bu cevaptan anlaşıldığı kadarıyla Gaznet’in tüm Konya’ya getirmesi gereken doğalgazı getirmeyişinde belediyelerin tembelliğinin rolü var.
Sorumlunun kim olduğu konusunda Gaznet’in ifadeleri doğruysa, sanırım müştekiler bağlı oldukları ilçe belediye başkanlıklarının kapısına dayanacaklar ve bu mağduriyette rolü olup olmadıklarını soracaklar. Mesele Gaznet’in dediği gibiyse oyla iktidara gelenler kendilerini gözden geçirecekler ve bu mağduriyete son verecekler. Yok, Gaznet sorumluluğunu yerine getirmediği için bahane üretiyorsa o zaman da ilgili belediyeler Gaznet’in savunmasını dinleyecekler ve konunun takibini de sadece vatandaşa bırakmayacak ve EPDK’nın kapısını onlar da aşındıracak! O zaman Konyalılar görecek “çanların kimin için çaldığını
Güven iyidir, takip daha iyidir!

05 Kasım 2009 (Memleket Gazetesi)