Ömer Lütfi Mete ve derin din derin devlet
Mete,
bir dönem Süleyman Hilmi Tunahan’a bağlı kurslarda okumuş, Kuran kursu hocalığı
yapmış. Kadiri tarikatı mensubu bir yazar. Bir dönem Rize’den MHP milletvekili
adayı olmuş ancak seçilememiş. Dorduncukuvvetmedya.com adresinde, kendisiyle
yapılan bir röportajı okudum ve röportaj hakkında gerekli gördüğüm birkaç
değinide bulunmak istiyorum.
Mete’ye
göre: “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.” Mete’nin bu sözünün hiçbir dinî delili
yoktur. Mete röportajın devamında: “Hz. Mevlana ile Hz. Şems’i düşünün hangisi
hangisinin şeyhidir?” diyerek şeyhini de şeyhsiz kalma riskinden kurtardığı nı
ima etmektedir.
Mete:
“Üstat (Hilmi) Tunahan da vefat etmişti. Tasarrufları devam ediyordu.” derken
de Konya belediyesinin kendisine teklif ettiği 50 milyon dolar bütçeli Mevlana
filmi öncesinde Mevlana müzesinin etrafında dolaşıp Hazretin himmetini
istediğini ifade ederken de, keşke evrendeki tasarruf yetkisini Allah’a has
kılsaydı ve isteyeceğini doğrudan Allah’tan isteseydi. Zira her ikisi de vefat
etti ve ruhları Allah katında tutulmakta (Zümer, 39: 42) ve Hesap Günü’nü
beklemektedir.
“Ben mürşidimin ilm-i ledun bilgisi olduğunu
kabul etmek zorundayım.” diyen Mete böyle bir zorunluluğun da, peygamberlerden
olmayanlara verilen böyle bir ilmin de olmadığını ciddi tefsirlerden öğrenme
imkânına sahip.
ABD’nin
Irak savaşında Türkiye’den asker aktarımı yapmasına dair tezkerenin TBMM’den
geçmemesine dair sorulan soruya Mete: “Daima vaki olan hayırlıdır.” şeklinde
cevap veriyor. Bu sözleri şeyhi Abdulkadir Geylanî’nin (d. 1077 Geylan-ö. 1165)
doğum yeri Bağdat’ta da söyleyebilir mi, hiç sanmıyorum.
“Türkiye’de derin devlet olmadığı için Türkiye
Cumhuriyeti devlet değil. Bütün devletlerin derin devleti var. ABD'nin birkaç
tane derin devleti olduğu için başı beladan kurtulmayacak. Batışı da bundan
olacak. Derin devlet, devletin gizli boyutudur ve devletin sağlığını
koruyabilmek için her türlü aracı kullanır. Gerektiğinde zehir de kullanır dine
aykırı iş de yapar. Din de bunu gerektirir.”
sözleri de yine ona ait. Bir defa dinde maslahatın ve zorunluluk
hallerinin ne olduğu naslara rağmen belirlenemez. Belirlenirse bu, dinî olmaz
hevaî olur. Mete, keşke gerekçelerini “Devlet zaman zaman rutinin dışına
çıkar.” diyen devlet adamı (?) Demirel’e dayandırsaydı daha isabetli olurdu.
Zira Mete sözleriyle, devletin açıkça hukuk dışılığa çıkabileceğini söylemiş
oluyor. Halbuki İslâm’ın kutsadığı bir devlet anlayışı yoktur. Adil olamayan
devlet doğal olarak ömrünü tamamlar, yeni bir devlet kurulur. Kurulan bu devlet
de zulme saparsa o da gider. Adil olan daha fazla uzun süre ayakta kalmayı
başarır. Sonrası kıyamet ve diriliş. Mete’nin dediği gibi bütün devletlerin
derin devleti varsa, birkaç derin devletli ABD sırf “birkaç derin devlete sahip
olmakla başı beladan kurtulmayacaksa” varın Türkiye hariç birçok derin devletli
devlete sahip olan dünyanın halini düşünün!
Röportajın
devamında TC’nin, yolsuzluklardan uzak olmadığını ifade ettiği Atatürk
döneminde “derin devlet”e sahip olduğunu söylüyor. Bu sözleriyle o dönemi
kutsuyor mu, yeriyor mu şahsen anlayamadım.
Yine
Mete: “Bir Müslüman olarak ben birisi beni tehdit ettiğinde ölüm kalım meselesi
olunca ben kâfirim diyebilir miyim, buna benim dinim izin veriyor mu? Veriyor. Burada
ben ruhsat ile hareket edebilirim. Dinimi ölüm tehlikesi söz konusu olursa inkâr
edebilirim. Önemli olan insanın yaşamasıdır. Can tehdidi karşısında kişi
inancını gizleyebilir. Buna İslamiyet izin vermiştir. O yüzden derin devlet
herhangi bir ideoloji ile şartlanmış olarak hareket edemez. Türkiye'nin bir
derin devleti olsaydı, Atatürkçülük, solculuk, İslamcılık ile hareket etmez bu
milletin sıhhati için devletin bekasını ve çıkarını düşünerek hareket ederdi.”
diyor. Bireysel bir durumu toplum önderliğine genelliyor. Bir lider inancını
gizlediğinde ona lider denilir mi? “Ben buradayım!” diyemeyen bir lideri kim
dikkate alır? Hele hele bu lider kurumlaşmış devlet gibi bir yapının başı ise devlet
adamlarının tümünün takiyeci olması aslında “kaypak” iktidarları kutsamayı
beraberinde getirmez mi?
Ömer
Lütfi Mete dinini Kitabî, devlet anlayışını da hukukî hale getirirse hem
dünyada hem ahirette “sevilenlerden” olur.