Oku emri bilimi mi teşvik eder?
Eğitim Dayanışma Vakfı’nın (EDAV)
Ramazan konferanslarının geçtiğimiz haftaki konuğu ilahiyatçı yazar Kayseri’den
Mehmet Göktaş idi. Göktaş’ın Kur'an’ın ilk emri “oku” üzerine görüşleri
ilginçti: “Oku emrinin hedefi gerçekten günümüzde sıkça vurgu yapıldığı gibi
okuma yazma faaliyetleri olsaydı, Peygamber (s) emri alır almaz, Mekke’de var
olan 16-17 okur yazarın yanına gider, ‘Bana Allah’tan oku diye emir geldi. Bana
da okuma yazma öğretin!’ derdi. Aksine Peygamber (s)’den istenen insanların
yaşadıkları problemler üzerine “Rabbi’nin adıyla” kafa yorması idi. O zaten Hira’ya sosyal
hayattaki haksızlıklar ve kargaşa konusundaki kaygıları nedeniyle çıkıyor ve
toplumu ıslah konusunda imal-i fikrediyordu. Oku emrinin teşvik ettiği nokta
budur.”
Gerçekten bu önemli bir yaklaşım.
Çünkü bazılarınca Kur'an bir bilim kitabı gibi görülüyor. İnkârcıların Kur'an
enstitüleri kurdukları ve bilimsel ve teknik buluşlarını Kur'an’dan
çıkardıklarını iddia edenler bile var. Ne var ki, ortaya atılan teoriler, ister
teori ister spekülasyon olsun, gerçekliği, mutlak kesinliğiyle asla ortaya
koyamazlar. J. M. S., Baljon’un Kur'an’ın Yorumunda Çağdaş Yönelimler adlı
eserinde ifade ettiği gibi, ya mevcut teorilerin yerine başka teoriler ortaya
çıkarsa? Bu sorunun bilgimizin ve algımızın dışında bulunan bir sır dünyasına
ait olduğu aşikârdır. Bunun yanında, yaratılış ve evrenle ilgili ayetlerden
Kur'an’ın maksadı, evrenin orijinini açıklamak değildir. Bunlarla o insanın
dikkatini Allah’ın kudret ve hikmetine çekmek istemiştir.
Kur'an’ı bilim kitabı gibi görenlere
karşı çıkanların başında Endülüslü âlim Şatıbi gelir. Ona göre İslâm şeriatının
ilk muhatapları ümmidir. Kur'an o günlerde onların seviyelerinde olmasaydı,
onlar için mucize olamazdı. Kur'an’ın meydan okuyuşu karşısında, “Bu bizim
seviyemizde değil. Tarafımızdan anlaşılmıyor ve bilinmiyor.” derlerdi. Peygamber
(s)’in arkadaşları, onlara tabi olanlar ve selef-i salih, Kur'an’dan sadece
tevhidin delilleri, teklifî hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla
ilgili konuların ispatına çalışmışlardır. Kur'an’dan bilimsel veriler elde etme
yönünde çabaları ve incelemeleri olsaydı, meselenin esasına delalet edecek
şeyler mutlaka bize kadar ulaşırdı. Böyle bir şey ulaşmadığına göre bu iddianın
onlarda mevcut olmadığı anlaşılır.
Çağımızda Kur'an’ı bir bilim kitabı
görmeye en köklü karşı çıkış Emin el-Hûli’ye aittir. Ona göre Kur'an’ın
belağatı açısından da bilimsel yorumlama imkânsızdır. Çünkü belagat, durumun
gereğine uygun söz söylemektir. Kur'an’ın
ilk muhatapları bu bilimsel yorumları bilmiyorlardı. Bu yorumlar kastedilmiş
olsaydı, durumun gerektirdiğine göre hareket edilmemiş olurdu. Diyelim ki
Kur'an ayetleri, iddia edilen bu bilimsel yorumları kastediyordu. Peki o
dönemde yaşayan insanlar bunları anladılar mı? Anlamadılarsa, Kur'an-ı Kerim’in
mübin (apaçık) oluşuna dair ayetler ne anlam ifade eder?
Günümüzde bilimsel tefsire yönelik
eleştiriler, genellikle Şatıbi ve Emin el-Hûli’nin görüşlerini taklit eder. Sait
Şimşek’in ifadesiyle, Kur'an’a bakarak kimse bilimsel alanla ilgili bir buluş
ortaya koymuş değildir. Ayrıca Kur'an’ın hedefi, insanlara bilimsel icatlar
konusunda rehberlik etmek olmayıp onun amacı, insanların inancını ve sosyal
hayatını düzenlemektir, yani hidayettir.
Akla şöyle bir soru da gelebilir:
“Kur'an’dan bilimsel veriler elde ettiğimizi söylediğimizde bu veriler
insanları Kur'an’a meylettirmez mi? Gençler, Müslümanların temel kaynağına
meyledip tevhid dinine tabi olmazlar mı?” Tefsir ilminin önde gelenlerinden
Fahruddin er-Razi (ö. H. 606) de böyle düşünmüş olmalı ki “O (Rabb) ki yeri
sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı.” (Bakara, 2: 22) ayeti ile ilgili
olarak bakın neler diyor: “Yeryüzünün döşek olması için hareketsiz olması
gerekir. Dünya düz gidiyor olsaydı, yukarıdan atlayan birisi dünyaya
ulaşamazdı. Zira ikisi de düşüyor olacaktı. Dünya daha büyük olduğundan daha
hızlı düşecek ve insan bir türlü ona yetişemeyecekti. Yeryüzü dairesel hareket
ediyor olsaydı, hareketi sözgelimi doğuya doğru ise batıya gitmek isteyen bir
kimse asla istediği yere varamazdı.”
Razi’den yaptığım aktarımda da
görüldüğü gibi, Kur'an’dan bilimsel veriler elde etme çabası bir açıdan da “Kaş
yaparken göz çıkarmak” değil mi? Kur'an-ı Kerim’i bilimle uyumlu gösterip
imanlı gençlerimiz olacak diye birtakım bilimsel verilerle Kur'an’ın
uyuşmadığını gördüklerinde onları var olan imanlarından da etmeyelim? Niyetin
iyi olması her zaman doğru sonuçlar getirmeyebilir.