Öğretmenler veliler uyanın!
Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç’ın
(Fehmi Koru), 21.01.2006 tarihli yazısı dünyada gazete satışlarına dair
örnekler içeriyor. Almanya'da toplam gazete satışı 1994'te 31 milyona yakınmış,
2004'te bu rakam 25 milyona düşmüş... ABD'de ise 1994'te 63 milyon gazete
satılırken, şimdi 50 milyon sınırına yaklaşmış toplam satış...
Televizyon yayıncılığı da tehdit
altında. Yetişkin insanların daha çok boş zamanı var bugün ve bunun büyük bir
bölümünü TV izlemeye ayırıyorlar (Yetişkinler, Almanya'da, her gün kendine
ayırabildiği 234 dakikanın 185'ini TV önünde geçiriyormuş).
Ancak, internet hızla yaygınlaşıyor
ve pek çok genci bilgisayara hapseden bir etkisi var. İlkokul çağındaki
çocuklar bile artık günlerinin önemli bir bölümünü internette geçiriyorlar.
Kimi sohbet odalarına takılıyor, kimi oyun oynuyor, kimi müzik dinliyor...
Ailenin yetişkinleri salonda televizyon izlerken, gençler odalarından nadiren
dışarı çıkıyor...
Madem teknoloji gençlerin uzak
kalamadığı bir şey, öğretmenlerin de kendilerini bu konuda yenilemeleri ve
“Acaba branşımla teknolojiyi nasıl birleştiririm?” şeklinde kafa yormaları
gerekiyor. Bu bağlamda artık MSN aracılığıyla iki okulun chat yapması, mail ile
başarılı öğrencilerin birbirleriyle tanışmaları, ortak proje geliştirmeleri
mümkün. Artık eski köy yok. Köy global. Dicle’deki bir köy ile Amsterdam’ın bir
köyü irtibat kurup ortak proje geliştirebiliyor günümüzde.
Gençlerin ilgisini çeken diğer bir
şey de cep telefonu. Yeni nesil telefonlar genci odasından çıkaracak belki, ama
internete bağlanma alışkanlığını değiştirmeden... Bu defa cep telefonu
ekranından sohbet odalarına girecek, müzik dinleme, film izleme, oyun
ihtiyacını da hareket halinde karşılayacak...
Madem bu imkânlar var ve bazı cep
telefonlarına hizmet sağlayıcı firmalar sabit ücret ödemeli “öğretmen hattı”
veriyor, cep telefonunda bu hatları kullanan öğretmenler bu imkânı değerlendirmeliler.
Cep telefonları aracılığıyla gerek okul içi gerekse okullar arası ortak dersler
yapmalı, bilgi yarışmaları düzenlemeli ve gençlere “Bakın internet ve cep
telefonun tek kullanımı ‘geyikten’ ibaret değildir.” diye onların ilgilerini
olumlu yöne çekmeliler. İşte çağdaş eğitim budur. Yoksa falanca marka giyinmek,
falanca arabayla okula gelmek, filanca cep telefonuna sahip olmak değildir
çağdaş eğitim.
Çağdaş uygarlıklar seviyesini
seviyemize çekmeli ve teknolojiye anlam katıp, teknolojik ürün verenleri biz
yönlendirmeliyiz. Üreticiler parayı severler ve pazarın yönüne göre hareket
ederler. Gelin öğretmenler, teknolojiye yön verin, hem piyasa canlansın hem
öğrenciler öğreneceklerini ilgi alanlarını kullanarak öğrensinler.
Taha Kıvanç, yazısında Alman Axel
Springel Grubu'nun dergilerinin başında bulunan Andreas Wiele’den de bir
aktarımda bulunuyor: "Üçlü parolamız var. Farklı olmalıyız... Marka
olmalıyız... Büyük olmalıyız..."
Öğretmenlerin teknolojiyi yani
interneti zararlı, bilgisayarı boş iş, cep telefonunu da engelleyici faktör
gören çoğunluğa uymaktansa saydığımız faktörleri eğitime hizmet eder hale
getirmeleri gerekiyor.
Velilere de uyarı: "Sakın ola ‘Bilgisayarı
kaldırın, çocuk internete girmesin.’ yollu uyarılara kulak asmayın. Bu
tavsiyeler ancak sorumluluktan kaçmanın, ataletin yollarıdır günümüzde. Sakın ola, siz de teknoloji alanındaki
gelişmeleri ve eğitime uyarlanma biçimlerini göz ardı etmeyin, takip edin, Çocuklarınızın
hocalarının da peşini bırakmayın, sorgulayın, bunu ne kadar yapabildiklerine
bakın. Bilgisayarı kaldırın demenin ayıp olduğunu söyleyin ve böyle diyen
hocalara bilgisayarı, interneti dersine niçin uyarlayamadığını sorun. Sorun ki,
o da kendini geliştirsin.”
Başarı, velilerin ve öğretmenlerin
kendilerini geliştirmeleri ve öğrencilerin ilgilerini doğru yönlendirmeleriyle
gelecektir.
Murat Kayacan