Mısır’da ne var ne yok?
Arap–Türk Sosyal Bilimler Kongresi’nin (ATCOSS) ikincisi 17-19 Mart 2012 tarihleri arasında Mısır’ın Başkenti Kahire’de gerçekleştirildi. Önce Mısır’a sonra da programa dair birkaç değinide bulunacağım.
Programa katılmak üzere gittiğimizde Mısır ordusuna ait bir misafirhanede ağırlanacağımızı öğrendik. Kaldığımız yer gayet iyi malzemeler kullanılarak inşa edilmişti ancak hizmet gayet zayıf idi. Orada askerler şehrin güzel semtlerinde güzel mekânlara sahipler ve yüksek duvarların ardındalar. Mısır’da İslami duyarlılığı yüksek çevreler (İhvan-ı Müslimin, Selefiler vs.) seçimlerde oyları büyük oranda toplamış olsalar da görünen o ki, -askeriyenin gücü dikkate alındığında- yolları uzun. Allah yardımcıları olsun.
Duvarlarda Mısır devrimi sırasında hayatlarını kaybeden devrimcilerin resimleri mevcut. Üniversite binalarında da durum farklı değil. Kahire Üniversitesi bahçesinde “devrim ruhunu” canlı tutmak istedikleri belli öğrenciler çadır açmışlar düşüncelerini duyurmaya devam ediyorlar.
Öğrencilerin epey bir kısmının ise gündeminde maalesef flört var. Kahire Üniversitesi bahçesi de büyük bir park alanı olan hayvanat bahçesi de bu üzücü manzarayla doluydu. Kız öğrencilerin neredeyse başı açık olanları yok. Bu işin sevindirici yanı ama giyimlerinin geri kalan kısmı tam bir fecaat! Ezher Üniversitesi öğrencilerinin giyimlerine başörtüleri kadar dikkat ettiği söyleniyor. Ne var ki, Kahire Üniversitesi ve caddeler İslam’ın emrinden uzak giyim tarzının baskın olduğu yerler.
Arabaların tamponlarında çarpılma izi olmayan yok gibi. Bu açıdan çok hoşgörülüler. Vuruyorlar ve sorun etmeksizin herkes yoluna gidiyor. Demek ki, hayata böyle de bakılabiliyor.
Programa gelince, Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ve Kahire Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen Kongre’ye bu yıl Kahire Üniversitesi evsahipliği yaptı ve Kongre’de “Devlet Dışı Aktörler ve Ortadoğu’nun Sosyal Ekonomik ve Siyasi Dönüsümü”ne dair konular ağırlıklı olarak ele alındı. Kongre, -Barack Hussein Obama’nın ABD’de iktidara geldikten sonra Mısır’a yaptığı ziyaret sırasında konuştuğu salonda- TC Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın açılış konuşması ile başladı.
ATCOSS Eşbaşkanı Yasin Aktay ise konuşmasında, 2011’de Ankara’da birinci Kongre için toplanılmasından sadece bir ay sonra Arap dünyasında devrimler dizisinin arka arkaya geleceğini hiç kimsenin tahmin edemediğini ifade etti. Aktay “Sosyal bilimlerde ve giderek bütün literatürde bu bölgeye ‘Ortadoğu’ dendi. Bu isim bizzat Müslüman toplumlar tarafından da benimsendi. Oysa kimin doğusuydu, kimin ortadoğusuydu Müslüman coğrafya?” şeklindeki sözleriyle Doğu ve Ortadoğu kavramlarını sorguladı. Müslümanların epeyce bir kısmının kendisini Doğu’da konumlandırması dikkat alındığında bu sorgulama önemli. Çünkü doğudan çıkan Hıristiyanlık Batı’da da mekân tutabiliyor, Batı’da üretilen teknoloji Doğu’da da kendisine yer bulabiliyor. Ayrıca Doğu ve Batı’nın nerede başladığı nerede bittiği üzerine ittifak etmek mümkün değil ki doğunun ortasından söz edebilelim.
Müslüman toplumların itirazlarını yükseltip daha onurlu, daha bağımsız hareket etme iradesi gösterdiklerinde, İslam toplumlarını yönetilmeye uygun ve “egzotik” görenlerin gözünde sevimsizleşmeye başladığını söyleyen Aktay, bu noktadan itibaren, İslam ile şiddet arasındaki tuhaf ilişkilerin yeni sosyal bilim araştırmalarının konusu olmaya başladığını ifade etti. Gerçekten de İslam toplumları üzerine yapılan pek çok çalışma İslam ve şiddet ilişkisi üzerine yoğunlaşmakta. Bu konuda hiç haklı değiller demek kolay değil ama şiddete baş vuran Müslümanların bu yönelişlerinin nedenlerini görmek isteyenlere Afganistan iyi bir örnek.
Sunulan tebliğlerden biri de Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Fethi Ahmet Polat Beyin “Türkiye’deki Kur’an merkezli söyleme sahip çevrelerin değişime katkısı” içerikli tebliği idi. Polat konuşmasında Sait Ertürk, Sait Çekmegil, Hikmet Zeyveli ve Hamza Türkmen gibi şahsiyetlerin Kur’an vurgusunun Türkiye’deki değişime katkısına işaret ederek bu isimlerin Diyanet Ansiklopedisinde yer bulmamasının eksikliğine dikkat çekti. Aynı oturumdaki diğer bir konuşmacı Ergün Yıldırım bu isim ve çevrelerindekilerin “lokal ve marjinal” olduklarını ana damarları temsil edenlerin bunlar değil tasavvufi çevreler olduğunu iler sürdü. Program sonrası kendisine örnek babında Türkiye çapında Özgür-Der’in otuza yakın şubesi olduğu bilgisi verildiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Kaldı ki, Kur’an merkezli çaba vermiş olan/veren çevrelerin Kur’an’ın anlaşılırlığı, mezheplerin kaçınılmaz olmayışı vs. şeklindeki vurguları neredeyse tüm İslamî çevreler üzerinde değişik oranlarda etki bıraktı.
Müslümanların ümmet bilincine katkı sağlayan çabalarının bir örneği ATCOSS.
Memleket Gazetesi (21 Mart 2012)