Kur'an-ı Kerim’in Arapça metninin başka bir dile yakın anlamlı olarak aktarılmış haline meal denilmektedir. Bu yazıda, Türkçe birkaç Kur'an mealinden kısaca söz ettikten sonra, Türkçe Kur'an ile Kur'an meali arasındaki fark, meal okumanın gerekliliği, meallerdeki farklılıkların nedenleri, meallerin önemi, meal okurlarındaki ölçüsüzlükler ve buna karşı tavrın ne olması gerektiği ve Kur'an-ı Kerim mealini hiç okumamış bir Müslümanla okuyan Müslüman arasındaki fark üzerinde duracağız.

İlk Türkçe mealin hicri IV-V. asırlarda tercüme edildiği ifade edilmektedir.[1] Elmalılı Hamdi Yazır’ın 1930’lu yıllarda hazırladığı tefsirin meali Türkiye’deki meallerin en önemlilerinden sayılmaktadır.[2] Mehmet Akif Ersoy’un damadı olan Ömer Rıza Doğrul’un kırk yılda tamamladığı Tanrı Buyruğu[3] adlı -tefsir usulü kapsamında görülebilecek bir mukaddimeyi de içeren- tefsirî meali de kendi döneminin en başarılı meali kabul edilmektedir.[4] Muhammed Esed’in Kur'an Mesajı adlı eseri; Zemahşeri’nin Keşşaf ve Fahruddin er-Razi’nin Mefatihu’l-Gayb adlı tefsirleri gibi klasik ve Muhammed Abduh’un el-Menar’ı gibi modern kaynaklarda mevcut yorumları da içermektedir. Esed bu eserinde; Kur'an’ı antropolijk, psikolojik, semantik ve semiyotik okumalara tabi tutmaktadır. Özellikle Batı dünyasında yaşayanlara açık, anlaşılır ve üslup itibarıyla yüksek edebi karaktere sahip bir meal-tefsir yazmayı hedeflemiş olan Esed’in Arap diline vukufiyeti sayesinde bunu başardığı söylenebilir.[5]

Kur'an’ın Türkçesi ile meali ifadelerini aynı kefeye koymamak gerekir. Doğrusu, Kur'an’ın aynen Türkçe’ye aktarılamaması nedeniyle Türkçe Kur'an’dan değil, Kur'an mealinden söz edilebilir. Türkçe Kur'an’ın gündeme gelmesi bu kavramlaştırmayı gündeme getirenlerdeki Türkçülük eğiliminden kaynaklanmaktadır. Kur'an Arapça olarak ve insanlar akletsin diye indirilmiştir. Onu Arapça aslından okuyup anlayamayanlar anlamak için onun kendi dillerindeki mealini okuyabilirler. Ancak namazlarında “Kur’an’ı Arapça olan lafzıyla” ve onun anlamını düşünerek okumalıdırlar. Özellikle namazda sürekli okunan Fatiha Suresini ve en azından –namaz sureleri diye bilinen- Fil Suresi ve sonrasındaki surelerin anlamını ezberlemek ve namazda o anlamları düşünerek kılmak, namazdan beklenenen maslahata daha uygundur.

Kur'an mealleri, onları hazırlayanların (gramer, anlam örgüsü, kelime bilgisi vs.) birikimini ve Arapça ile Türkçe’ye hakimiyetlerini yansıtmaktadır. Bu açıdan her mealde farklı yaklaşımların/çevirilerin mevcudiyeti doğaldır. Zaten meallere Kur'an’ın kendisi değil yaklaşık çevirisi gözüyle bakılmalı ve beklenen fayda da ona göre olmalıdır. Dini anlama ve yaşama niyetinde olanların belki de en çok güvenecekleri ve faydalanacakları eserler Kur'an mealleridir.

Arapça bilmeyen Müslümanlar için Kur'an meali okumak ekmek gibi su gibi öneme haizdir. Bilgi, kendini tartma, sorumluluklarını belirleme, ibret alma açısından bu imkân sürekli olarak değerlendirilmelidir. İmanlı okur bu sayede, kendisini ateşe veya cennete götürecek yolları keşfedecek, müfsid olmaktan kurtulacak, ıslah edici bir kul olacaktır. Ayrıca bâtıla karşı mücadele etme ve zalimlere karşı durup tevhidi hakim kılıp adaleti tesis etme imkânını yakalayacaktır.

Meal okuyanların bir kısmının ölçüsüzce hareket edip, “Kur'an’da şöyle diyor.” diye söze başlayıp aslı astarı olmayan düşüncelerini İslam alimi gibi konuşarak aktarmaları şeklinde aşırılıklar yaşanabilir. Böyle kişiler Kur'an karşısında dinleyici pozisyonda olduklarını unutmamalıdır. Kur'an talebesi, kendisini Kur'an’ın öğretmeni gibi takdim etmemelidir. İnsanı böyle bir tavra yönelten –kötü niyetli değilse eğer- ondaki aceleciliktir. Ancak su-i misal misal olmaz. Bu yanlışı esas alıp, meal okumak suretiyle dinlerini öğrenmeye çalışanları engellemeye çalışmak da ayrı bir aşırılıktır. Yapılacak olan, ölçüsüz hareket edenlere “hakkı ve sabrı tavsiye sorumluluğu” çerçevesinde uyarılarda bulunmaktır.

Kur'an-ı Kerim mealini hiç okumamış bir Müslümanla okuyan Müslüman arasında dini doğru anlama ve yaşama konusunda önemli bir fark ortaya çıkacaktır. İlki atalarından, çevresinden duyduklarıyla, okuduğu beşeri metinlerle din anlayışını belirleyebilecekken, ikincisi Kur'an’ın öngördüğü bir hayat sürme açısından kendisine daha doğru bir yol bulmuş olacaktır. Az ya da çok Arapça bilen okur, çeşitli mealleri kıyaslayarak ayetlerin meallerini hazmederek okursa, o ayet mealleri Kuran’ı anlama konusunda bir köprü işlevi görecektir. Bu bakımdan mealler dinamik anlamlandırma enstrümanları olarak görülebilir.

 Meal okuma konusunda bir eserin künyesini vererek bu alanda ayrınıtlı okuma yapmak isteyenlere bir katkıda bulunarak yazıyı bitirelim: Soyalan, Yaşar M. (1999). Kur'an Meali Okuma Kılavuzu. Ankara: Araştırma.

24 Ocak 2013 (Memleket Gazetesi)



[1] Köprülüden naklen bkz. Polat, Fethi Ahmet. (2012). Tefsirin Güncel Sorunları ve Örnek Türkçe Mealler.  Mehmet Akif Koç, (Ed.) Tefsir içinde. Ankara: Grafiker. s. 268.

[2]  Polat, a.g.e., s. 272.

[3] Doğrul, Ömer Rıza. (1934). Tanrı Buyruğu, İstanbul.

[4] Polat, a.g.e., s. 273.

[5] Polat, a.g.e., s. 274-275.