Arapça'da طوع kökünden türeyen itaat kelimesi; boyun eğmek ve uyum göstermek demektir (Ferâhîdî, ts., II: 209). Bu yazıda, genelde insanın özelde Hz. Lokman'ın oğlunun ve Rasulullah'ın "İtaat etme!" emri ile muhatap alındığı ayetleri Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili adlı eserindeki yorumları çerçevesinde ele alacağız.
Kur'an'ın şirk açısından itaat yasağı getirdiği kimseler, en çok itaat edilmeyi hak eden anne ve babalardır. Allah insana, "ana-babasına iyi davranmasını" tavsiye etmektedir. Eğer onlar çocuklarına karşı, "hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir şeyi Allah'a ortak koşma konusunda" ısrarcı olurlarsa, çocukları onlara itaat etmemelidir (Ankebut, 29: 8).  Aynı konuyu Kur'an Hz. Lokman'ın dilinden de aktarmaktadır: "Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy." (Lokman, 31: 15). Yani "Anaya babaya da teşekkürü insana tavsiye etmiş olmamızla beraber, onlar seni Bana şirk koşasın diye zorlarlarsa hiçbir ilimde yeri olmayıp, imkânsız olan şirki isnad ettirmek üzere seni sıkıştırırlarsa o konuda ikisine de itaat etme fakat onlara normal şekilde yardımcı ol. Yani günaha iştirak etmeksizin şeriatın razı olacağı iyilik ve insanlığın gerektireceği şekilde beraberlerinde bulun (Yazır, 1979,VI: 3845-3846).
Kur'an-ı Kerim'in "yaygın kanaate göre ilk" suresinde kime itaat edilmemesi gerektiği Rasulullah (s)'a şöyle ifade edilmektedir: "Hayır! Ona boyun eğme! Rabbine secde et, O’na yaklaş!" (Alak, 96: 19). Yani, "Kendini zengin gören, yalancı, canî olanı ve namazdan alıkoyan azgını dinleme! Rabbine itaat etmekte sebat eyle, secde et ve Allah'a yaklaş." (Yazır, VIII: 5962)
İtaat edilmemesi gereken bir kesimin de, yalanlayıcılar olduğuna Rasulullah (s)'ın dikkati çekilmektedir (Kalem, 68: 8). Yani o, Rabbinin gösterdiği yolda gitmeli ve yalanlayıcılara itaat etmemelidir. Gerçekleri yalanlayan, yalan çıkarmaya çalışarak yalancılık eden ve sonunda kendilerini yalanlayacak olan inkârcıları dinlememeli, tanımamalı, onu sokmak istedikleri yanlış yola girmemeli, haksızlıklarına, isyanlarına rağmen görevine, o yüce ahlâkın hayata geçirilmesine devam etmelidir. Kalem suresindeki Hz. Peygamber (s)'e yönelik bu emir, özel olarak ona hitap olmakla birlikte, aklı olan herkese bir öğüttür. Yani, "Hakkı tanımayan, cezasına inanmayan inkârcıları tanıma, yalanlarına aldanmaktan, düşecekleri kötü sonuca düşmekten sakın; uyanık ve samimi ol." (Yazır, 1979,VIII: 5271).
Rasulullah (s)'a yasaklanan itaatlerden birisi de yemin edip duran, aşağılık kimseye itaattir (Kalem , 68: 10).  O, çok yemin etmeye alışmış, eğriye de doğruya da yemin edip duran kimselerin hiçbirine itaat edilmemelidir: Yemin bir zorunluluk ve kesin bir gereklilik halinde hakkı vurgulamak ve ortaya çıkarmak için yapılır. Çok yemin edip durmak ise onu hafife almaktır (Yazır, 1979, VIII: 5272).
Kur'an-ı Kerim son nebiden, kâfirlere boyun eğmemesini ve Kur'ân ile onlara karşı olanca gücüyle büyük bir çaba içinde olmasını istemektedir (Furkan, 25: 52). O kâfirlere itaat etmemeli Furkan (Kur'an) ile onlara karşı olanca gücüyle büyük bir cihat yapmalıdır. Bu sure Mekkî olduğu için, daha savaşma emri verilmeden gönderilen bu büyük cihat emri, her cihadın başıdır. Bununla emrolunan Peygamberin elinde Kur'ân'dan başka bir silah yok iken, Kur'an mucizesi, o büyük cihadı yapmaya yeterli gelmekte ve Mekke'den başlayan bu cihat, bütün dünyaya yayılmaktadır (Yazır, 1979, V: 3601).
Rasulullah (s) sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber gönülden sabretmeli, dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirmemelidir. Kalbi, Allah'ı anmaktan gafil kılınan, kendisinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uymamalıdır (Kehf, 18: 28). Allah'tan korkmalı, kâfirlere ve münafıklara itaat etmemeli (Ahzab, 33: 1), onların ezalarına aldırmamalı, Allah'a tevekkül etmelidir (Ahzab, 33: 48) ancak onların sözlerine kulak verip de görevini yerine getirmekten çekinmemelidir. Yalnız Allah'tan korkmalı ve O'na itaat etmelidir (Yazır,VI: 3868). Rasulullah (s) onların yaptıkları ve yapacakları eziyetleri kafasına takmamalı, onlara itaat etmemelidir. Tersine o da, onlara eziyet etmeye kalkışmamalıdır (Yazır, 1979,VI: 3911).
Rasulullah (s) Rabbinin hüküm vermesi için sabretmeli, hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etmemelidir (İnsan, 76: 24). Yani Allah'ın  ileride vereceği hükmü gözetmelidir çünkü çekilen zahmetlerin güzel bir sonu vardır. Sabırsızlık edip de günaha veya küfre çağıran kâfire itaat etmemelidir (Yazır VIII: 5513).
Görüldüğü gibi Kur'an, şirke çağıran, namaz kılanı engelleyen, yalanlayıcı, inkârcı ve münafık kimselere itaati yasaklamaktadır. Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez!

Ferâhîdî, el-Halil b. Ahmed (h. 170), Kitabu’l-Ayn, 8 c., Daru Mektebeti Hilal, yy., ts.
Yazır, Elmalılı Hamdi (ö. 1942), Hak Dini Kur’an Dili, 10 c., Eser Neşr., İst., 1979.



30 Ocak 2014 (Memleket Gazetesi)