Gece namazı bağlamında Kur'an-ı Kerim'de yer alan "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun." (Müzzemmil, 73: 20) ayetinden yola çıkılarak içinde Kur'an okunmayan namazın geçerli olmadığı konusunda alimler ittifak etmiştir. Bu ayetlerin uzunca bir ayet ya da üç  ayet okumak anlamında olacağı söylenmişse de (Şimşek, 1998: 91), çoğunluk -"Kim Fatiha'yı okumadan bir rekat namaz kılarsa, imamın arkasında bulunmadığı takdirde, namaz kılmış sayılmaz." (Muvatta, Salât 38; Tirmizî, Salât 283) hadisinde ifade edildiği gibi- Kur'an ayetlerinden kastın Fatiha suresi olduğu kanaatindedir. Peki, Fatiha suresi ya da başka ayetler okunarak son inen vahyin dili olan Arapça'nın dışında bir dille namaz kılınabilir mi? Ebu Hanife (ö. 150/767), Arapça'dan başka dil ile namaz kılınmasını caiz görmekte midir?  ‘Kur'an’ adlandırması veya nitelemesi  yalnız anlam için mi, yahut yalnız yazı/metin (lafız) için mi, yoksa ikisinin birlikteliği için midir? O, Hz. Peygamber (s)'e ya da Cebrail'e ait bir söz müdür yoksa ilahi bir kelam mıdır? Selman-ı Farisi'nin Fatiha suresini Farsça'ya tercüme ettiğine dair rivayet sahih midir? Arap olsun olmasın Müslümanların günde beş vakit namaz kılmaları fakat namazda okuduklarının anlamını bilmemeleri, Arapça dışında bir dille namaz kılmayı meşrulaştırır mı? Meal niçin Kur'an'ın yerini alamaz?
Ebu Hanife Farsça namaz kılmayı caiz görmektedir. Bazı Hanefi fıkhı kaynaklarında ise böyle bir namaz kerahatle caizken bazılarında bu kayıt yoktur. Bazı kaynaklarda ise o, bu görüşünden vazgeçmiştir. Hanefî mezhebi mensubu Kâsânî (ö. 1191)'ye göre, Ebu Hanife açısından Kur'an'ın lafzı değil manası önemlidir. Serahsî (ö. 483/1090)'ye göre ise Ebu Hanife özellikle Arapça bilmeyenler açısından Kur'an'ın icazının, lafzında değil anlamında olduğu kanaatindedir. Namaz muciz olanla kılınır (Şimşek, 1998: 94-95). Tabii bu gerekçelendirmeler Ebu Hanife'ye değil ondan nakledilen görüşü yorumlayan alimlere aittir.
"Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'an kıldık." (Zuhruf 43: 3) ayetinde olduğu gibi başka ayetlerde de Kur'an'ın Arapça olarak indirildiği ifade edilmektedir. Ayrıca Kur'an'ın kelamullah (Tevbe, 9: 6) olarak nitelendirilmesi de onun lafızlarının da Allah'a ait olduğunu göstermektedir. Kelam ile lafız dışında yalnız anlam kastedilmez. Çünkü kelam işitilir anlam işitilmez. " Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını (kelamullah) dinlesin." (Tevbe, 9: 6) ayetinden anlaşılan da budur.
Hz. Peygamber (s)'e gönderilen lafız değil anlam olsaydı -kastedilen ahirette hesap veren bir kişi değilse- o peygamber, vahyin lafzını zihninde muhafaza etmek için azami gayret göstermezdi: "Onu hemen okumak için dilini depretme. Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir." (Kıyamet, 75: 16-19).
"Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir elçinin (peygamberin) (Allah'tan) getirdiği sözdür." (Hakka, 69: 40) ve "Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin (Cebrail'in) sözüdür." (Tekvir, 81: 19) ayetleri Kur'an' lafzının Allah'a ait olmadığını akla getirse de, elçinin görevinin aldığı mesaja müdahale etmek değil onu aldığı gibi iletmek olduğu düşünüldüğünde, lafzın da Allah'a ait olduğu sonucu çıkarılabilir. Zaten Kur'an cehenneme gidecek olanların şu itirazlarına yer vermektedir: "Bu, sadece bir insan sözüdür." (Müddessir, 74: 25).
Selman Farisi'nin Fatiha suresini Farsça'ya tercüme ettiği rivayetine gelince, bu haber sahih değildir (Şimşek, 1998: 104). Namaz kılanın namazda okuduklarının anlamını bilmesi gerektiği meselesine gelince de, Fatiha suresi yedi cümledir. Tekbirleri duaları ve zammi sureyi de eklesek en fazla yirmi cümledir. Bu kadar kısa bir metni meali ile birlikte ezberlemek her kesimden insanın az bir gayretle yapabileceği bir şeydir.
Mealin Kur'an'a denk tutulamayacağı konusuna gelince, herhangi bir Kur'an çeviride yanlış tespit edildiği zaman "Kur'an yanlıştır." değil çeviri yanlıştır, denilir. Dolayısıyla hiçbir çeviri Allah'ın indirdiği kutsal metin değildir. Şüphesiz Allah her dili anlar ancak Rasulullah (s) namaz ibadetinin Kur'an metni okunarak yapılacağını hem belirtmiş ve hem de bunu uygulayarak (Buhârî, Mevâkît 11, 13, 39, Ezân 104; Müslim, Mesâcid 237; Ebü Dâvud, Salât 3; Nesâî, Mevâkît 2, 20) göstermiştir (Sarmış, I: 86).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, namazda Fatiha suresi Arapça olarak okunmalıdır. Çünkü vahiy Arapça olarak indirilmiştir. Kur'an'ın meali vahyin kendisi olmadığından; namazda da "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun." (Müzzemmil, 73: 20) ayeti uyarınca Kur'an okunması gerektiğinden Kur'an'ın çevirisiyle namaz kılmak doğru değildir. Ebu Hanife'den nakledilen görüş pek taraftar da bulmamıştır.

Sarmış, İbrahim, Hz. Muhammed’i Doğru Anlamak, 2 c., 3. bs., Ekin Yay., İst., 2007.
Şimşek, M. Sait, Fatiha Suresi ve Türkçe Namaz, Beyan Yay., İst., 1998.
26 Eylül 2013 (Memleket Gazetesi)