İngilizce öğretmek Anglo-Saksonlaştırmak mıdır?
İngilizce
öğretiminin öğrencileri Anglo-Saksonlaştırdığı itirazı hayırsever vatandaş
Ahmet Haşhaş Bey’in yaptırdığı okullardan birinde çalışan bir müdür
yardımcısına ait. Gerekçe, özel okullarda yabancı dil öğretiminin anasınıfında
başlıyor oluşu. Bu karşı çıkış, “o yaşlarda İngilizce’nin öğretilemeyeceği
savının” müddei tarafından tutarlı bir şekilde savunulamamasının ardından
geliyor.
Yabancı dil
öğretiminin temel zorluklarından birisi de bu işte. Daha öğretmenler, veliler
inanmamış ki gerekliliğine, öğrencileri nasıl ikna edeceğiz? Mukni olanları da
bir iki yokladığınızda görüyorsunuz ki, çoğu aslında bu konuya ciddi ciddi
eğilmiyor, “elinden gelenin” sadece bir kısmını yapıyor.
İngilizce
öğretenlerin yaptıkları gerçekten Anglo-Saksonlaşamamış kimseleri
Anglo-Saksonlaştırmak mıdır? Ya da meseleyi tersten alalım her Türkçe öğreten
aslında “yerliliği” mi teşvik etmektedir? Her ikisi de değil. Kendisine güvenen
güçlünün dilini onu adalete davet etmek için, zayıfın dilini de ona yardım
etmek için öğrenir. Bir dili öğrenmek ve öğretmek başlı başına ne övülecek ne
de tahkir edilecek bir şeydir.
“Hocam biz dil
öğretimine karşı değiliz, yabancılaşmaya karşıyız!” itirazı da yerinde
değildir. Zira dil “matematik öğrenir gibi” edinilen bir şey değildir. Bir
bağlamı vardır ve o bağlamı verdiğinizde onu daha rahat öğretirsiniz. Gerek
öğretirken, gerekse öğretimin ardından öğrettiğiniz dili kullanan toplumlara
yönelik eleştirilerinizi ister imalı bir şeklide isterse açıktan yaparsınız, bu
sizin bileceğiniz iş.
Yabancılaşmak
suni bir şekilde engellenemez. Güçlü bir kültüre sahip olursunuz, kavramların
muhtevasını siz belirlersiniz, yabancı gördükleriniz sizi referans gösterirler
bir de bakarsınız ki kültür ihracına siz başlamışsınız. Diliniz lingua franca
olma yolunda hızla ilerliyor.
Hele hele
internet ortaya çıktıktan sonra İngilizce’den uzak durabilmek mümkün mü? Artık
isteseniz de içe kapanmak imkânsız. Günümüzde tebliğin bile makbulü İngilizce
ile yapılanı. Zira Araplar ümmetin 1/5’ini oluşturuyor. İslâm ülkelerine geziye
çıksanız diğer Müslümanlarla anlaşabilmenin en kolay yolu İngilizce bilmek.
“Bu kadar
savunduğuna göre sen de belli bir ölçüde Anglo-Saksonlaşmışsın işte!” diyenler
de çıkabilir. İngilizce öğretimini küçük yaşta başlatmayı savunduğum için diyelim
ki öyle olsun, Türk doğdum diye başka kültürlerden etkilenmem yasak mı? Orta
Asya’dan göç eden atalarımız, Anadolu kültüründen ve bu topraklar üzerindeki
mevcut yönetsel tecrübeden hiç faydalanmadılar mı? Osmanlı devlet modelinin
Bizans’ınkinden tamamen farklı olduğu ileri sürülebilir mi? Onların
etkilenmeleri mahza kötülük değilse, bizim vahye muhalif olmayan konularda başka
kültürlerden etkilenmemiz niye suç olsun? Onlar etkilenince kültürel zenginlik,
biz etkilenince kendi kendini köleleştirme! Adaletli bir tavır mı bu?
Yeri gelmişken
Haksöz dergisinin Ekim sayısında çıkacak “Özgürlük Teolojisinin Evrenselliği ve
Filistin Sorunu” isimli çevirime bir göz atmanızı tavsiye ederim. Yazının
İngilizce aslı Anlo-Saksonların memleketinde yaşayan -belki de bir kısım dindarlarca
Anglo-Saksonlaşmış kabul edilebilecek- Müslümanlara ait Crescent dergisinde yer
alıyor ama olsun. Hikmetin hepsi burada değil ya!
Murat Kayacan
Not: Daha önce
yayınlanan “Al Benden de Bir İslâmcı Nihilizm Yazısı” adlı köşe yazımda, “80’li yıllarda popüler eserler “delaletten
hidayete” götüren türdendi.” şeklinde olması gereken cümle yanlışlıkla “80’li
yıllarda popüler eserler “hidayetten delalete” götüren türdendi.” şeklinde
çıkmıştır. Düzeltir, özür dilerim.