1980’lerden itibaren dünyada egemen olan neoliberal politikaların "özelleştirme" ayağı, cezalandırma alanında da yankısını buldu. Cezalandırma "sektör"ündeki özelleştirme, 80’li yıllarda çeşitli hapishane hizmetlerinin özelleştirilmesi ile başladı, 90’lı yıllarda ise hapishanelerin işletilmesini de kapsayarak doruğuna ulaştı.

Bugün pek çok ülkede yemek, sağlık, güvenlik, nakliye gibi hapishane hizmetleri özelleştirilmiş durumda. Reagan döneminde ABD’de başlayan hapishaneleri özelleştirme hareketi sonucu, 1999 sonu itibariyle, ABD’deki özel hapishane sayısı 158’e ulaştı. Ayrıca, 90’lı yıllar boyunca, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve Güney Afrika’da da özel hapishaneler kuruldu. Avustralya, Ocak 1997’deki % 20’lik oranıyla özel hapishanelerde en fazla mahpus bulunduran ülke olarak önde gidiyor. Hapishanelerin özelleştirilmesi hareketi henüz yeni olmakla birlikte, güçlü bir yayılma potansiyeline sahip görünüyor. Bugün dünyanın pek çok ülkesi, özelleştirme programını oluşturma aşamasında. Bir dizi devlet ise, özel hapishaneleri finanse etmesi için özel sektörü davet etmiş bulunuyor.

Bugün ceza reform hareketini başlatan ülkelerde ceza türleri çeşitlendirilmekte, hapsetmeye alternatif cezalar da yayılmaktadır. Mahkûmun "toplum için" parasız çalışması anlamına gelen "kamu yararına çalıştırma", bu cezaların bir çeşididir. Kendisine mahkeme tarafından bu tür bir ceza verilen mahkûmlar, cezalarını okul, hastane gibi çeşitli toplumsal hizmet alanlarında günde belirli bir süre ücretsiz olarak çalışarak çekmektedirler. Ancak, bu cezalar her tür suçluya değil, yalnız hafif suçlulara verilebilmektedir. Uygulamada da yalnız 4-5 yıla kadar hapis cezası alan kişilerin, cezalarını kamu yararına çalışarak yerine getirdikleri görülmektedir. Bu nedenle, kamu yararına çalıştırma cezası, hapishanelere gerçek bir alternatif oluşturmamakta, hapis cezalarına eşlik etmekte, cezayı çeşitlendirip çok amaçlı kullanıma sokarak topluma yayan bir nitelik taşımaktadır.

Bugün belirli merkez ülkelerde uygulanan bu ceza çeşidinin Güneyli ülkelere de yayılması için yoğun çaba harcandığı gözlenmektedir. Özellikle 90’lı yıllarda artan bu çabalar, Afrika, Güney Amerika, Güney ve Orta Asya, Orta ve Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da odaklanmıştır. Belli başlı zengin ülkelerden ya da sermaye destekli çeşitli kuruluşlardan aldıkları fonların desteğindeki projeler aracılığıyla kamu yararına çalıştırma cezasının Güneyli ülkelere yayılma sürecindeki başrollerden birini ise, uluslararası hükümet dışı kuruluşlar oynamaktadır. Bu kuruluşların "teknik yardımları" sonucunda, bugün bir dizi ülke bu ceza türünü ceza sistemine dahil etmiştir.

Görüldüğü gibi amaç “ıslah” ise tek çözüm bildik hapis cezası değil. Suç işleyenler, ayda bir aileleriyle görüşebilecekleri, nişan, düğün gibi özel günlerde izin alabilecekleri, sadece sosyal hayattan uzak kalacakları bunun yanında iletişim araçlarının, konforun olduğu bir mekânda cezalarını çekebilir ve hatta suçlarının cezaî yapısı düşükse “toplum hizmeti”nde bulunarak cezalarını çekebilirler. Mahkûmlar Müslümanlarsa Kur'an’ı hatmetmekle, Hıristiyanlarsa sürekli İncil okumalarıyla cezalarında indirime gidilebilir. Suçluları cezaevine göndermenin amacı onlara eziyet etmek değil, özgürlüklerini kısıtlamak ama bunun yanında tefekkür imkânı oluşturmak ve topluma uyum sağlayabilen bireyler olarak cezalarını çekip tekrar özgür olabilmelerini sağlamaktır.

Bu teklifi beğenmediyseniz ve özelleştirmenin her türüne karşıysanız o zaman da size Yasemin Özdek’in sendika.org sitesinde yayınlanan “Küreselleşme Sürecinde Ceza Politikalarındaki Dönüşümler” adlı yazısını ve Dengi Mir Fırat’ın 593 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı 3/5/2001 tarihli konuşmasını okumanızı tavsiye ederim. Ben okudum ama özel hapishanelerin “kötüye kullanılma riskine dair her iki metin de önemli uyarılarda bulunuyor olsa da” hapishanelerin özelleştirilmesi fikrimden vazgeçmeme neden olmadı. Bilakis “özel hapishane” fikrim daha da pekişti.


Bu teklifimi İçişleri Bakanlığı’nın ve insan hakları kuruluşlarının dikkate alacağını umuyorum. Eminim çok güzel fikirler ortaya çıkacak, yeter ki daha güzel bir dünya kurma umudumuzu yitirmeyelim.