Domuz etinin yasaklığı üzerine
Domuz etinin haramlığı konusunda Kur'an şöyle demektedir: "Ey Muhammed, de ki: Bana vahyolunanlar arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti ki bunlar pistir, yahut doğru yoldan çıkarak, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların yenilmesi haramdır." (Enam, 6: 145). Bu yazıda domuz eti yasağının hikmeti konusunda iki yaklaşımı ele alacağız.
Domuz eti yasağına yaklaşımlardan ilki, domuz etinin zararlarına vurgu yapmaktadır: Domuz etindeki küçük ve öldürücü trişin kurtlarına ne ilaçlar ve ne de aşılar tesir edebilir. Domuz etini tuzlama ve tütsüleme gibi metotlar da işe yaramaz. Ayrıca, onu yemenin insandaki kıskançlık duygusunu zayıflattığı söylenir. Çünkü dişisini kıskanmayan tek hayvan domuzdur. Diğer yandan beslendiği yerde her türlü pisliği yediği için, çevreye hoş olmayan bir koku yaymaktadır (Karadavi, ts.: 54-55).
Domuz etinin yasak oluşuna dair ikinci yaklaşım ise, bu konuda bilimi merkeze almamaktadır ve Karadavi de muhtemelen sonradan bu görüşe meyletmiştir: Domuz etinin kıskançlığı bitirdiği iddiasına, Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki yerli Hıristiyanların Avrupalı Hıristiyanlardan bu konuda farklılık gösterdiği şeklinde itiraz edilebilir. Aynı şeklide insan sağlığı için büyük tehlike olan domuz etindeki mikropları onun haramlığına delil olarak göstermek, aynı mikropların sığır etinde de bulunduğu gerekçesiyle kolayca bir kenara konabilir (2007: 81). Benzer şekilde Seyyid Kutub da, "Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanın etini kesinlikle haram kıldı." (Bakara, 2: 173) ayeti bağlamında şöyle demektedir: Domuz eti yemenin haram oluşunu, bazı kimseler tartışma konusu yapıyorlar. Temiz, fıtratı bozulmamış her insan domuzdan nefret eder. Yüce Allah onun etini asırlar önce haram kıldı. Oysa bilim ancak çok kısa bir süre önce bu hayvanın etinde, trişin mikrobunun bulunduğunu ortaya koydu (1991, I: 241).
Kutub'un yaklaşımına paralel şekilde Mevdudi'de " Ölü eti, kan, domuz eti (...)size haram kılındı." (Maide, 5: 13) ayeti bağlamında şöyle demektedir: Hükmün yiyecekleri haram veya helâl kılmak için öngördüğü sınırların tıbbî açıdan değil de ahlâkî ve manevî açıdan çizildiği iyice anlaşılmalıdır. Tıpla ilgili konularda bu sınırlama kişinin kendi yargı ve algı gücüne bırakılmıştır. Sağlığı ve beslenmesi açısından nelerin yararlı, nelerin zararlı olduğunu bulup çıkarmak kişinin kendi işidir. Hüküm, bu sahada yol göstericilik için herhangi bir sorumluluk yüklenmez. Böyle yapmış olsaydı, ilk yasaklanması gereken zehir olurdu. Fakat ne Kur'an'da, ne de hadisler zehirin haramlığından söz edilir. Hüküm, ancak neyin ahlâkî veya manevî açıdan zararlı ya da yararlı olduğu ve helâl şeyleri kazanmanın doğru ve yanlış yollarıyla ilgilenir. İnsanın kendi kendine bunları ortaya çıkarma aracının bulunmadığı ve bu nedenle hükmün yol göstericiliği olmadan bu alanda yanlışlıklar yapabileceği açıktır. Bu yüzden, yasaklanan şeyler temizlik (tayyib) veya ahlâk ya da inanç açısından zararlı olduğu için yasaklanmıştır. Meşru kılınan şeyler ise, bütün bu kötülüklerden uzak olduğu için meşru kılınmıştır (Mevdudi, I: 401).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, domuz eti yemenin getireceği ahlâkî kötülükleri derinliğine keşfetmemiz mümkün değildir. Kur'an'ın Allah'ın Kitabı ve Hz. Peygamber'in (s) O'nun rasulü olduğuna, Alim ve Hakîm olarak da Allah'a inanan bir kişi, hikmetini anlasın veya anlamasın, bu sınırları gözetecektir. Öte yandan, bir kimse bu temel akideyi kabul etmiyorsa, insanî bilgiye göre zararlı olanlardan kaçınarak, insanın zararlı olduğunu bilemediği şeylerin getirdiği olumsuz sonuçlara da katlanmaya devam edecektir (Mevdudi, I: 401). Domuz etinin haramlığı konusunda bilim sadece destekleyici delil olabilir. Aksi takdirde, domuzların steril alanlarda yetiştirilmeleri ve etlerinin mikroptan arındırılması haramı tartışılır hale getirir.
Karadavi, Yusuf, İslam'da Helal ve Haram, (çev: Mustafa Varlı), 3. bs., Hilal Yay., ts. Ankara, ts.
_________, Yusuf, Müslümanın Temel Kültürü, (çev: Mehmet Ali Seraceddin), 6. bs., Risale Yay., İst., 2007.
Kutub, Seyyid (ö. 1966), Fî Zilâli’l-Kur'an, (çev. Mehmet Yolcu ve diğerleri), 10 c., Dünya Yay., İst., 1991.
Mevdudî, Ebu’l A’lâ, Tefhîmu’l-Kur’an, (çev. Muhammed Han Kayani ve diğerleri), 7 c., İnsan Yay., İst., 1986.