Demirel ve Müşrik Metaforu
Gelin
geçtiğimiz günlerde Habertürk TV'de katıldığı Basın Kulübü programında gündeme
ilişkin açıklamalarda bulunan Demirel’in sözlerini eleştirirken, başörtülülere
“Ya sev ya terk et!” mantığıyla Arabistan’a gitmelerini tavsiye ettiğini düşünmeyelim
ve Demirel’in mason olduğunu söyleyen, onu Tel Aviv’e göndermek gerektiğini ima
eden Zeki Ceyhan’ın, tek rakibinin Tunus diktatörü Zeynel Abidin b. Ali
olduğunu söyleyen Tamer Korkmaz’ın, muhafazakâr kesimden kopup 21. yüzyılda
solun lideri olmaya aday haline geldiğini söyleyen Mehmet Barlas’ın ve münafık
olduğunu ima eden Sami Hocaoğlu adıyla Yeni Şafak gazetesinde yazan müellifin
sözlerini bir kenara koyalım ve önce Demirel’i ve sonra da son günlerin flaş
tartışmasına yol açan sözlerini Polyannacı bakış açısıyla ele alalım.
Demirel
aktif siyasetteyken, kardeşi Hacı Ali Demirel kanalı ile Ispartalı Nurcuların
ve aynı zamanda Süleyman Efendi'nin talebelerinin de desteğini almayı başarmış
bir kişi. Bir zamanlar Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in İslâm Cumhuriyeti
olduğunu söyledi. “Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış
tatbikatlar yapmıştır.” cümlesi de ona ait.
Demirel,
parti liderliği yaptığı dönemlerde miting meydanlarında Kur’an-ı Kerim'i öperek
konuşur, Nisa suresi 59. ayeti zikrederek ve ayet ile kendisini kastederek
vatandaşların “emaneti ehline vermesini” isterdi. Köylü hanımların başörtüsü
özgürlüğüne sahip çıkar, Müslümanlara ezan nimetinden mahrum olmadıklarını hatırlatır
imam hatipleri Hoca’nın (N. Erbakan’ kastediyor.) değil kendisinin açtığını
vurgulardı. Bunlar Polyannacılık oynayarak Demirel’e dair bulabildiğim ve
hatırlayabildiğim “zahiri anlamda” olumluluklar.
İslâm
kültürü konusunda birikiminin de iyi olduğunu bildiğimiz Demirel, yazımızın
girişinde belirttiğimiz programda başörtülülere yönelik olarak: “İlle başı
bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git.
Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin. Orada okuyun.” deyiverdi.
Demirel bu sözü söylerken ilk dönem Müslümanların dinlerini Mekke’de
yaşayamadıkları için Habeşistan’a göç ettiklerine dair siyer bilgisini dikkate
alıp acaba dinî bir hassasiyetle: “Başörtülü kardeşlerim, Türkiye’de
okuyamıyorsunuz. Bu konuda Arabistan’da adil bir kral var, gidin orada okuyun.”
demek istemiş olabilir mi?
Bunu
da zahiri anlamıyla ele alalım ve epeyce zorlansak da “Evet, o siyer bilgisini
kullanmıştır.” diyelim ve sorumuzu soralım: “Demirel başörtüsü yasağını
uygulayan, yasak kararı alan ve aldırtan tüm kurumların yetkililerin Mekkeli
müşrikler gibi davrandıklarını mı ima etti?”