AK Parti cumhurbaşkanlığı için tek aday gösterdi: Abdullah Gül. Kabine üyeleri ve partinin yetkili organlarıyla bir araya gelen Erdoğan, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının Gül'ün de katıldığı başlangıç bölümünde kararını açıkladı. Onun bu tutumu AK Parti’nin muhtıralara karşı “dik durduğunun” bir göstergesi oldu.
22 Temmuz'da çıkan sonuç Gül’ün aday olması yönündeydi. Erdoğan ve Gül halkın mesajını alıp ona göre davranırken, uzlaşma gibi yumuşak çağrışımları olan bir talep adı altında, aba altından sopa göstermeye çalışan “sinsi vesvesecilerin mesajlarını” da elinin tersiyle itmiş oldu. Aksi bir tavır da seçmene izah edilemezdi zaten.
DTP eski Genel Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk: “Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var. Bizim yeni bir süreci başlatmamız gerekiyor. Diyaloga ihtiyacımız var. Ülkenin sorunlarını çözmeye yönelik yeni bir döneme ihtiyacımız var. Biz demokratik yöntemlerle çözüme ulaşılacağına inanıyoruz. Bir kişinin eşinin başının türbanlı olup olmaması önemli değil, önemli olan herkesi kucaklayacak bir yaklaşım içinde olmasıdır. Sayın Gül'den tüm ülkeyi kucaklamasını bekliyoruz. Biz sivilleşmeyi, demokrasiyi hedefliyoruz. Arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmeler sonrası fikrimizi açıklayacağız. Sayın Gül'e hayırlı olmasını istiyoruz. Bu ülkenin sorunlarını çözmeye aday bir Cumhurbaşkanı olması temennimiz. Akıllı, sağlıklı düşünce ile sorunları çözeceğimizi umuyoruz. Ön yargımızın olmadığını belirtmek istiyorum.” diyerek DTP’nin, Gül'ü destekleyebileceği mesajını verdi. DTP’yi değerlendirirken “Onlar zaten…” diye başlayan adaletten uzak cümleleri boşa çıkaran bu olumlu tavır bir kenara not edilmeli ve AK Parti de Kürt sorununun çözümü konusunda daha fazla çaba göstermeli.
Gül’ün adaylığına dair açıklama yapan CHP: "Şimdiye kadar söylediğimiz her şey ortada." diyerek muhafazakârlığı bir siyaset tarzı olarak benimsediğini gösterdi. Ne yazık ki, 22 Temmuz seçim sonuçları CHP’nin söylemini değiştirmedi her ne kadar “Namaz kılmasam da, oruç tutmasam da CHP rozetiyle cumaya gitmem lazım.” diyen CHP’li “takiyyeci” sesler duymaya başlasak da.
DSP Genel Sekreteri Masum Türker: "AKP, Cumhurbaşkanı seçiminde Meclis Başkanı seçimindeki yolu izlemedi. Bu durum, AK Parti'nin söylemleriyle çelişti. Parti olarak Abdullah Gül'ün adaylığını değerlendirdikten sonra bir karara varacağız." açıklamasında bulundu. Halbuki Meclis Başkanı seçiminde AK Parti diğer partilerle bir uzlaşı çabası içine girmedi. Zira herkes bal gibi biliyor ki, muhtıracı çevrelerin görmek istediği, eşi açık bir aday idi. Köksal Toptan bu uzlaşı talebini karşılıyordu. Bir aile reisi olarak Toptan’ın bu katlanılması zor duruma rağmen, yine de bu makama talip olma kararı vermesi pek de kolay olmasa gerek!
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı gösterilmesiyle birlikte AK Parti şu mesajı vermiş oldu: Muhtıracılar! Korku ve sindirme yoluyla yönetim devri kapandı. Demokrasi halkın hâkimiyeti ilkesi doğrultusunda yürüyen bir sistem ise, siz de bu ilkeyi göz ardı etmemek zorundasınız. Eski alışkanlıklarınızı bırakınız. Halkı yok sayamazsınız. Uzlaşma adı altında minikliğinize rağmen dev adam gibi davranmanıza halk prim vermedi, onların vekili olarak biz de vermeyeceğiz!
Ha bu ara, “Kuzey Irak’a gireriz!” muhabbeti ne oldu ya? “Seçimler bitti, terör de bitti!” mi yoksa?
Murat KAYACAN