Konya Büyükşehir Belediyesi Toplu ulaşım Dairesi Müteahhit işçileri adına adresime bir mail geldi. Bu işçilerden şoför/vatman olarak çalışanlar aynı işi yapan kadrolu işçiler kadar gelir elde edemediklerinden ve aynı oranda sosyal haklara sahip olamadıklarından yakınıyorlar. Gönül arzu eder ki, arada uçurum olmasın ama diğer sektörlerde de durum pek farklı değil. Sözgelimi devlet okullarında 15 saat karşılığı bir öğretmen yaklaşık 1000 YTL maaş alırken özel okullarda 20 saat derse girip 500, 600 YTL maaş ile çalışan hem de kendileri gibi ders ücretli olmayan öğretmenler ne tür sorumluluklara sahipse o oranda kendilerine iş yüklenen öğretmenler var. Kadrolu olarak çalışan öğretmenlerin de neredeyse iki kat fazla çaba göstermelerine bol bol “karşılıksız” mesai yapmalarına yaz tatillerinin bir ayını çalışarak geçirmelerine rağmen, devlet okulundaki bir öğretmen kadar maaş alma ihtimali düşüktür. Hasta olma hakları pek yoktur, çünkü verem olmak üretimi düşürür. Hasta olan yenisiyle değiştirilmelidir.

Afra’da müşteri hizmetleri ne iş yapar?
Pazar günü 11:55’te Afra’nın bir şubesinde alışveriş yapıyordum. O esnada 1.75 m boylarında 20 yaşlarında bir eleman kasiyer hanıma ballandıra ballandıra anlatıyordu: “… Ondan sonra kediyi çuvala koydum aldım elime sopayı, vurdum ha vurdum. Vurdum ha vurdum! Hayvan nasıl bağırıyor bir görsen!” Kanlı olayları çok sevdiğini de” ifade eden bu eleman hakkında şikayette bulunmak için merkez şubeyi aradım ve “Beyefendi şu an sadece merkez şube ile ilgili şikâyetleri alabiliyoruz. Diğerleri pazartesi günü.” deyince tamam dedim ve pazartesi günü tekrar aradığımda firma elemanlarıyla ilgili birimden şikâyetimi bile dinlemeye ihtiyaç duymayan görevli hanım: “Müdürümüz şu an yok, yarın tekrar arayın!” dedi.
Siz müşteri memnuniyetini sorun etmiyorsanız ben niye ısrarla sizi arayayım? Elemanlarınızın hatalarını düzeltmek gerekirse yol(u) göstermek sizin sorumluluğunuzda değil mi? Ben yapacağımı yaptım, önemseyip önemsememek sizin işiniz. Tek tercih olmadığınızı hatırlatmayı yeterli görüyorum.

Kürdistan
Vikipedi’deki bilgilere göre, “16. ve 17. yüzyıllara ışık tutan ünlü Türk seyyah Evliya Çelebi'nin İş Bankası Yayınları tarafından 9 cildi yayınlanan Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Kürdistan ifadesi kullanılmaktadır.” Buradan çıkan sonuç:  O dönemde iktidar bu ifadenin kullanılmasını “bölücülük” olarak görmemiş. Bu coğrafi terimi kullanmakta Evliya Çelebi bir mahzur görmemiş. Devlet bölünme paranoyasından uzak bir haldeymiş. Tarihten alınacak ibret çok.

Hayrunisa Gül mü yoksa Hayrunnisa Gül mü?
Ankara’da hayırlı hizmetlerde bulunan ÖZEV (Özürlüler Eğitim Vakfı) başkanı Tekin Başer Beyin basın açıklamasını okuduğumda Hayrunnisa hanımın adının tek n ile yazıldığını görünce şüpheye düştüm. Google’da tarayınca 39 bin beş yüz yerde çift ve 6280 yerde de tek n kullanılarak yazıldığını gördüm. İhtilafta rahmet olmadığını düşündüğüm için çözümü cumhurbaşkanlığı sayfasına bakmakta buldum. Doğrusu iki ne ile yazılanıymış, bilginize.

Yahuda İskaryot
Bilkad’da geçtiğimiz Salı günü Fethi Ahmet Polat Bey, Yahuda İskaryot’u anlattı. Gördük ki, Hıristyanların kitapları hakkında çok ihtilafı var. Zira onlara göre kelam, Kitap değil Hz. İsa. Haliyle ellerinde –içinde güzel sözler ve efsanelerle birlikte Hz. İsa’nın sözlerinin yer aldığı- sahih (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) ve sapkın kabul ettikleri (Yahuda ve Barnabas adlı İnciller) İncil nüshaları mevcut. Hıristiyanlar kendi kitaplarının bir kısmına inanıp bir kısmına inanmama konusunda rahat davranıyorlar. Asıl önemli olan da onların yaptıkları dini tartışmaların bir kısmının Kur'an tefsirlerine de yansımış olması. Birtakım İslâm bilginleri faydalı olacağını düşünerek Ehl-i Kitap kültürüne eserlerinde yer vermiş.