Müslüman Alimler Birliği başkanı Yusuf el-Karadavi, Doha’da gerçekleştirilen “Mevcut Gelişmelerin Gölgesinde Ümmetin Geleceği” konulu sempozyumda Arap halklarının zafere ulaştığını, Arap ülkelerinde “aile cumhuriyetleri döneminin” sona erdiğini ifade etti. Arap halklarına ülkelerinin rejimlerine teslim olmamaları ve mümin özelliği göstermeyen, ülkelerini zulümle yöneten ve emanete hiyanet eden yöneticilerden oluşan putları kırmaları çağrısında bulunan Karadavi, Suriye’den örnek vererek artık “Esed ile ebediyyen!” türü sloganların geri gelmeyeceğini söyledi ve Suriye yönetimine şöyle seslendi: “Baas Partisi’nin canı cehenneme!”
Suriye’deki İhvan’ın eski Mali İşlerden Sorumlu üyesi Ali Sadruddin el-Beyânûnî, Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi Suriye’de de devrimin hak yol üzere olduğunu söyledi. Beyânûnî (Suriye’de bürosu kapatılan) el-Cezire’ye yaptığı açıklamada ise Esed yönetiminin “Olayların arkasında Selefiler ve teröristler var!” yönündeki açıklamalarının bir kandırmaca olduğunu Batı’nın bunlara kanacak kadar aptal olmadığını ifade etti.
Bu olayların henüz patlak vermediği geçtiğimiz yaz, Arapçamızı geliştirelim diye Suriye’deydik. Nedenini izah edemesem de güzel şeylerin yanında orada bir ay “sıkıcı” geçti. Halbuki sekiz İslam ülkesinden gelen üstadlarla birlikte Mecmau’-Şeyh Ahmed Kuftâru denilen merkezde bir programa katılıyordum ve gayet de çok kültürlü bir ortam söz konusuydu.
Program süresince kaldığımız Hayy-ı Etrak (Türklerin mahallesi)’taki evden program mekânına giderken bir evin duvarında mevcut ve bakmadan geçemeyeceğimiz büyüklükte bir Esed fotoğrafının altında şöyle yazıyordu: Ya Eyyuhe’l-Arab! La tekhaf, qaidukum Esed (Ey Arap halkları! Korkmayın, lideriniz Esed)! Esed resimleri bakkal ve kasaplarda bile mevcut idi. Arabaların arkasında ise “Esed ile birlikte konan resimler” duruma göre değişiyordu. Lübnan’da Nasrullah İsrail’e karşı başarılı olduğunda onunla, “One minute!” cümlesinden dolayı Tayyip Erdoğan dünyada konuşulduğunda bu sefer de onunla Esed resimleri görülüyordu.
Oradayken sıkça ve değişik Suriye gazetelerı satın alıyordum. Ne var ki, gazeteler gayet ruhsuzdu. Haberlere göre, Esed bir orayı bir burayı ziyaret ediyor ve ülkede her şey yolunda gidiyordu. Orada öğretmenlere peçe yasağı geldiğini bile ülkede yayınlanan gazetelerde göremedik. Bu yasağı namaz kıldığımız camiinin imamı eleştirince ertesi hafta hutbeye başka bir imam çıktı! Hayata biraz hareket getirmenin yolu internete girip Türkiye medyasında gezinmekti: Darbecilerin planları, suikast girişimleri, eylemler, hak ihlalleri… Oh be, ne olup bittiğinden haberdar olmak ne güzel!
Rehber eşliğinde HamaHumus ve Haleb’i gezdik. Her gittiğimiz yerde Esed karşımızdaydı. Kaymakam da vali de başkan da o görünüyordu. Ülkede “askeri” bir imaj vermeye çalışıyorlardı ona. Bazen de kartal figürü içinde rastlıyorduk Esed’e. Belli ki onu yukarıda tutan Baas Partisi onun hanım hanımcık imajını rejimin tipine uygun bulmuyordu.
Suriye’de katıldığım program sona erdiğinde Baas Partisi’nin görevlendirdiğini sandığım Muhammed Savvaf (Çok kabiliyetliydi, Suriye’de Müslümanlar için ya iyi bir çığır açar ya da çok kalifiye bir hain olur, biz hidayet üzere olması için dua etmiş olalım!) gözetiminde yapılan bu etkinliğe bir değerlendirme istediler. Hocalar tarafından Selefilerin olumsuzluklarına işaret edildiğini buna karşın olumlu yönlerinden bahsedilmediğini ifade ettim. Ardından da “Acaba bundan dolayı başıma bir iş gelir mi?” diye de düşündüm. Zira onların anladığı selefilik ile benimki çok farklı olabilirdi. Sonra Türkiye’den gelen Ahmet Şekercioğlu (Şeker gibi adamdı doğrusu) ağabey de benzer şeyler yazınca biraz metanetim arttı.
Katılımcılara sertifika verme töreni bittiğinde ön tarafta oturan yaşlıca bir zat dua etti, yanındaki adam kulağına bir şeyler fısıldadı ardından o zatın ağzından “Beşşar Esed’i muhtevi dua cümleleri”  döküldü. Suriye’de ikamet edenlere sorduğumda Suriyeli hocaların dualarının genellikle Esedi övücü değil “Esed ile İslam’ı güçlendir.” türü tevile müsait ifadeler içerdiğini söylediler.
Böyle bir ülkede bir ay bile yaşamak bana sıkıcı geldiyse, nasıl hayatı orada geçenlerin isyanına hak vermeyeyim? Karadavi’nin duasına iştirak ediyorum: “Baas Partisi’nin canı cehenneme!”

5 Mayıs 2011 (Memleket Gazetesi)