80'li yıllarda yaşamak ne demek?
Fikrî ve Siyasi Açıdan:
1980li yıllarda hayatının ilk
tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,”Kenan Evren geliyor!” diye ellerde
bayraklarla yol kenarlarına dizilmek ve ona el sallamak, onu Atatürk zannetmek,
cumhurbaşkanı denince onu hatırlamak demek.
Özal’ın “İcraatın İçinden” programını
izlemek ve onun kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak demek.
“İslâmî Hareket var mı, yok mu?” diye
tartışmak sonra da aslında onun değil de “İslâmî hareketliliğin” olduğunu
söylemek ne var ki onda da ittifak edememek demek.
Kendisi namaz bile kılmadığı halde,
Şiilerin doğru yolda olmadığını kanıtlamak için Peygamber (s)’in de Hanefi
olduğunu bu nedenle 5. mezhebin sapık olduğunu söyleyen lise arkadaşlarınızın
olması demek.
Küçük yaşta sabah namazında bile
camiye gittiğinizi gören bir dedenin, “Sen de büyüyünce anarşik olursun.”
tarzındaki sözlerini duymak ancak bir anlam verememek demek.
“Seyyid Kutub Gözüyle Amerika” diye
kitap okumak ve lise arkadaşlarınızdan kitap hakkında “He he, muhakkak
Amerika’yı kötülüyordur.” türü sözler işitmek demek.
Okullarda güvenlik görevlisi olarak
askerleri görevlendirmek bazen bunlardan birinin okul civarında oturan komşunun
kızını kaçırması ve magazin gazetelerine manşet olması demek.
İnsanların giyimlerine, bıyık ve
sakallarına bakarak onları sağcı, solcu, İslâmcı vb. kategorilere ayırmak
demek.
Başka bir fikri ekolü benimsediğiniz
sanılması karşısında bundan büyük zevk almak ve bu durumdan sitayişle bahsetmek
demek.
Güneydoğu’daki çatışmalarda her gün
mutlaka birilerinin öldüğünü duymak ama nedenini anlamamak demek.
Metin Akpınar ve Zeki Alasya’nın
skeçleriyle aşıya karşı olanların örtülü hanımlar olduğunu, örtüyü çıkaranların
birdenbire aydınlandığını öğrenmek demek.
Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov'un kafasındaki
kırmızılığın ne olduğunu ve bu kırmızılığın Azerbaycan haritasına ne kadar
benzediğini merak etmek demek.
Marks’ın “Din afyondur!” derken
aslında tüm dinleri kastetmediğini kanıtlamaya çalışan ifadeler duymak demek.
Çavuşesku ve eşinin kursuna dizilişini
TV’de seyretmek ve o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış
olması demek.
Otobüste, minibüste kitap okuyan
insanları görebilmek demek.
Hayatın geneli açısından:
“Semra koy bir kaset de neşemizi bulalım!”
demek.
Köprü demek, ödediğiniz her kuruş
verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek.
Comanchero ve Life is Life
şarkılarının sözlerini ezberlemeye çalışmak demek.
Mahalle çeşmelerinden su içmek, mübarek
bayramları iple çekmek demek.
"Ne?" sorusuna “zonk”
cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak ve 9 voltluk pile dille
dokunup o ekşi anı yaşamak demek.
Sesi açıp kısmak için televizyonun
dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek.
Maç yaparken ana yoldan geçen otobüslere
bakıp, “Bak, bak bir 302s daha geçiyor, üf be!” demek.
Anket ve hatıra defterlerinin olması
demek.
Top, sek sek oynamak, bayramda
mahalleye dağılıp şeker toplamak, “Müsaitseniz annemler size gelecek!” demek.
TRT 1' yayınlarında oluşan sorunlar
sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ veya bayır
resmine bir süre hareketsiz bakabilmek demek.
TRT’nin yayın akışının bitmesiyle
çalan istiklal marşının bitiminden sonra çıkan tiz "biiiiiiiiiiiiip"
sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.
TRT 1’de Pazar günü öğlen vaktindeki
“Konser Saati” programının bitişini TV başında beklemek, bir saati dışarıda
oynayarak geçirmeyi akıl edememek demek.
Challenger uzay mekiğinin birkaç
saniyede param parça oluşuna dair haberleri hatırlamak demek.
Okul sonrasında her gün koşturarak
eve gidip; “Bu Toprağın Sesi” programında kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri,
orman köylüsünün sorunları ve yüksek randımanlı buğday türleri ile ilgili
verilen faydalı bilgilerin ardından “Kamber Ağa ile Uyanık” skeçlerini büyük
bir ilgi ile izlemek, küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine
sahip olmak demek.
Sinemalarda “The Lord of The Rings, Harry
Potter” türü filmler seyretmek yerine Kemalettin Tuğcu ve Jack London romanları
okumakla geçirilen bir çocukluk demek.
Jack London’un “Kurt Kanı” ismiyle
çevrilen romanına dair filmi defalarca ve hâlâ ne zaman yayınlansa izlemek
demek.
“Ben yapınca alışverişi, zaten
alıyorum satış fişi!” replikleri barındıran Ali-Ayşegül Atik reklamı ve “Bakkal
amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım.” demek “Fişini de al oğlum” repliğindeki meşhur Erol’u
hatırlamak demek.
24 Kasım 2005 (Memleket Gazetesi)