Nasıl mı? Dernek ve vakıflar tam gaz faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Arapça, tefsir, hadis ve İslâm tarihi çalışmalarına ilgi büyük.
İnsanlar temel kaynak Kur'an’ı daha iyi anlayabilmek için yazları komşu Arap ülkelere gidip Arapça öğreniyor.
Namaza davet konferansları büyük ilgi görüyor. Namazla ilgili kitaplar çok satıyor.
Kur'an geceleri düzenleniyor, insanlar statları dolduruyor.
İslâmî içerikli çocuk ilahileri, dillerden düşmüyor.
Hacca sosyete ilgi gösteriyor, İslâm’a ilgi duymaktan kendilerini alamıyorlar.
İmam hatip okullarındaki öğretmenler köy köy dolaşıp öğrenci buluyorlar ki, gençler İslâm’dan uzak kalmasın.
Dindar insanların kurduğu bir parti kapatılıyor, öbürü açılıyor.
Dini bir cemaatin gazetesi Türkiye’de en çok satan gazete oluyor.
İmam hatiplerin önü kesiliyor, başbakan oluyorlar.
İlahiyat mezunları imam oluyor. Halk entelektüel imamlarla muhatap oluyor, mahkemelere koşmaktansa meselelerinin bir kısmını onların hakemliğinde çözüyor.
Başörtüsü yasağına karşı yapılan eylemlerden kimisi 2 yıla yakındır sürüyor ve bu kervana yeni yeni iller ekleniyor.
Müslümanların kurduğu insan hakları kuruluşları ülke içinde ve dışında itibar görüyor ve Müslümanlarla hak arama mücadelesi neredeyse özdeşleşir hale geliyor.
Başörtüsünden dolayı okuyamayan bayanlar anne oluyor, evlerini eğitim yuvalarına dönüştürüyorlar. Çocuklarına anlatacakları kendileriyle ilgili örnek mücadeleleri var. Bu bayanların kimisi ise eğitimini sürdürmek için yurt dışına gidiyor, oralarda İslâm ümmetinin diğer unsurlarıyla tanışıyor, dil öğreniyor ve evrensel bir İslâm algısına doğru yelkenlerini açıyor.
Memurken başörtülü oldukları için görevden uzaklaştırılanlar, disiplin affından geri dönüp kamusal alanda İslâmî kimliği sergilemeyi sürdürüyor.
Sendikal mücadelede dindar insanların sayısı ve etkisi git gide artıyor.
Müslümanların yardım kuruluşları Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar yardım ulaştırıp oralarda İslâm’ın sesi oluyorlar.
Peki ya Şubat’ın aktörlerine ne oldu?
Kimisi, kendisini ABD’li hekimlere emanet etti ama öldü.
Birisi sadece Yavuz Donatın ziyaret ettiği Güniz sokakta, köşesinde tekrar “devletin başına geçme” hayallerine daldı.
8 yıllık kesintisiz eğitimin "yılmaz" savunucusu, 2002 seçimlerinde kendi kendini tasfiye etti.
Çevik olanı, hesapta ülkemizde müdahalenin gerçekleştiği yıldan itibaren 10 yılın kaderini o meşhur balans ayarları ile tayin edecekti ama medyanın dolduruşuyla ters köşeye yattı. Şimdi o bir anı.
Savaşçı olan, marjinal bir dergide yazılarıyla meşgul. Atatürkçü Düşünce Derneği’ne bile başkan olamadı.
Anayasa Hukuku uzmanı olanı, emekli generallerle bir parti kurdu, garibim partisini seçimlere bile sokamadı.
Acısını içimizde hissettiğimiz için belki pek göremiyoruz ama Şubat, can çekişiyor.