Sırların dünyası ve kalbin gözü
En çok seyredilen programlar arasına giren sır
dizileri furyası, Samanyolu TV'deki "Sırlar Dünyası" programının
başarısıyla başladı. Diğer programlarıyla reyting listelerine giremeyen
Samanyolu TV, "Sırlar Dünyası"nı ilk sıralara taşıyınca konu diğer
televizyonların da ilgisini çekti. Show TV, ATV, Star, TGRT ve Kanal 7 peş peşe
benzer programlan ekrana getirdi. Özellikle furyanın öncüsü "Sırlar
Dünyası" ve Show'daki "Gizli Dünyalar" yayınlandıkları gün "en
çok izlenen" programlar arasında hep ilk sıralarda yer aldı. Bu dizilerin
izlenme oranı zaman zaman futbol maçlarından sonra ikinci sıraya yerleşti.
Bu dizileri yapanların bir kısmı muhtemelen hem
“ibret” öyküleri yayınlayıp “hidayete” vesile olmak hem de reyting almak isterken,
bir kısmı da salt gelir elde etmeyi amaçlıyordu. Ne var ki, ilkini hedefleyenlerin
amaçlarına ulaşabildiklerinden pek emin değilim. Zira 35 yaşına geldim, bu
dizilerin bazıları beni bile ürkütüyor ki, seyreden onca çocuk ne hissetsin?
Sunulan bol mezarlıklı, sisli ormanlı, kâbuslu ve
korku filmlerinden apartma görüntülü bu canlandırmalar, seyredenlerde "takıntılı"
kişilik bozukluğu geliştirebilecek, "paranoya"ya neden olabilecek
nitelikte. Bir de bunların korku filmlerinden farklı olarak “yaşanmış olaylar”
olduğu izleniminin verilmesi eklenince iş içinden çıkılmaz hale geliyor. Sözgelimi
bu dizilerin birinde, gözü görmeyen bir kişiyi alaya alan şahıs, başından geçen
birtakım olaylardan sonra gözlerinden birini kaybediyor... Bu olay yaşanmış
olsa bile bu iki olayı birbiriyle bağlantılı olarak senaryo etmenin, İslamî bir
söylem veya dini yönden mesaj verme olarak kabul etmek hatalı ve eksik bir
yaklaşımdır. Gerçekliği ve yaşanabilirliği kişilerle sınırlı olan bu tür
senaryolar psikolojik yönden insanları rahatsız edebilir.
Hidayeti de hedefleyen dizi yapımcıları, reytingi de
hesaba kattığı için ikinci hedefe en çok hizmet eden “Eden bulur.” muhtevalı
konuları seçiyorlar. Ancak İslâm bu dünyada suç işleyenlerin muhakkak başına
bir iş geleceğini söylemiyor ki! İnsanları “hidayete çağıran” nice peygamberin
öldürüldüğünü biliyoruz. Kur'an bize zalim insanların bir kısmının bu dünyada
cezalandırıldığını söylüyor ancak bir kısmının da ahirette azaba uğratılacağını
da belirtiyor. Zaten “din günü” diye ifade edilen ahiret, insanların
yaptıklarının karşılığını olumlu veya olumsuz olarak görecekleri yer. Her eden
dünyada ettiğinin karşılığını bulsa, ahiretin ne anlamı kalır?
Dini amaçlı olarak da yapılan bu tür filmlerin ve
piyeslerin öncelikle bunları hesaba katması gerekir. Ayrıca konu, görsellik ve
ritim yönüyle izleyenler bir biçimde orada kendini bulabilmelidir. Dini
duyguları, ahlakî davranışları ibadet ve yaşantılarıyla işçi, memur, emekli, ev
hanımı, öğrenci vs. filmde yer almalı ve günümüz insanına doğal haliyle ve
aşırılıktan uzak bir üslupla hitap edebilmelidir. Aksi takdirde, hidayete
vesile olalım diye yapılan diziler, “Yahu bu adam bana kötü davrandı, hâlâ sefa
sürmeye devam ediyor, Allah görmüyor mu?” isyanına vesile olabilir. Kaş yapayım
derken göz çıkarmayalım, aman dikkat!
05/05/2005 Memleket