Rabın gitti sharon da gider!
15 Mayıs 1948, David
Ben-GURION’un İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte zaten var olan
Arap-Yahudi çatışması daha da alevlendiğinde Kudüs'e İsrail'in bağlantısını
sağlayacak bir koridor açmayı amaçlayan Harel isminde bir tugay kurulmuş ve komutanlığını
da, daha sonra başbakanlığa yükselecek olan Yitzhak Rabin getirilmişti.
Ancak daha sonra siyasete
atılan ve İşçi Partisi lideri olan Rabin, bundan tam 9 yıl önce yani 4 Kasim
1995 gecesi, partisinin düzenlediği "barışı destekleme" mitinginde Yahudi bir eylemci olan Yigal Amir tarafından
öldürüldü. Amir yakalandığında, “Bana vur emrini Tanrı verdi.” dedi. Ona göre,
Rabin’in suçu Yahudi topraklarını Araplara vermekti. Rabin’in istediği barışın
gerçek amacı ise, İslamî direnişle mücadele işini Arafat'a ihale etmekten başka
bir şey değildi.
İlginç olan, suikastın dünyanın
en başarılı istihbarat örgütü olduğu ileri sürülen Mossad ve onun iç güvenlikten
sorumlu kolu olan Shin Beth'in bu kadar gafil avlanmış olmasıydı. Mossad’daki
sağcı "Mesihçi dini grupların" Rabin’in nispeten (kendisi bir dönem “Kemik
kıran Rabin” lakabıyla bilinirdi.) ılımlı politikalarından rahatsız olduğu
biliniyordu. Çünkü Mossad, kendisini İsrail devletinin en önemli parçası hatta sahibi
olarak görüyordu. Böyle olunca da, hükümetler hakkında olumlu ya da olumsuz
düşüncelere sahip olabiliyor ve kendince ülkeyi “koruma ve kollama” görevini
yerine getirebiliyordu.
Bu amaçla Rabin'in siyasi
kariyerine zarar veren bir 'skandal' patlak verdi. İsrail yurttaşlarının
yurtdışındaki bankalarda hesap bulundurmaları yasaktı ve Rabin'in eşinin, New
York'taki bir bankada 10 bin dolardan az bir hesabı olduğu basında yer almıştı.
Bu bilgi devlet kasasından para kullanmakta temkinli davranan ve yurtdışı
seyehatlerinde hanımının hesabını kullanan Rabin’i epeyce zor durumda bıraktı.
Ancak Rabin devlet
politikasının sınırlarını zorlayan siyasetinden vaz geçmedi ve Filistinlilere
Gazze Şeridi ve Batı Seria'nin tamamını verme eğilimi gösterdi. İste İsrail’in
sağcılarını—"Kabalacıların partisi" Gush Emunim'i, Likud Partisini
Haham Meir Kahane'nin yolundan giden "Kahane Chai" (Kahane Yaşıyor)
örgütünün üyelerini, ve diğer küçük aşırı sağcı gruplarını -ve devlet aygıtını
tedirgin eden şey bu oldu. Rabin’in İsrail siyasetindeki yumuşama eğilimi
ilginç bir suikastle son buldu.
Suikastın en ilginç yönü,
suikastten haftalar önce radikal sağcı Yahudi Slomo Halevi adlı muhbirin, başbakana
yönelik bir suikast planı olduğunu İsrail polisine haber vermiş olmasıydı. O, Yigal
Amir'in ismini vermemişti ama yaşını, eşkalini ve okuduğu üniversiteyi
bildirmişti. Buna göre, "Polis, suikast planını ve suikastçılardan birinin
25 yaşında, kısa boylu, siyah saçlı bir erkek ve militan Yahudi örgütü Eyal'in
üyesi olduğunu biliyordu." Bu bilgiler Shin Bet ajanlarını harekete
geçirmeye yetmedi. İhbardan yakın
korumalar bile haberdar edilmemişti.
Sonra gerçekler ortaya
çıktı. Amir, Haham Meir Kahane'nin izinden giden ve lideri Avishai Raviv'in
"Sampanya" kod adıyla Shin Bet'e bagli olarak çalıştığı Eyal adlı
radikal dinci örgüt desteği ile suikasti gerçeklestirmişti ve ona silah temin
eden kişi de İsrail ordusunun elit bir birliğinde görev yapan Arik Schwartz adlı
bir çavuştu. Amir, tabancasıyla VIP'lerin araçları için ayrılmış olan otoparkta
iki saat gezinmiş, Shin Bet ajanı onu "Tribünde bulunanlardan birinin
şoförü sanmıştı!” Aslında Amir İsrail gizli servisinde çalismis eski bir ajandı.
1992 yilinda üç ay boyunca Litvanya'da İbranice dersleri vermis ve bu süre
boyunca Shin Bet adina, SSCB'den Yahudileri gizlice kaçırmakla görevli olan
NATIV adlı kurulusta gizli faaliyet göstermişti. Bu gizli görevi sirasinda elde
ettigi kimlik karti sayesinde Rabin'e yaklaşabilmişti.
Aradan yıllar geçti. 2001
yılı başlarına gelindiğinde Ortadoğu'da aktörler ve dengeler değişmişti...
Şaron'un işbaşına gelmesinden kısa bir süre sonra şiddetin dozu iyice
yükselmiş, Ortadoğu'da intihar saldırıları hükmünü sürmeye başlamıştı. Ariel
Şaron iktidarının Arafat üzerinde yaptığı baskıları ve Arafat'ı tecrit çabaları,
Gazze ve Batı Yaka’da yaptığı suikastler ve katliamlar Filistinlilere her gün
adeta bir deprem yaşattı ve yaşatmaya da devam ediyor. Şimdi İsrail daha önce
Filistin topraklarına kurulmuş olan Yahudi yerleşim birimlerini boşaltıyor.
Nasıl Rabin Gazze ve Batı Yaka’dan çekilmesinin bedelini ağır bir şekilde
ödediyse, Sharon da aynı tehlikeyle karşı karşıya. Filistinli Müslümanların
hayrına görünen bu karar ülke içinde “iç savaş” yol açabilecek nitelikte.
Sharon bunun farkında olmalı ki, Rabin’in 9 yıl önce bugün öldürülmesinin
yıldönümü münasebetiyle mecliste yaptığı konuşmada, “Askerlerin emirlere itaat
etmemesi anarşiye yol açar.” uyarısında bulundu. Yani Sharon’u dünyada ve
ahirette zor günler bekliyor.
Günün sözü
“İsrail Filistin sorununu sadece kılıçla çözemez.” Ariel Sharon
|
04.11.2004
Memleket Gazetesi/Konya