Postmodern Nasreddin Hocalar mı Olduk?
Nasreddin Hoca’nın yanına
iki davacı gelir. Davacıların tezlerini dinleyen Hoca her ikisine de
“Haklısınız.” der. Tabi hanımı bu işe şaşırır ve sorar: “Hoca bu nasıl iş!
İkisine de haklısın diyorsun.” deyince “Hanım” der hoca, “Sen de haklısın!”
Nasreddin Hoca’nın böyle
yaptığını sanmıyorum ancak herkesin aynı anda haklı ve doğru yolda olduğu
şeklindeki postmodern iddia hayatımızı
kuşatmış durumda. Üniversite öğrencisiyken adaletin tevziine çok önem veren arkadaşlarımızı,
ağabeylerimizi görüyoruz. Ev ve işten başka gözleri bir şey görmüyor.
Konuşuyoruz onlarla empati yapıyoruz. Onlara hak veriyoruz. “Adam ne yapsın
geçimini temin etmek evine bakmak zorunda.” diyoruz.
Üniversite öğrencilerine
bakıyoruz. Onlarda bari bir canlılık emaresi görelim diyoruz. Konuştuğumuz
öğrencilerin gündeminde de adalet, insan hakları, özgürlükler gibi kavramlar
yok. Onlara da tavrımız fıkradakinden farklı olmuyor. “Ne yapsınlar! En ufak
bir eylemlilik başlarına iş açmak için
yeterli. İyi bir bölümden mezun olup evlenecekler ve yuva kuracaklar.” diyor ve
onların herkesten daha fazla toplumu ıslah çalışmalarında aktif olmaları
gereğini görmezden geliyoruz.
Bu durumda ne oluyor.
Çeçenistan, Irak ve Filistin konusunda acıyan yanlarımızı dağlamış oluyoruz.
Kaçımızda dünyanın dört bir yanındaki mazlum insanlara yardım götüren IHH’nın
telefonu, mail adresi var? Başörtüsü problemine duyarsızlaşıyoruz. Hangimiz
Özgür-Der’in ve Mazlum-Der’in adresini biliyor? Ribat Aşevi’nin, Dosteli
Derneği vb. kuruluş çalışanlarının yetimlere, öksüzlere sahip çıkma
çabalarından doğru düzgün hangimizin haberi var?
Hayır bu böyle gitmemeli!
Gerek üniversite öğrencilerini, gerekse mezun olup hayata atılmış, yuva kurmuş
olan tanıdıklarımızı hatta iyi bir üslupla tanımadıklarımızı bile uyaralım.
Hakkın üstünü kaplamış külleri temizleyelim. Kalplerdeki kor ateşi
harlandıralım. Birbirimizi Eleştirelim! Konya ve Türkiye gündemini, komşu
ülkelerde olup bitenleri iyi takip edelim. Kendimizde bulunan potansiyel
değiştirme gücünü ataletten kurtaralım. Allah’ın yardımından, rahmetinden umudu
kesenler biz olmayalım. Şeytanın yolunu biz keselim. Onun Ramazan ayında elinin
kolunun bağlanmasını fırsat bilip ıslahat çalışmalarımızı daha da artıralım.
Birbirimize "hak" olanı ve metaneti tavsiye edelim. Başka türlü
kurtulanlardan olmak mümkün mü? O zaman göreceğiz ki, hiç gitmeyeceğini
sandığımız kara bulutlar bir bir dağılmaya başlıyor. Hakkın ve adaletin güneşi
yeryüzünü aydınlatıyor. Mehmet Akif ne güzel söylemiş: “Atıl fıtratın ahkâmına
madem ki isyandır./ Çalışsın, durmasın her kim ki davasında insandır.”
Son
söz.
Zaten
Nasreddin Hoca da fıkradaki gibi yaşadığı dönemde herkesi haklı bulmamış,
Moğollara ajanlık yapan ve mezarı Konya’da hâlâ mevcut olan bir zatı Celaleddin
Rumî’nin oğlu Alau’d-devle ile birlikte öldürmüş, Moğol işgaline karşı direnmiş
ve her ikisi de Kırşehir’de şehit edilmiştir.
Suyun
fazileti!
İnsanları
niye kafasına su dökerek uyandırırlar? Çünkü suyun kaldırma kuvveti vardır.
|
Merak
Leyla Zana
başörtülü olsaydı, AB’li parlamenterler onu alkışlayacaklar mıydı?
|
21.10.2004
Memleket Gazetesi/Konya