Affedersiniz öğrenciyim de!
28 Ekim 1927’de ilk nüfus
sayımı yapıldığında yani bundan 77 yıl önce ülke nüfusunun ne olduğunu
bilmiyorum ama en son 2000 senesinde çıkmış olan öğrenci affından bu yana okulları
ile ilişkisi çeşitli sebeplerden kesilmiş olan öğrenci nüfusunun 80 bin
civarında olduğunu iyi biliyorum. 20’li yaşlarda, her ne sebepten olursa olsun
okulla ilişkisi kesilmiş olan bu gençlere yeni bir şans ve yeni bir hayat hakkı
vermek elzemdir. Sebep ister başörtüsü, tembellik, ailevî meseleler, isterse
ekonomik sıkıntılar, olsun 20’li yaşlardaki gençlerin ümitsiz yaşamaya mahkum
edilmelerine müsaade edilemez. Hele hele bir süre önce, dağa çıkmış kimseleri
bile “Topluma kazandıralım.” diye pişmanlık yasası çıkartmışken, üniversiteli
gençlere yeni bir şans vermemenin izahı mümkün görünmemektedir.
Bu konuda en büyük
sorumluluk AKP hükümetine düşmektedir. Ancak “Başörtülüler de faydalanır.” korkusuyla
çıkartılan gürültü patırtıdan ürkmeleri nedeniyle “öğrenci affı” konusuna bir
türlü el atamadılar. Başbakan bir süredir “türbanda Fransız modeli” deyip
duruyor. Fransız modeli, başörtülü-türbanlı öğrencilerin özel okullara devam
etmesi, resmî okullarda ise türbanın yasak olması demek. Fransa’da
üniversitelerde başörtüsü-türban tamamen serbest. Başörtüsü takılıp
takılamayacağı tartışması, ilk ve ortaöğretim öğrencileri için yapılıyor.
Başbakanın önerdiği bu
model yanlış ve faydasından ziyade sakıncası var. Zira önerilen bu modelde,
“Parası olan özel okula gidip başörtüsü takabilir, parası olmayan resmi okula gider
ve başörtüsü takamaz.” gibi bir anlam çıkıyor. Ne var ki bu yorumun, devlet
tarafından işletilen ve devlete ait mekânlarda başörtüsünün takılamayacağını
resmen kabul etmek anlamına geldiği göz ardı ediliyor. Böyle bir ayırımı yapar
ve “Devlet üniversitesinde başörtüsü takılmasın, özel üniversitede takılsın.”
derseniz, yarın size, “Devlet hastanesindeki hasta da başörtüsü takamaz, askerî
gazinoya başörtülü ve sakallı giremez, hele hele Çankaya’ya başörtülü adım
atamaz.” diyene cevap veremezsiniz. Bilakis, bu yasakları meşrulaştırırsınız.
Bu konuya önce
üniversitelerden başlayıp, özel ve resmi üniversitelerde eğitim gören
kızlarımızın arzu ettikleri takdirde başörtüsü takmalarını tamamen serbest
bırakacak anayasal ve yasal düzenlemeleri yapılmalıdır. Bu konuda ortada hiçbir Anayasa maddesi ve
yasak yok iken, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kendi yorumlarına dayanan bir içtihat
ile başörtüsünü yasaklamalarının hukuk devleti ve anayasaya uymadığını söylemekte
fayda var.
Bu arada MEB’in haftada bir
gün okullarda serbest kıyafet giyilmesine dair yaptığı pilot uygulamanın gayet
yerinde olduğunu ve tüm ülkede ve hafta içi her gün uygulanmasının başörtüsü
yasağının anlamsızlığını gayet güzel sergileyeceğini düşünüyorum. Dershaneler
de özel ve devlet okulları gibi MEB’e bağlı eğitim kurumları ve öğrencilerin
serbest kıyafetle o kurumlarda ders almalarıyla kıyamet kopmuyor. Üniversitelerde
hiç kopmaz.
Kurşunsuz
Temel arabasıyla
dağ başında giderken benzini bitmiş. Bari beni benzinciye kadar idare etsin
diye depoya su doldurmaya başlamış. Yoldan geçen bir meraklı , “Abi, bu senin
yaptığın normal mi?” deyince Temel cevabı yapıştırmış: “Hayır kurşunsuz!”
|
Günün sözü
İnsanlar nadiren savaş kazanırlar. Hükümetlerse onları
nadiren kaybederler.
Arundhati Roy
|
28.10.2004
Memleket Gazetesi/Konya