Kur’an’da “Allah ile birlikte başka bir ilah” ifadesi, dokuz ayette ve tamamı Mekkî surelerde geçmektedir. Bu yazıda, o ayetleri nüzul sırasına göre değerlendireceğiz.
İnatçı nankör, iyiliklere engel olan ve dinin öğretilerinden şüphe duyan kimse cehenneme gidecektir (Kaf, 50: 24-25). O kişinin  diğer bir özelliği de şöyledir: "O ki Allah ile birlikte başka bir ilah edindi, bundan dolayı haydi ikiniz onu şiddetli azabın içine atın!" (Kaf, 50: 26). Şirk Allahu Teala’nın affetmeyeceği tek günahtır. Bu nedenle Müslümanlar, bu bâtıl anlayışın müşriklerden kendilerine de bulaşıp bulaşmadığını sürekli kontrol etmelidirler.
Şu ayette, müminlerin üç büyük günahtan uzak durduklarından söz edilmektedir: “Yine onlar ki, Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulur.” (Furkan, 25: 68). Kim bu günahlara eğilim gösterirse cezasını çeker! Müminler, ilahî yardıma her zaman muhtaçtırlar ve ihtiyaçlarını gidersin diye sadece Allah’a yalvarırlar. Çünkü aracılık yoluyla herhangi bir nesneyi ya da kişiyi ilah seviyesine çıkarmak, şirktir.
Yukarıdaki iki ayetten sonra, nüzul sırasına göre “Allah ile birlikte başka bir ilah edinme yasağı”nın olduğu dört ayetin doğrudan muhatabı, Rasulullah (s) olup bu ayetlerin ilki şöyledir: “O halde sakın Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! “ (Şuara, 26: 213). Yani şirk büyük bir günahtır. Peygamber (s) bile bu günahtan sakındırılıyorsa, vahyin muhatabı olan herkes bu günaha düşmemek için elinden geleni yapmalıdır. Aksi takdirde sonu azaptır!
Hz. Peygamber’i (s) doğrudan muhatap alan ikinci ayet şöyledir: “Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarma! O’ndan başka ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 28: 88). Allah’tan başka her şey yok olacağına ve ardından irade sahibi varlıklar yaptıklarına dair hesap vereceğine göre, insanlar makam, mal-mülk, nüfuz vs. sahibi olmalarına aldanıp şirke yönelmemelidirler. Muhtaç kimseler de bu nimetlere sahip kişilere güvenip de vahyi göz ardı ederek, Allah ile birlikte bir ilah daha edinmemelidirler.
Üçüncü kez Allah, Peygamberi’ni (s) şirke karşı şöyle uyarmaktadır: “Allah ile birlikte başka bir ilah daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın.” (İsra 17: 22). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla, Peygamber’imizin (s) şeytanı Müslüman olmamıştır! Son peygamber de imtihan ediliyorsa ve şeytana uyması durumunda akıbetinin iyi olmayacağı vurgulanıyorsa müminler de Allah ile birlikte başka bir ilah edinme riskiyle karşı karşıya demektir. Yapmaları gereken şey, Peygamber (s) gibi şirksiz bir imana sahip olmaya çalışmaktır. Allah’tan başkasına ibadet etmemek kesin bir emirdir (İsra, 17: 23).
Konuyla ilgili Hz. Peygamber’e (s) son uyarı şöyledir: “İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka bir ilah edinme; sonra kınanmış ve (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.” (İsra, 17: 39). Görüldüğü gibi, Allah’ın birliği inancının asla kabul etmeyeceği ikinci bir ilah inancı, kişiyi cehenneme sürüklemektedir. Emrin doğrudan Hz. Peygamber’e (s) yönelik olması, onun mesajının muhataplarının öğüt almasını kolaylaştırmaktadır. Çünkü insanlar birinin bir şeyden sakındırdığını gördüklerinde hemen o kişide “sakındırdığı şey açısından” tutarlılık olup olmadığına bakarlar.
Kur’an’ın emirleri (aşılmaz bir engel olmadığı sürece) açıkça tebliğ edilmeli ve müşriklerden yüz çevrilmelidir. Bu sırada müminlerle alay eden inkârcılar olabilir (Hicr, 15: 94-95). Allahu Teala bu alaycıların bâtıl itikatlarını belirterek onları şöyle tehdit etmektedir: “Onlar Allah ile birlikte başka bir ilah edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler!” (Hicr, 15: 96). Vahyî uyarılara muhatap olmalarına rağmen şirk koşmayı sürdürenler, onları bekleyen can yakıcı akıbetten kaçamayacaklardır!
Allah’a yönelmeye ve O’ndan korkmaya davet edilen bir bağlamda (Zariyat, 51: 50), şöyle denilmektedir: “Allah ile birlikte başka bir ilah edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.” (Zariyat, 51: 51). Görüldüğü gibi, Allah ile beraber başka bir tanrı edinme yanlışına karşı, Hz. Peygamber’in (s) uyarıcı olduğuna vurgu yapılmaktadır. Uyarıcı varsa, bir tehlike var demektir. Bu bağlamda o tehlike, insanı azaba sürükleyecek olan şirktir. Bu da en çok cahiliyedeki şirk gibi, Allah ile insanlar arasında aracılar koymak, onlara Allahın izin vermediği yetkiler ve sıfatlar vermekle olur.
Müminler kurtulmuştur.” (Müminun, 23: 1) ayetiyle başlayan Müminun suresinin sondan ikinci ayetinde, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvaranların, o sahte tanrıdan medet umanların, kurtulamayacaklarına dikkat çekilmektedir: “Her kim Allah ile birlikte başka bir ilaha yalvarırsa -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki kâfirler kurtuluşa eremezler.” (Müminun, 23: 117). Bu ayette delilsiz itikadın bâtıl oluşuna da vurgu yapılmaktadır.
Görüldüğü gibi İslam, Allah ile birlikte başka bir ilahı kesin bir biçimde reddetmektedir. İnsanları şirkten sakındıran bu ayetlerde dikkati çeken şey, korkutma üslubunun hakim oluşudur. Bu üslup, insanları kötülükten uzaklaştırmanın tek yolunun “onlara sevgiyle yaklaşmak” olmadığını da göstermektedir.


27.08.2015 Memleket Gazetesi