Kur’an doğal felaketlerle insanların günahları arasında bir ilişki olduğunu belirtmektedir. Bundan kasıt tüm felaketlerin günah sonucu insanların başına gelmesi değildir. Çünkü kâfirlerle müminler dünyada bir arada yaşamaktadırlar. İçlerinde peygamberlerin olduğu toplumlardaki müminlere o peygamberler aracılığıyla gelecek azaptan haber verildiği durumlarda müminler zarar görmezler. Ancak son peygamber sonrası dönemde bir yeri fitne/imtihan kuşattığında ondan orada bulunan herkes etkilenir. Doğal felaket ile kötüler cezalandırılır, iyiler imtihan edilir. Hayatını kaybeden iyilerin ise sabırlı duruşları ahirette ödüllendirilecektir. Bu yazıda اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ (Onları deprem yakaladı!) lafzının yer aldığı iki suredeki (Araf ve Ankebut) dört ayeti nüzul sırasına göre ele alacağız.
Allah Semud kavmine peygamber olarak Hz. Salih'i göndermişti. O, kavmini tek Allah’a kulluk etmeye davet ediyordu. Ona bir ayet (mucize) olarak özgürce dolaşması, yemesi ve içmesi istenen bir deve verilmişti. Semud kavmi o deveye bir kötülük yapması durumunda azaba uğrayacaktı. Allah onlara pek çok nimet vermişken yeryüzünde fesat çıkarmaları kabul edilebilecek bir şey değildi. İnananlarla alay eden ileri gelenler, halk kahramanı olmaya niyetli bir zalimin önderliğinde, “ayet olarak gönderilen deveyi” kestiler ve Salih peygamberden onun tehdit ettiği azabı getirmesini istediler (Araf, 7: 73-77). Bunun ardından olanlar hakkında Kur’an şöyle demektedir: “Bunun üzerine hemen onları bir deprem yakaladı. Yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.” (Araf, 7: 78). Kavminin azaba uğramasından sonra Hz. Salih şöyle dedi: “Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.” (Araf, 7: 79). Hz. Salih’in bu hitabından helak olan kavminin mensuplarının onun sözlerini duydukları sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü ölülere işittirmek mümkün değildir (Rum, 30: 52). O, onlara hitap ederek aslında yanında sağ kalmış müminlere bir ibret tablosu sunmaktadır.
Medyen'e de peygamber olarak kardeşleri Şuayb gönderilmiştir. O da kavmini tek olan Allah’a kulluk etmeye davet etti. Bunun yanında kavminin yol açtığı ekonomik adaletsizliğe ve ifsada karşı çıktı. Bozguncuların sonunun iyi olmayacağını belirtti. Kavminin ileri gelenleri onu ve inananları sürgün ya da dinden dönme seçenekleri arasında bıraktı. Hz. Şuayb onların karşısında dik durdu ve hükmü Allah’ın vereceğini ifade etti. İleri gelen kâfirler inadı bırakacaklarına risalete karşı tehditlerini sürdürdüler (Araf, 7: 85-90). Onların da akıbeti iyi olmadı: “Derken onları bir deprem yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.” (Araf, 7: 91).  Salih peygamber gibi Hz. Şuayb da sağ kalanlara ibret olsun diye helaka uğrayan kavmine hitap etmektedir: “Ey kavmim! dedi, ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim, artık kâfir bir kavme nasıl acırım?” (Araf, 7: 92-93).
Kavminin putperestliğe yönelmesi sonrasında tövbelerini sunmak üzere Hz. Musa kavminden yetmiş erkek seçti. Kur’an bu olayı şöyle anlatır: “Ne zaman ki, onları bir deprem yakaladı, işte o zaman Musa: Rabbim! dedi, dileseydin bunları da, beni de daha önce helak ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helak mi edeceksin? O iş de senin imtihanından başka bir şey değildi. Sen bu imtihanla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirirsin. Bizim velimiz sensin. Artık bizi bağışla, merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın.” (Araf, 7: 155). Görüldüğü gibi bu ayetteki onları yakalayan deprem onların helakına değil belki de en fazla bayılmasına yol açmıştır.
Kur’an Medyen halkıyla ilgili olarak ikinci defa “Onları deprem yakaladı” ifadesini kullanmaktadır. Ancak bu sefer yalnızca Şuayb’ın onları Allah’a kulluğa çağırdığından ve onların dikkatini ahirete çektiğinden ve onları bozgunculuktan alıkoymaya çalıştığından söz edilmektedir (Ankebut, 29: 36): “Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, onları bir deprem yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.” (Ankebut, 29: 37). Deprem Şuayp peygamberin uyarılarını dikkate almamaları ve onu yalanlamalarının ardından ceza olarak geldi.
Görüldüğü gibi Kur’an depremin yakaladığı üç toplumdan söz etmektedir: Semud, Medyen halkı ve İsrailoğulları. İlk ikisi deprem ile yok edilmişken üçüncüsünün karşı karşıya kaldığı deprem uyarı niteliğindedir ve helak ile sonuçlanmamıştır.


16.7.2015 Memleket Gazetesi