Ey babamız!lafzı Kur’an’da yedi defa ve sadece Yusuf suresinde ve Hz. Yakup için kullanılmaktadır. Bu yazıda bu ifadeyi içeren ayetleri ele alacağız.
Kıskançlık hemen her ailede olduğu gibi Hz. Yusuf’un baba bir kardeşlerinin de sorunudur. Kıskançlıklarının tuzağına düşen bu kardeşler, sevilen çocuklar olmak yerine, baba sevgisini kazanmış kardeşlerine karşı bir komploya girişmekte ve yine suçlu olarak kendilerini değil babalarını görmektedirler: “Dediler ki: Ey babamız! Sen bize Yusuf için neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istiyoruz.” (Yusuf, 12: 11). Kıskançlıkları Hz. Yusuf’un kardeşlerini yalan söylemeye götürmektedir.
Kıskanç kardeşler, kendilerinin yalan söylediklerini bildikleri için babalarının onlara güvenmeyeceklerini tahmin etmektedirler. Ne var ki yine suçlu kendileri değil, doğru söyledikleri halde (!) onlara güvenmeyen babalarıdır: “Dediler ki: Ey babamız! Biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de baktık ki onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin.” (Yusuf, 12: 17). Baba sevgisi sanki paylaşıldığında azalacakmış gibi, kıskanç kardeşler neredeyse kardeşlerinin ölümüne yol açacak yanlış bir yola girmektedirler.
Oğullarının kurduğu tuzak nedeniyle, Yakup peygamber oğlu Yusuf’tan ayrı kaldığı için üzüntüye boğulmuşken, bunda rolü olan kıskanç oğulları, Yusuf’un diğer kardeşini de alıp Mısır’a gidebilmek için babalarını iknaya çalışmaktadırlar: “Babalarına döndüklerinde, ‘Ey babamız! Bize yiyecek yasak edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Biz, onu koruruz.’ dediler.” (Yusuf, 12: 63). İşler kıskanç kardeşlerin istediği gibi gitmemekte, Yusuf’un aralarında olmaması, babalarının onları daha çok beğendiği anlamına gelmemektedir.
Kur’an, Hz. Yakub’un kıskanç oğullarına karşı güvensizliği nedeniyle Hz. Yusuf’un kardeşini onlara emanet edemeyeceğini söylemesinin ardından olanları şöyle belirtmektedir: “Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine geri verilmiş olarak buldular. Dediler ki: “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize geri verilmiş. Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik bir yük daha fazla zahire alırız. Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir.” (Yusuf, 12: 65). Görüldüğü gibi, Mısır dönüşü mallarının kendilerine iadesinin görülmesinin ardından kıskanç oğullar Hz. Yakub’u tekrar ikna etmeye çalışmaktadırlar. Yusuf’un kardeşini kesinkes koruyacaklarına dair söz vererek bu kez babalarını ikna etmede başarılı olurlar.
Yusuf’un kıskanç kardeşleri, babalarına söz verseler de onları aşan (ilahî) bir plan gereği, sözlerinde duramazlar. Bu nedenle Hz. Yakup Hz. Yusuf’tan ayrı kaldığı gibi onun kardeşinden de ayrı kalacaktır: “Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz. Yoksa gaybın bekçileri değiliz.” (Yusuf, 12: 81). Bu planda zahiren Yusuf’un kardeşi hırsızlık iftirasına maruz kalmış olsa da mağdur olmamıştır. Çünkü ilahi planın uygulayıcısı olan Hz. Yusuf diğerlerine hissettirmeden ona kardeşi olduğunu söylemiştir.
“Ey babamız!” hitabının yer aldığı son ayette konu güzelce kapanmaktadır. Kıskanç kardeşler yaptıkları kötülüğü itiraf etmekte ve bağışlanma dilemektedirler: “Dediler ki: Ey babamız! Bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hata ettik'” (Yusuf, 12: 97). Hz. Adem ağaçtan yemekle nasıl yanlış yaptığını fark edip Allah’a tövbe ettiyse, Yusuf’un kardeşleri de onun gibi fark edip hatalarından dönmüş ve bağışlanma dilemişlerdir.
Görüldüğü gibi, baba peygamber de olsa, kardeşler arasında kıskançlığa son verebilmeye kimsenin gücü yetmemektedir. Bu sorun karşısında sabırlı olunabilirse mutlu sona ulaşmak mümkündür. Allah inananlarla beraberdir.

14 Mayıs 2015 (Memleket Gazetesi)

*Bu yazı Kur’an’da “babamız!” ifadesi adlı yazının tashih edilmiş halidir.