M. Sait Şimşek, Beyan yayınlarından çıkan eserinde Kur'an-ı Kerim'deki yaratılış konusunu ele alıyor. Tevrat'taki yaratılış konusunu da ele alması konuya zenginlik kazandırıyor. Kitap bir yaratılış felsefesine önsöz niteliği taşıyor. Ancak ortaya konulan görüşlerin itikadi niteliği olmadığı da belirtiliyor.
Yazar, Kur'an-ı Kerim'in bilimsel veriler doğrultusunda anlama çabasıyla ilgili olarak modern ilimlerin ayetlerin anlaşılması değil, ayetlerde anlatılanın nedenini tespit konusunda bir katkısı olabilir diyor. Yoksa Kur'an-ı Kerim iniş döneminde rahatça anlaşılmıştır.
Günümüzde yaygın olan "Allah'ın halifesi" kavramının yanlış olduğuna dikkat çeken yazar, kelimenin anlamından hareketle Allah'ın halifesi olmanın O'nun işlerini üstlenmek manasına geldiğini Allah hakkında da böyle bir şeyin mümkün olmadığını ifade ediyor. Meleklerin "yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak birini mi yaratacaksın?" şeklindeki sorularından yola çıkarak, Adem'in ancak kendinden önce yaşamış ve kan dökmüş varlıkların halifesi olabileceğini söylüyor.
Eser, ruhun Allah'a izafe edilmesinin onu Allah'ın yaratması anlamında olduğunu, diğer varlıkların da varlıklarının Allah'a ait olması gibi ruhun da Allah'ın mülkiyetinde olduğunu ortaya koyuyor. Ruhun yüceltilmesini, bedenin küçümsenmesini eleştiren yazar, bu konuda bir hadisi zikrediyor. Bu hadiste Hz. Ali, İbnu Mesud, Mikdad gibi bazı sahabiler gündüzleri oruç, geceleri de namaz ile geçirme, kadınların yanına gitmeme, et yememe ve hatta kendilerini kısırlaştırmaya çalışmaları karşısında Resulullah (sav)'ın da, kendisinin onların beri durmaya çalıştığı şeylerin hepsini yaptığını ve vücut ve nefislerin de insanlar üzerinde haklarının olduğunu söylediği zikrediliyor. Bu hadisten yola çıkan yazar, ruhu yüceltmek için bedenin haklarının göz ardı edilemeyeceğini, zaten ruh ve bedenin birbirine zıt olmadığı için birinin zayıflatıldığında diğerinin güçlenmesinin söz konusu olmadığını söylüyor.
İnsan ve beşer kelimelerinin nüanslarına dikkat çeken yazar, birincisinin sosyal, ikincisinin de fizyolojik açıdan insanı nitelediğini insanların beşer olarak birbirlerine eşit olduklarını ancak insanlık olarak birbirlerinden farklı olduklarına işaret ediyor. Hatta bazılarının insan bile olmadığını insan olmanın ahlak, terbiye ve yeteneklerle alakalı olduğunu dile getiriyor. Ancak Kur'an-ı Kerim zalim ve cahil olanları da insan olarak vasıflandırıyor. İnsan Kur'an-ı Kerim'e göre kötü vasıflara sahip olmakla insan olmaktan çıkmıyor.
Eserde, insanların birbirlerini öldürmelerinin eskiye oranla azalmadığı, yani insanın ahlaki olarak bir evrim geçirmediği, dinlerin hakim olduğu ortamlarda ulusçuluk anlayışının hakim olduğu zamanlara göre daha az savaş olacağı ifade edilirken dini gözüken savaşlarda bile çıkar çatışmasının rol oynadığı ileri sürülüyor. Ancak bu yorum, çatışmalar tarihinin merkezine çıkarı değil inancı koyan Kur'an-ı Kerim'in çerçevesine uzaktır. Yazar dinin çatışmaya neden olmadığını söylemek istese de Kur'an-ı Kerim'deki çatışma nedeni göstergeleri ile mevcut tarihi literatürdeki çatışma nedenlerini karşılaştırsaydı yazarın tarih görüşü daha net anlaşılabilirdi.
Yazar yapıtında, Havva'nın Hz. Adem'den yaratıldığı görüşünü benimsiyor, kaburga kemiğinden yaratıldığına dair hadisten yola çıkarak kalbe en yakın kemiğin o olduğunu maddi olduğu gibi duygusal olarak da kadının sevgisinin erkeğin kalbini sardığını, bu yüzden bu hadisi doğru kabul etmenin daha uygun olacağını söylüyor. Bunu kabul etmenin kadını aşağılamak anlamında gelmediğini Hz. İsa'nın annesinden doğmasıyla annesinin ondan daha üstün sayılmadığı gerçeği ile delillendiriyor. Ancak bu konudaki hadisin iki varyantından birinde "onları düzeltemeye kalkarsanız" ifadesinin ekleme olduğunu yaratılıştan eğri olan kadının iyiliği emir vazifesini yerine getiremeyeceğini söylüyor.
Kadının aklını da dinini de yarım olduğunu söyleyen rivayeti değerlendirirken yazar bunun Ehl-i Kitap etkisiyle uydurulmuş olduğu sonucuna varıyor.
Eser, Tevrat'taki yaratılışı konusunu da ele alıyor. Tevrat'taki "Allah'ın insanı kendi suretinde yarattığı"na dair ifadeyle Buhari'deki benzer rivayeti ele alan yazar, bu hadisin vurud sebebi ile ilgili zikredilen bilgileri veri kabul edersek bir problem olmadığını ifade ediyor. Resulullah (sav) kölesini döven adamı görünce ona "Allah Adem'i de onun (yani kölenin) suretinde yarattığını" söylüyor. Ancak yazara göre, rivayetten Allah'ın Adem'i kendi suretinde yarattığı kastediliyorsa Allah'ın benzeri olmadığı için bu mümkün değildir. Benzer bir şekilde "gizli bir hazine idim bilinmek istedim ve insanı yarattım" rivayetinin de Ehl-i Kitap mahsülü olduğunu zikrederek sahih olmadığına vurgu yapıyor.
Yazar, Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen yasak ağaç tan cinsel ilişkinin kastedildiğini, Kur'an-ı Kerim'in bu konularda sembolik bir dil kullandığını hadislerde de bu konuda kibar ifadelerin kullanıldığını zikrediyor. Yasaklananın ağaçtan yemenin değil, cinsel ilişkinin kastedildiğini söylüyor. Ancak insanın çoğalması için gerekli olan bu unsurun niçin yasaklandığı sorusuna cevap verilmiyor.
Eserde meleklerin insanlardan üstün olup olmadıkları konusu da işleniyor. İnsan hayvan ve melekler arasına yerleştiriliyor. İnsanın halife olduğu için üstün olduğunu söyleyen görüşe yazar itiraz ederek, bir konuda üstün olmanın diğer alanlara da teşmil edilemeyeceğini ifade ediyor. Zira bazı hayvanlar insandan bir yönüyle daha üstündürler. Meleklerin iradesi olmadığı halde, insanların da karşı gelme güçlerine rağmen Allah'ın azabından sakındıkları için üstün olduğu kanaatine katılmayan yazar, meleklerin de irade sahibi olduklarını ancak bunu Allah'a itaat doğrultusunda kullandıklarını yoksa onların sakınmalarının övülmesinin anlamsız olacağını (16/49-50) söyleyerek eleştiriyor. Yazar müşriklerin melek peygamber beklentilerini, peygamberlerin de melek olmadıklarını vurgulamalarını meleklerin insanlardan üstün oldukları tezine delil olarak kullanıyor.
Mürteddin durumunun da değerlendirildiği eserde bu konuda iki rivayetin olduğu birinde kayıtsız mürteddin öldürülmesini şart koşarken (Buhari, cihad, 149), diğerinde cemaatten ayrılma şartı olduğunu(Buhari, diyat, 50) hadis usulü açısından ilaveli olanın tercih edileceğini söyleyen yazar, meşru yönetime karşı koyanın öldürülebileceğini yoksa insanların istedikleri dini seçebileceklerini söylüyor.

Eser teorik konuları ele alıyor. Aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'e uygun bir yaratılış teorisi ortaya koyma konusunda iyi bir giriş denemesi diyebiliriz.