Miş Mış
Murat Kayacan’ın geçen haftaki “Celaleddin Rumî ve Mineral Gerçekliğimiz” adlı yazısını okudum. Yazıda göze çarpan “miş mış” lı ifadeler Yakup Şafak Bey’i üzmüş olabilir. Bence kastı aşan bir ifade tarzı olmuş. Sanırım M. Kayacan İngilizce metinlere biraz ara verip Türk edebiyatı da okusa iyi olacak!
Diyalog
9 yaşındaki oğlum ile İngilizce üzerine:
-Oğlum, o waht değil what yazılır.
-Sen nereden biliyorsun? Öğretmenimiz öyle dedi.
-Ya öğretmenin tahtaya yanlışlıkla öyle yazmıştır ya da sen onun doğru yazdığını defterine yanlış geçirmişsindir.
-Yok öyle değil.
-Hayır, öyle! Ben profesyonel İngilizce hocasıyım!
-Ne profesyoneli! Sen daha profesör olmadın ki!

İlmî Ağırlık da Nedir?
Bazı yazarlar, yazılarında ayet veya hadise çok az yer verirler. Zira konuları doğrudan ayet ve hadisler değildir. Ancak onlar şuurludurlar ve dertleri ayetlerle hayat arasında irtibat kurmaktır ancak ilahiyatçı da olmadıkları için ahlaklı davranıp sözlerinin zımnına yerleştirirler Rahman’ın ayetlerini güçleri yettiğince.
Asıl kafama takılan onların ilmî ağırlığı değil, onları ilimden uzak bulanların tavrıdır. Acaba o gazete köşeleri kendilerinin ilmî ağırlığa sahip olduğunu düşünenlere verseler onlar ayetlerle güncel sorunlar arasında ne kadar doğru irtibat kurabilirler?

Merak
“Bizimkilerin” kurdukları radyoların popüler kültüre adapte edici ve daha fazla dinleyici bulmayı hedefleyen “laylay lom” programlarını arayıp “Allah yar ve yardımcınız olsun.” denildiğinde onların hayrına mı şerrine mi dua edilmiş olur?

Elalemde Ne Kafa Var!
Padişah bir gün, "Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana:
-          "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü."
-          "Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!''
-          "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.." "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş.
-          “Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!"
-          "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!"
-          "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir."

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün biri gelmiş ve şöyle demiş:
-"Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.."

Matrak Sorular
1. Yağmur nereden gelir?
a. Mc Donalds' tan b. Migros'tan c. Gökten d. Yemen'den
2. Elbise askıları ne için kullanılır?
3. Einstein'in Genel Relativite Teorisini açıklayabilir misiniz?
a. Evet  b. Hayır
4. Türkiye'de okullarda Pazartesi sabahları ve Cuma akşamları hep birden söylenen İstiklal Marşı hangi ülkenin milli marşıdır?
5. Kimya öğretmenleri hangi dersi verir?
6. 3 katlı bir binanın bodrum katı nerededir?
7. Yolunuz pişmaniyesiyle meşhur İzmit'e düşerse ne almadan geçmek doğru olmaz?

Çelişki Nedir?
10 yıl önce evlilik davetiyesini dağıtan birisine, “Neden bana da davetiye bırakmıyorsun?” diyecek kadar iyi duygular beslediğini göstermek, sonra da o kimsenin onca yılın ardından çalıştığı kuruma ziyaretçi olarak gelmesi karşısında, (belki de amirinden çekindiği için) ayağa bile kalkmamak, tanışıklığını amirin tanıştırmasına neden olabilecek profesyonellikte gizlemektir.

Naylon
Görmemişin dizüstü bilgisayarı olmuş, çizilmesin diye ekranın arkasındaki naylonu hâlâ çıkarmamış!

Hangi TV’yi seyredelim?
Türkiye’de işlerin iyiye gitmediğini düşünüyorsak TV 5’i, gittiğini düşünüyorsak Kanal 7’yi.

İstikbar Nedir?

İstikbar, İsrailli bir milletvekilinin ABD’ye “İran’ı vurun yoksa biz vuracağız!” sözündeki büyüklenme tavrıdır.
özel otopark

Günün Sözü
Fakir insan malı az olan değil, arzusu çok olandır. (Seneca)